"Doyoung kapını aç... *kapıya vurma sesleri* Doyoung... Ya abi bi saniye Doyoung ile konuşmak zorundayım *kapıya vurma sesleri* Doyoung babanla konuştuğunu biliyorum, kapıyı aç hayatım."
Doyoung duyduklarını annesi de duymasın diye çabucak ayağa kalkıp odasının kapısını açtı ve Jaehyun'u odaya aldı. Kapının diğer tarafında kalan Johnny ise Bayan Kim'le sohbet etmek için salona doğru yürümeye başladı.
Jaehyun odaya girdiği gibi Doyoung'a sıkıca sarıldı ve saçlarından öptü. Doyoung'un gözleri kıpkırmızıydı ancak ağlamış değil de uykusuz kalmış gibi görünüyordu...
"Aşkım iyi misin?"
"Babam harici başka neler biliyorsun?"
"Babanla konuştuğunu biliyorum sadece... Ne konuştunuz?"
"Hiç bir şey... Geçmişten bahsedip boş yalanlarıyla canımı sıktı biraz..."
"Hayatım bir şey olmuş, anlat lütfen."
"Beni görmek istiyormuş... Bir de kız kardeşim varmış. Şaka gibi gel seni onunla tanıştırayım diyor. Bir de ben gideceğim beyefendinin ayağına. Bugüne kadar beni bir kere bile aramadı."
"Kız kardeşin mi var?"
"Evet... Lisedeymiş, bizim Jaemin ile aynı yaşta, merak edip araştırdım. Çok güzel görünüyor, kahverengi kısa saçları ve saçlarının iki tarafında da çok güzel birer perçemi vardı. Yanakları o kadar yumuşak görünüyordu ki, yanına gidip onu sevmemek için kendimi zor tuttum. Yüzü en az annesi kadar güzeldi ama bir o kadar da babamı andırıyordu."
"Annesi? O kadını da mı araştırdın Doyoung?"
"Jaehyun o kadının bir suçu yok. O kötü biri değil. Babamın evli olduğunu bile bilmiyordu, bu olayın tek suçlusu babam. Onunla ilk tanıştığımda aynalardan nefret etmiştim çünkü kendime baktıkça onu görüyordum, benim kırklı yaşlarım gibi görünüyordu..."
"Aynalara bakamama konusu bitti sanıyordum."
"Bitti zaten."
"Her neyse o kadın o kadar iyiyse senin varlığını öğrendiğinde babanı engellemeliydi."
"Denemiş... Yani en azından annem öyle söylüyor. Bana hiçbir zaman o kadından nefret etme dedi. Hatta o kadın beni yanına bile almak istemiş ama annem kıyamet koparmış. Babam da o kadını da alıp Gyeonggi'den Seoul'e gelmiş."
"Gerçekten anlamıyorum seni Dodo. Babanla konuşacak mısın?"
"Asla."
"Peki kız kardeşini ve o kadını görmek istiyor musun?"
"Sadece kız kardeşim. Onunla konuşmak istiyorum."
"Peki kız kardeşinin adı ne? Gidip görüşelim."
"Shotaro ile aynı sınıftalarmış."
"Bunca zamandır bize bu kadar yakın mıymış yani?"
"Evet."
"Hayretler içerisindeyim şu an..."
"Hatta Ten'in kız kardeşi var ya..."
"Perla kardeşim de de şurada bayılayım."
"Hayır ya... Ama Perla'nın en yakın arkadaşı Kim Haneul var ya..."
"Evet..."
"İşte o kız benim kız kardeşim..."
"Sen... Sen bunu fark ettiğin için mi babanı aradın?"
"O kızı Ten'in yanında görmüştüm, fark ettin mi bilmiyorum ama kız bana çok benziyor. Artık kan mı çekti dersin bilemem ve babamı aradım."
"Ee... Başka kimseye söyledin mi?"
"Anneme bile söylemedim."
"Abime ve Ten hyunga söyleyelim mi?"
"Hayır lütfen. Sadece Haneul ile yakın olmamı sağlayın yeter. Abisi olmamı bilmesine gerek yok, arkadaşı olsam yeter."
"Perla'ya söyleyelim o zaman. Eğer istemezsen Haneul'a söyleyeceğini düşünmüyorum."
"Şu an için kimseye söylemek istemiyorum Jaehyun. Hatta şu an sadece uzaktan izlemek istiyorum."
"Sen bilirsin hayatım."
Jaehyun, Doyoung ile konuşmayı bitirince onu yatağa oturttu ve sıkıca sarılıp, onunla birlikte yatağa yattı...
-----
Kitapta kız karakter eksikliğini fark eden yazar nereden kız eklesem diye planlıyor ksskmslsnslshsks
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spotify | JohnTen
FanfictionHer şey Johnny'nin Spotify hesabının ondan habersiz kullanılmasıyla başlamıştı. "Sticker"ı 100 kere dinlemediği üstüne yemin edebilirdi, ancak Spotify'ı öyle söylemiyordu ve bu durumda da aklına sadece bir isim geliyordu... Eski sevgilisi Ten Lee...