0.5

128 21 153
                                    

Vücudu, tüm faaliyetlerini durdurdu. Sadece tavan yapmış kalp atışlarının sesi duyuluyor, nefesinin dahi kesildiğini yeni fark ediyordu. Birkaç saniye daha zamanın soğuk sularından süzülüp giderken ikisi hala birbirine bakmaktaydı. Sonunda kendine gelip ters istikamette koşmaya başladığında Clètris keskin bir çığlık atarak onu takip etti. Giriş kapısından bir hışımla çıktığında bacağında derin çizikler bırakan demirleri umursamayacak kadar aceleciydi. Metalleri aşıp zemine bastığında sağda Seonghwa'yı gördü.

"Burayı boşaltın!! Hemen!!"

Tüm gücüyle bağırıp koşmaya devam etti. Seonghwa da endişeyle uçaktan uzaklaşıp arka tarafa koştu diğer insanları çağırabilmek için. Clètris'in bağırışları herkesin duyabileceği bir raddeye geldiğinde Chan uçağın uç kısmına doğru koşmaya başlamıştı. Elindeki metaller ona saldırmak için yeterli değildi. Ama eğer kanadın motorundan keskin bir parça çıkarabilirse bu işe yarardı.

"Hey!!" 

Clètris kafasına bir demir parçası yediğinde başının üst kısmındaki yarığa ve akan kana aldırmadan ardına döndü. Seonghwa attığı metalin isabet etmesine şaşırsa da gözlerini kısarak ona dönen Clètris'e baktı. Ayakkabısının kenarından çıkardığı otomatik karambitini açıp çevik bir hareketle çevirdi ve yaratığa doğru koşmaya başladı. Ağzından keskin bir bağırış çıkıp etrafa yayılırken Chan gerginlikle arkasını döndü. 

"Seonghwa!" 

Endişe ile ona bağırdığında genç koşmasından ödün vermedi. Clètris de aynı şekilde ona koştu. Aralarında bir metre kaldığında Seonghwa bir yılan gibi atılıp karambiti yaratığın anlına sapladı. Clètris acı ile bağırırken adımlarını geri çekti ve pozisyon alıp tam karambitin sapına dik baskı uygulayan bir uçan tekme attı. Karambit gelen baskıya dayanamayıp kafasını kırarak Clètris'in başının parçalanmasını sağlarken etrafa koyu renkte kanlar saçılmış, Clètris gözleri seyirterek yere yığılmıştı. 

Seonghwa birkaç adım geri çekildiğinde gözlerini yerde yatan cesetten alamadı bir türlü. Birkaç metre ötedeki Chan hemen yanına koştu. O sırada diğer sekiz kişi şaşkın gözlerle ikisini izliyordu. Seonghwa'nın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladığında Chan son iki metreyi de aşıp yanında bitmişti. Hemen kollarını sarıp adımlarını ters yönde ilerleterek cesede arkasını döndürmüş oldu. Seonghwa'nın kısık sesli hıçkırıkları omzuna yayılırken ellerini gri saçlara atıp okşamaya başladı.

"Şşş, bitti Seonghwa. Geçti." 

Fısıldayarak onu yatıştırmaya çalıştı ancak Seonghwa bu dünyadan kopmuş, kendi düşünce dünyasında acı çekmekteydi. O Clètris bir zamanlar bir insandı ve onu öldürmüştü. Eğer öldürmeseydi onlara zarar gelebileceğini de biliyordu ama vazgeçemiyordu bataklık gibi düşüncelerinden. Düştüğü en kötü ikilemdi bu ve ona çok kötü hissettirmişti. Duygularını dışa vurmanın tek yolu ise refleks olarak ağlamaktı. Hıçkırıklarını susturup ona sımsıkı sarılan kollara karşılık verdiğinde Chan derin bir nefes alarak başını geniş omzun üstüne koydu.

"Bizi kurtardın. Seninle gurur duyuyorum Hwa."

Seonghwa ondan ayrıldığında gözyaşlarını elinin tersi ile silerek Chan'a baktı. 

"Gidelim burdan. Sadece bir tane Clètris olmadığına eminim."

Chan onu başıyla onayladıktan sonra birkaç adım geri çekilerek bağırdı;

"Haydi millet gidiyoruz!"

"Halatı çıkarmıştım. Birkaç metre ötede olmalı."

"Tamamdır."

Clèi |Chanlix [ara verildi] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin