0.8

111 13 112
                                    

"Hadi kalkın millet! Uyanın!"

Yeosang'ın sesiyle gözlerini araladığında yorgun bir şekilde etrafına bakındı. Herkes uyanmaya yüz tutmuş, bazıları da çoktan ayaklanmış ve eşyaları topluyordu. Arkasına döndüğünde uyanmaya çalışan Jisung'u görmesiyle yerinden sıçradı.

"Ah Chris dur korkma! Kabus görünce senin yanına yatmak istemiştim de.."

Chan derin bir nefes alarak ayaklandığında Jisung'un elini tutarak onu da kaldırdı. Etrafında göz gezdirdiğinde Felix'i gördü. Dağılmış mor saçları, güneşten dolayı belirginleşmiş çilleri ve uykulu gözleriyle mükemmel görünüyordu. Küçük bir gülümseme takındığında mor saçlı fark etmiş olacak ki o da aynısını yapıp elini salladı. Dün geceyi hatırlamasıyla bile kalp atışları hızlanıyordu. Oldukça garip bulmuştu bu durumu.

"Bana da günaydın Chris..!"

Chan gözlerini Felix'ten çekerek kollarını önünde birleştirmiş Jisung'a baktı. Kaşları hafiften çatılmıştı ve az önce başını çevirdiğinde gördüğü Felix'i kesinlikle kıskanmıştı. Başından beridir mor saçlı ya ısınamamış, mor saçlı da ona ısınamamıştı sonuçta. Elbette kıskanacak ve sinirlenecekti.

Lacivert saçları okşadıktan sonra kaybolan gülümsemesini geri getirerek söylendi;

"Sana da günaydın güzelim, sana da."

Birleştirdiği kollarını ayırarak Chan'ın omzuna elini attığında arkasını dönerek eşyalarını toplamaya koyulmuş olan mor saçlıya baktı. Çatık kaşları daha da aşağıya inerken Chan'a dönerek iç çekti.

"Felix'e güvenme Chris. Ona hiç içim ısınmadı."

"Saçmalama Jisung! Kötü bir niyeti olsaydı şimdiden ortaya çıkardı zaten. Hepimiz kendi canımızın derdindeyiz.. Lütfen."

Jisung cevap vermeden yanından ayrılıp Changbin'in yanına koştu. Arkadan "Changbin-ah..!" diye seslenişini duyabiliyordu. Ne ara bu kadar samimi olduklarını düşünürken yine Yeosang'ın sesi küçük tepede yankılanmıştı;

"Hadi toparlanın!"

Yeosang'ın yanına adımlayarak etraftaki battaniye ve çöpleri toplayan insanları zoraki aştı.

"Yeosang..-"

"Chan yemek yiyecek miyiz? Çok az kaldı bence öğlene bırakalım.."

"Bence de, hızlıca yol alıp bir yerlere ulaşmalıyız mutlaka."

"Evet, neyse sen söylersin. Benim Seonghwa'nın yarasıyla ilgilenmem gerekiyor." dedi işaret parmağı dışındaki parmaklarını kapatarak sağını gösterdiğinde.

Chan'ın gözü oraya döndü hemen. Koluna sargı bezi bağlanmış gri saçlı genç bağdaş kurmuş, elindeki çöp parçasıyla kuma bir şeyler karalıyordu. Hiç keyfi yok gibiydi. Chan hemen adımlarını oraya doğrultarak ilerledi. Gece birkaç yaralının tedavisinde rol oynamıştı ancak nasıl Seonghwa'nınkini öğrenememişti aklı almıyordu. Hizasında eğilip dizlerini yere koyduğunda çizimi kum taneleri silip süpürdü. Başını kaldırarak yukarı baktığında gördüğü Chan'ın yüzü ile gülümsedi hafifçe.

"Günaydın.." diye mırıldandı.

"Günaydın günaydın da.. Ne oldu sana? Koluna ne oldu?"

"Bir şey değil ya. Kalabalıktan biri bıçağı çıkarınca kolum çizildi."

"Clètris'ler mi?"

"Hayır hayır! İnsandı."

"Benim neden haberim yok yaradan?"

Clèi |Chanlix [ara verildi] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin