14. Bölüm

411 42 35
                                    

Yeol Hyung:
Ne yapıyorsun bro?

John:
Yeol hyung?
Sen benim varlığımı hatırlar mıydın?

Yeol Hyung:
Deme öyle olm
Kötü hissediyorum

John:
Eee hyung
Ne için yazmıştın?

Yeol Hyung:
Cuma günü benim manit Seoul'e geliyor
Ama saat 4 de
Ve ben o saatte hala işte oluyorum
Diyorum ki havalimanından benim maniti alsan
Bi karnını doyursan
Ben dönene kadar oyalasan
Sonra ben alsam Baek i senden
Ne dersin?

John:
Tamamdır hyung
Sen o işi bana bırak👍


-----

John:
Yarın eve geç gelebilirim
Bizimkileri idare edebilir misin?

Ten💚:
Neden geç geliyorsunuz beyefendi?

John:
Bi arkadaşımı havalimanından alıcam

Ten💚:
Hangi arkadaş bu?

John:
Sen tanımazsın

Ten💚:
İyi.

-----

"Acaba kim bu benim tanımadığım senin arkadaşın Johnny?"

Yangyang yayıldığı üçlü koltuktan abisinin mırıldanmalarına dikkat kesildi.

"Ne fısıldaşıyorsun abi?"

"Johnny yarın eve geç dönebilirim dedi."

"E olabilir böyle şeyler."

"Ne için dedim, bir arkadaşımı havalimanından alıcam dedi."

"Hala neyi abarttığını anlamadım."

"Kimi alacağını sordum, sen tanımıyorsun dedi."

Yangyang derin bir nefes verdi. Abisi cidden bunun için mi kafa yoruyordu? Johnny'nin ona hala kör kütük aşık olduğunu bilmeyen tek kişi kendi abisiydi herhalde...

"Sende bunu dert ettin öyle mi?"

Ten stresten tırnaklarını ısırmaya başlamıştı. Gerçi neden stres yaptığını bile bilmiyordu ancak kendini aşırı endişeli hissediyordu.

"Evet... Köpek gibi merak ediyorum."

Yangyang biraz düşündü, ellerini pembe saçlarının arasından geçirdi ve sonrasında aklına gelen fikirle kendini üç saniyeliğine dünyanın en yüksek zekalı insanı sandı.

"Benim bir fikrim var aslında..."

Ten, Yangyang'a dinliyorum bakışları atmakla meşgulken kapı sesi duyuldu ve içeri doğru adımlayan bir adet Xiaojun göründü.

"Ten abi?"

"Dejun... Ne işin var senin burda?"

"Beraber yaşıyoruz ya hani Double Yang?"

"Xiaojun... Hoş geldin abicim. "

"Hoş buldum ve sende hoş geldin Ten abi."

"Sana da abicim... Ayrıca artık selamlaştığımıza göre Yangyang şu fikri artık söyler misin?"

"Şey diyecektim... Yarın bütün gün Johnny hyungu takip edip kimi almak için gittiğini öğrenebilirim."

"Ne? Yangyang, Johnny hyungun da bir özeli var biliyorsun değil mi?" Xiaojun bütün olayı duymamıştı ancak bu fikre kesinlikle karşı çıkmıştı. Johnny hyung da bir insandı ve insanların özelleri vardı.

"Başlatmasın onun özeline... Söyleseydi bana." dedi Ten.

"Ten abiiii!"

"Xiaojun hatta sende Yangyang'la git."

"Hiçbir güç beni bunu yapmaya zorlayamaz."

"Hendery ile aranızı yaparım." dedi, bu işi tek başına yapmaj istemeyen Yangyang.

"Eee ne zaman gidiyoruz? Şu an takip etmeye başlayabiliriz bence."

Ten ve Yangyang, Xiaojun'un bu cümlesinden sonra birbirlerine baktılar ve Yangyang kahkahasını daha fazla tutamayıp gülmeye başladı. Ten ise sessiz sessiz gülmekle meşguldü. Yangyang'ın neye bu kadar güldüğünü anlamayan Xiaojun ise somurtmakla meşguldü.

"Hep ben üveyim diye değil mi bunlar?"

Yangyang bi anda kahkaha atmayı kesti. Xiaojun hep bu konuyu açıyordu ve sinirlerini bozuyordu.

"Ne alaka lan şimdi üveylik? Neredeyse 10 yıldır babama baba diyorsun köpek. Konuşturma beni şimdi abimin yanında."

Ten, Yangyang'a içten içe katılıyordu ancak o da Yangyang'ın Xiaojun'a bu kadar kaba davranmasını onaylamıyordu, Yangyang şaka yaptığını sanıp bazen aşırıya kaçıyordu ve bu Xiaojun'u kırıyordu.

"Yangyang biraz 'kaba' bir şekilde anlatmış olsa da haklı Xiaojun. Lütfen sürekli bundan bahsetme. Babalarımız sürekli bunu fark ettirmemeye çalışıyor zaten. Suho babam da, Lay babam da en zor şeyleri yaşayanlar aslında."

Suho ve Lay... Ten, Yangyang, Xiaojun ve Perla'nın babaları. Daha doğrusunu Suho, Xiaojun ve Perla'nın; Lay, Ten ve Yangyang'ın babası.

Suho ve Lay çocukluk arkadaşıydılar, ancak ikisi de gerçek aşklarının burunlarının dibinde durduklarını fark edemeyecek kadar aptaldılar. Bu yüzden başkalarıyla evlenmiş, çocuk yapmış ve sonları hüzün olana kadar da birbirlerini fark etmemişlerdi. Ondan sonra başta romantik bile olayan saf arkadaşlık hikayeleri zamanla aşka dönmüştü.

Xiaojun az önce söyledikleri yüzünden cidden üzgün görünüyordu. Bu olayı kendi de aştığını sanıyordu ancak unutamıyordu işte, alışkanlık olmuştu. Onun için Lay yıllarca "baba" değil, bir "amca"ydı.

"Tamam belki biraz gereksiz tepki göstermiş olabilirim, üzgünüm."

Ten kollarını açtı ve sol kolunu Yangyang'a doladı. Sonra Xiaojun'a 'gelmiyor musun?' bakışları attı. Xiaojun ufak bir tebessüm etti ve Ten ve Yangyang'a sıkı sıkı sarıldı.

"Sizi çok seviyorum benim ikisi birbirinden mal kardeşlerim."

"Ya abi!" dedi Yangyang, Xiaojun ise sadece kahkaha attı. O sırada Ten'ın aklına unuttuğu bir şeyler geldi...

"Hasiktir Kun geldi ve biz hoşgeldin bile demedik."

-----

Spotify 1k olmuş🥺 Bunun şerefine bölüm yazayım dedim... Tabii hasta olmam da başka bir neden olabilir sksnslsksşsk

Bu bölüm birazcık aile yapılarını göstermek istedim... Umarım sevmişsinizdir💚

Spotify | JohnTenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin