"Ya Johnny! Şu unu düzgün döker misin?"
"Ya hayatım... Boyunca ilk defa mutfağa giriyorum ve bence gayet düzgün bir şekilde döküyorum." Johnny alışkanlıktan Ten'e hayatım demişti ancak son anda dediklerini toparlamayı başarmıştı.
"Ay tamam ben dökerim çık lütfen mutfaktan. En başta bana yardım etmene izin vermemeliydim zaten."
Johnny derin bir nefes verdi. Asıl en başta o Ten'e yardım etmeyi teklif etmemeliydi. Üstündeki mutfak önlüğünü tek eliyle çözüp kenara fırlattı ve salondaki üçlü koltuğa yayıldı.
Johnny koltukta yayılırken Hyuna odaya girdi ve Johnny'nin kolunu cimcikledi.
"Ya anne! Ne yapıyorsun?"
"Yavrum sen mal mısın? Ten oğluşum orda bize bir şeyler yapmak için kendini kırıyor, sen burda yatıyorsun. Kalk bakıyım çocuğa yardım et."
"Ya anne zaten beyefendinin yanı-..."
"Kes o sesini bakıyım. Yürü mutfağa."
Johnny yayıldığı yerden sayıklayarak ayağa kalktı ve tekrardan mutfağa gitti. Onun mutfağa geldiğini fark eden Ten ise Johnny'ye fark ettirmeden gülmeye çalışıyordu ancak Johnny güldüğünü fark etmişti.
"Kasma kendini Chittaphon, gül gitsin."
Ten, Johnny'nin dediklerinden sonra kahkahaların serbest bıraktı. Salondan Ten'in kahkahalarını duyan Hyuna da ikilinin bu kadar iyi anlaştığına şahit olduğu için bugün aşırı derecede mutlu görünüyordu ve onun mutlu olduğunu gören Hyojong da mutlu görünüyordu.
Gülmeyi bitirdikten sonra ani bir farkındalıkla Ten Johnny'ye doğru döndü ve "Chittaphon derken?" diyerek çıkıştı.
"Hiiiç..." dedi sırıtan Johnny.
"John... Beni sinirlendirme şimdi... Bana şöyle hitap etme diye kaç kere kavga ettik biz? Şu adı sevmiyorum, özellikle senden duymayı asla."
"Tamam Chittaphon."
"John çık mutfaktan."
"Bi yerden kovuluyorum bi yere gidiyorum, sonra oradan da kovuluyorum. Yeter ya bi karar verin."
"Hyuna anne mi yolladı seni?"
"Evet..."
Ten istemeyerek de olsa Johnny'ye "İyi o zaman, kal." dedi.
"Ne yapmamı istersin peki?"
"Sadece oturup beni izlemeni."
"Olmaz öyle ya. Söyle bir şey yapayım."
Ten bugün sınanıyor olmalıydı. Cidden Johnny'ye yapması gereken tek şeyin kenarda oturmak olduğunu söylemesine rağmen befendi hala beğenmiyordu.
"Ben yardıma ihtiyacım olduğunda sana söylerim."
"E iyi o zaman buradayım ben."
Johnny yemek masanın oturdu ve Ten'i izlemeye başladı. Ten'i izlerken geçmişte yaşadıkları anıları aklına geliyordu. Ten'in her şeyi mükemmel geliyordu ona. Saçlarının tel tel önüne dökülmesi, yaptığı keki fırına atarken fırının ışığının gözlerine yansıyışı, minnacık olan boyu bile mükemmeldi. Yani Johnny'ye göre minnacık olan boyu...
Aradan geçen yarım saat sonra Ten, yemek masasında oturan Johnny'nin varlığını bile unutmuştu. Tam işlerini bitirmiş yemekler pişerken salonda oturmak için mutfaktan çıkacakken yemek masasında oturmuş onu izleyen Johnny'i gördü.
"Sen cidden oturup orada beni izledin mi?"
"Evet..."
"Neden?"
