1.0

93 9 90
                                    

"Başa- başaraca-ğız Hyunjin, s-sana sö-söz veri-veriyorum."

"Daha fazla zorlama kendini. Çok yoruldun. Yat ve uyu."

"A-ama.."

"Aması yok Minho. Hadi bebeğim saat geç oldu bak üçe geliyor. Dinlendikten sonra gelirsin tekrar, kaçmıyor ya çalışmalar."

"Sen?"

"Ben de biraz sonra yanına geleceğim tamam mı? Beraber uyuyacağız."

Minho başını eğdikten sonra adımlarını dışarı doğru yönlendirdi.

"İ-iyi ç-çalışma-çalışmalar."

"İyi geceler bebeğim."

Hyunjin o gittikten sonra kendini koltuğuna atarak soluklandı. Neden onunla yatacağı için söz vermişti ki? Kafası nerdeydi? Kendi kendine bunları sorgularken telefonunun çalış sesi ile cebine elini götürdü. Yeonjun arıyordu. Açıp kulağına götürdü.

"Alo?"

"Bugün gönderdiğim bir birlik, uçağı uydudan arattı. Cezayir'in güneyinde bir yere düşmüş. Çölün en sıcak yeri olduğundan dolayı kimse yaşamıyor. İçini de arattığımda 136 kişinin ölüsü bulundu. Uçak patlama anında ölenlerdi. Buna göre 40-45 kişinin sağ kalması gerekiyordu. Uçak düşeli dört gün oluyor. Sağ kalan 45 kişinin çölün güney ve güneydoğu tarafında cansız bedenleri bulundu. Şu anda 18-15 kişinin sağ kaldığını düşünüyorum. Tek yaptıkları şey güneye ilerlemek. Dört gün içerisinde oldukça uzun bir mesafeyi aşmaları gerçekten büyük başarı. Ben Nijerya'nın sınırında oldukları kanaatindeyim. Şu an için onlara yardım gönderebilmeyi çok isterdim ama elimde hiç uçak kalmadı, yakınımdaki hava limanını Clètris'ler yakıp yağmaladı. 

Her an enseme yapışıp beni yiyebilirler bu yaratıklar. Artık laboratuvarım o kadar da güvenli değil. Yeni varyantlar ve mutasyonlar Clètris'lerin zihinsel yetilerini ayakta tutmayı başarmış. Bir ordu ve bir lider olmak üzere kendilerini bu dünyanın hakimiyeti için şartlamışlar. Korkunç, değil mi? Yaptığım bir arama esnasında iki meslektaş dostumu kaybettim. Aynı Gong Yoo gibi. Artık içimde sadece nefret var. Endişe veya korku duymuyorum, sadece bir şeyleri düzeltmek için çabalıyorum. Aksi takdirde aklımdaki türlü anıyla nefesimin boğazımdan geçmesi bile oldukça güç. Sen de inan, yapabileceğimize inan, tüm olumsuzluklara rağmen. Biliyorsun; benim yanımda Taehyun var ve bilirsin ya, o sanki benim motivasyonum gibi. Tıpkı senin yanından ayrılmayan sevgili Minho gibi. Biz birbirimizden hoşlanmamıza rağmen hiçbir demedik ve sustuk, inan bana Taehyun tıpkı Minho kadar meyus ve sessiz. Ve bence o da senden hoşlanıyor. Senin ondan hoşlandığın gibi.

Tanrı aşkına, konuyu nasıl buraya getirebildim? Birkaç kutu bira içmiştim, gerçekten iyi değilim, bana aldırma. 

Diyeceğin bir şey var mı?"

"Ee.. Yok. İyi geceler."

"Yani ondan hoşlandığını kabul ediyorsun?"

"Tanrım bununla ne alakası var ve ayrıca şu zamanda düşünebileceğimiz bir konu mu?"

"Hadi iyi geceler Hyuniee! Kendine dikkat et."

Telefonun kapanma sesiyle kaşlarını çattı. Hafifçe diliyle dudaklarını ıslattıktan sonra masanın üzerindeki sudan biraz yudumladı. Adımlarını sağa çevirip laboratuvardan çıktı. Beyaz fayansla döşeli, büyük bir hastanenin koridorlarını andıran yerlerden geçip sağa döndü. Karşısına çıkan kapının sağındaki sensöre elini bastırdı. Kapı aralandıktan sonra adımlarını ilerletirken bir yandan beyaz önlüğünü çıkarıp masanın üzerine bıraktı. Sol kenarda dolabı açıp kıyafetleri aldıktan sonra üstünü değiştirdi. Yatağın solunda Minho bacaklarını hafifçe bükerek uzanmış, battaniyeyi vücudunun yarısını kaplayacak şekilde üstüne çekmişti. Oldukça tatlı görünüyordu. 

Clèi |Chanlix [ara verildi] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin