Chanyeol ve Baekhyun'un onları ziyaret edişinden sonra bir gün geçmişti. Ten'in aklında Xiaojun ve Yangyang üzerinde uygulamak için bir kaç yüz tanecik işkence yöntemi dönüyordu. O iki aptal yüzünden az daha bir çuval inciri berbat ediyordu ama şükürler olsun ki Baekhyun, Ten'in aralarındaki ilişkiyi yanlış anladığını fark etmiş ve her şeyi açıklığa kavuşturmuştu.
Şimdiyse Ten salonda televizyonun tam karşısına konumlandırılmış olan siyah üçlü koltukta oturuyordu. Hyuna kız kardeşini ziyarete gitmiş, Hyojong ise sabah Jaehyun ile beraber evden çıkmıştı. E Jaemin'i de Shotaro aramış ve Yuta'nın evine gelmesini istemişti. Ten'in Johnny'nin nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Yani anlayacağınız Ten evde tek başındaydı.
Can sıkıntısından Kun'u bir kaç kez aramıştı ancak çok sevgili arkadaşı her Kore'ye geldiğinde olduğu gibi çevirmenlik yapmaya başlamış olmalıydı bile ve bu yüzden telefonlarını açmıyordu.
Yangyang'ı da bir kere aramış ve ona Baekhyun mevzusu yüzünden daha kızmaya bile başlamadan sevgili kardeşi telefonu yüzüne kapatmış ardından da bir daha arayamasın diye numarasını engellemişti, Xiaojun da kardeşinin izinden gidip abisinin numarasını engellemişti.
Ten derin bir nefes verdi ve telefonundan iş ilanlarına baktı. Bazen durup neden reklamcılık okuduğunu düşünüyordu, onun yerine idol falan olmalıydı, gençliğini üniversiteyi bitirmek için profesyonel bir reklam çekerek değil, profesyonel bir şekilde dans ederek geçirmeliydi. Lisedeyken dans etmeye bayılırdı hatta üniversitedeyken de. Üniversitedeyken hiçbir şey için geç değil diyerek SM'in seçmelerine katılmış ve kazanmıştı, hatta neredeyse NCT ile çıkış yapmak üzereydi ancak bunu Johnny için elinin ucuyla itmişti.
Ten, onu ilk defa gördüğünde üniversite stajı için araba üretimi yapan dünyaca ünlü bir şirkete başvurmuştu. Şansına bu şirketin Seoul'deki CEO'su Johnny'di, hatta Ten ilk defa bu kadar genç yaşta bir CEO görmüştü ve normalde işe alım işlemlerini insan kaynakları bölümü yaparken Ten'in stajı ile Johnny bizzat ilgilenmişti.
Sonra Ten aşık olmuştu. İlk başta bütün hislerini içine gömmeyi planlasa da Johnny ondan önce davranmış ve Ten'e olan hislerini söylemişti. Ten, Johnny için bütün idol olma hayallerinden vazgeçip üniversiteye devam etmişti, çünkü eğer idol olsaydı Johnny ile beraber olamazdı. Bu yasaktı...
Şimdi Johnny ile ayrılmış olmasına rağmen ona idol olmadığına pişman mısınız diye sorsaydınız, tabii ki bir pişmanlığı vardı. Ancak bunun nedeni Johnny için olması değildi. Johnny ile hayatının en güzel 4 yılını geçirmişti. Ten pişmandı çünkü idol olsa hayatının nasıl değişeceğini bilmiyordu. NCT gözlerinin önünde çıkış yapmış ve dünyada adlarını bilmeyen insan bırakmamıştı. Her genç en az bir kere NCT üyesi olmayı planlamıştı.
Ten oturmuş bunları düşünürken kapı çaldı. Hyuna'nın geldiğini düşünerek kapıyı açmaya gitse de kapıyı açtığında gözleri ağlamaktan kan çanağı olmuş Johnny'yi gördüğünde şok olmuştu.
Johnny, Ten'in açtığı kapıyı kapattığı gibi kollarını Ten'in beline sardı ve kafasını Ten'in boynuna yasladı. Ten şu an neler olduğunu anlamasa bile Johnny ağladığı için iğrenç hissediyordu. Ten, Johnny ağladığı için ağlamak istiyordu. Elleri yavaşça Johnny'nin sırtına çıktı.