"Çünkü öyle yapmamı istedin." dedikten sonra Johnny ayağa kalktı ve Ten'e doğru yürümeye başladı. Johnny'nin ne yaptığını anlamayan Ten, mutfak tezgahına doğru yavaş yavaş adımladı. Johnny'nin eli, Ten'in yüzüne doğru çıkarken bir anda Jaehyun tarafından basıldılar.
"AHANDA BASTIM SİZİ!"
İkili anında birbirinden uzaklaşırken Johnny mal mal Jaehyun'a bakıyordu.
"Ne saçmalıyorsun sen canım kardeşim benim?"
"Bastım sizi diyorum."
"Jaehyun... Ten'in yüzünde kalan unu temizleyecektim."
Jaehyun abisinin söylediklerinden sonra Ten'in yüzüne baktı, cidden yanağına birazcık un bulaşmıştı.
"A-aa... Ten hyung cidden yüzüne un bulaşmış."
Ten'in bir anda gözleri irileşti ve sağ eli yüzüne gitti.
"Öyle mi? Hiç fark etmemişim."
Ten yüzündeki unu temizlemeye çalıştı ancak çok başardığı söylenemezdi çünkü un sol yanağına bulaşmıştı.
"Oldu mu?" dedi Jaehyun'u bakıp. Ancak Johnny "Dur az ben hallederim." dedi ve Ten'in yüzünde kalan unu temizledi.
"Teşekkürler."
"Bakıyorum da bir gece beraber uyuduktan sonra bi eski halinize dönmüş gibisiniz." dedi eski Johnten'i özleyen Jaehyun.
Ten ise Jaehyun'un dediklerinden sonra gözlerini devirip mutfaktan çıktı. Ardında kalan Johnny ve Jaehyun ikilisi ise uzunca bir süre birbirlerine baktılar.
"Abicim ne diyorsun sen öyle?" dedi Johnny.
"Hiiç abi..."
"Eee..." dedi Johnny, bu olayı daha fazla uzatmayacağım tavrını takınarak. Ardından da devam etti "Doyoung ile olayları hallettiniz mi peki?".
"Hala odasından çıkmıyor ama bana neden olduğunu söyledi, sadece biraz zamana ihtiyacı var. Ayrıca onu aradığımda telefonunu açıyor ve evine gittiğimde beni eve alıyor. Artık içim bu konuda rahat."
"E bu çocuk polis değil mi? İşe nasıl devam ediyor."
"Yıllık iznini kullanmış..."
"Ne?"
"Maalesef..."
"Ve bunu siz ikiniz beraber geçirmek yerine Doyoung odasına kapanmış bir şekilde geçiriyor."
"Evet..."
"İnsan hiçbir şey yapamazsa bile onunla odasına kapanır ulan. Git çocuğun yanına 2-3 gün de eve gelme."
"Bunu bana söyleyen abimin eski sevgilisiyle aynı evde yaşıyorken hala onunla kavgalı olması..."
"Jaehyun... Abicim siktir git şu evden."
"Abi kırıyorsun ama... Neyse verdiğin mantıklı fikir için teşekkürler ben kaçar. Annemlere söylersin olayı. Jaemin beni özlerse her dakika arayabilir. Onun haricinde kimse aramasın lütfen."
Jaehyun, masanın üstündeki muzlardan birini alıp hızlıca mutfaktan, sonra da evden çıktı.
-----
2Jae'nin bu ficte ki ilişkisi aşırı uwu geliyor bana🥺
Her neyse umarım bölümü batırmadım biraz limitlerimi zorladım çünkü bölümü yazarken...
Ayrıca bu bölümü sabah saat 5 iken ve beynim çok çalışmazken yazdım umarım beğenirsiniz💓
AYRICA MARK SOLO GELİYORMUŞ AGAGAGAAAAAAGAAAAAAAA😖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spotify | JohnTen
FanfictionHer şey Johnny'nin Spotify hesabının ondan habersiz kullanılmasıyla başlamıştı. "Sticker"ı 100 kere dinlemediği üstüne yemin edebilirdi, ancak Spotify'ı öyle söylemiyordu ve bu durumda da aklına sadece bir isim geliyordu... Eski sevgilisi Ten Lee...