"Özür dilerim." dedi Johnny. "Sana söylediklerim yüzünden özür dilerim Ten. Ben sensiz bomboşum, yaşayamıyorum."
Ten, Johnny'nin dediklerinden sonra bir kez daha şoka girdi. Gözlerinden bir kaç damla yaş süzülürken "Önemli değil." dedi, burnunu çekti ve devam etti "Gerçekten önemli değil John.".
Johnny, Ten'in burnunu çektiğini fark edince başını Ten'in boynundan kaldırıp Ten'in yüzüne baktı. Gözlerinden damlayan yaşları sildi ve "Sen neden ağlıyorsun?" dedi.
"Çünkü sen ağlıyorsun aptal. Sen ağlayınca benim kalbim acıyor."
Johnny güldü ve omuzları sarsıldı. Ten'de gözlerinden yaşlar süzülürken ve Johnny gözlerindeki yaşları silmeye çalışırken Johnny güldü diye güldü.
"Ten..." dedi Johnny. Ten'in gözlerine kilitlendi ve hayatında hiç olmadığı kadar ciddi bir şekilde sordu.
"Annemler gittikten sonra bile benimle kalmaya devam etmek ister misin? Ev küçücük de olsa sen yokken bomboş hissediyorum. Oysaki içini doldurduğumuz eşyaları bile beraber seçmiştik."
Ev küçücük müydü? Ten şu an sadece bunu düşündü çünkü evin günlük temizliğini kendi tek başına üç günde bitiriyordu da...
"Beraber seçmiştik değil mi?" dedi Ten. Johnny'de kafasını salladı.
"Hatta sen evde yabancı insanlar gezmesin diye hizmetçi bile istemedin. Bu yüzden evi küçük aldık."
"Ev iki katlı ve 3 odası harici 2 tane çalışma odası var. Ayrıca her odanın kendi banyosu ve ortak olarak da 3 banyo var. Sence bu ev küçük mü aptal?"
"Amerika'daki ev bunun 3 katı..."
"Johnny ben Amerika'daki evi ne yapayım?"
"Hyatım hani Amerikalıyım ya. Arada tatile falan giderdik... Her neyse, benimle burada kalmaya devam edecek misin?"
"Benimle bir daha kavga etmeyeceğine söz ver."
"Söz bir daha sana asla kızmayacağım. Sen ne söylersen onaylayacağım."
"O zaman kalırım."
Ten bunları onayladıktan sonra kapı yeniden çaldı.
"Johnny bana sarılmayı bırak da kapıyı açayım." dedi Ten ama Johnny Ten'i bırakmak istemiyordu.
"Bırakmam."
"Ya annem geldiyse. Çekil şurdan kapıyı açayım."
"Onun anahtarı vardır."
"Ya önemli bir şeyse... Çekil de kapıyı açayım adam."
"Şu ev için önemli bir şey söyleyebilecek herkesin anahtarı vardır. Olmayan da arasın."
Ten derin bir nefes verdi ve kapıdan anahtar sesi duyuldu. Kapı açıldığı gibi Jaehyun ve Jaemin sarılan Johnny ve Ten'i gördüler. Johnny gelenleri görmemişti ama Ten adeta beni kurtarın bakışları atıyordu. Jaemin geçirdiği bir dakikalık şoktan sonra ufak bir çığlık attı.
"AAAAAAAAAAAAAAAAA"
-----
Johnny'nin kafasına taş mı düştü ne oldu bu çocuğa böyle???
Umarım bölümü sevdiniz💗 Yine limitlerimi zorladım da... Ehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spotify | JohnTen
FanfictionHer şey Johnny'nin Spotify hesabının ondan habersiz kullanılmasıyla başlamıştı. "Sticker"ı 100 kere dinlemediği üstüne yemin edebilirdi, ancak Spotify'ı öyle söylemiyordu ve bu durumda da aklına sadece bir isim geliyordu... Eski sevgilisi Ten Lee...