11-MÜMKÜN MÜ?

88 5 3
                                    

Medya:Burcu

Eve gelmek çok müthiş birşey. Yanlız uzun bir süre dışarı çıkmayacaktım. Piskolojik destek alacaktım. Hastahanedeyken bir rapor hazırlanmıştı. Bana sadece piskolojik destek alacağımı söylemişlerdi. Bu olayda kimsenin suçu yoktu. Güneş'e gelince o hala hastahanede yoğun bakımdan yeni çıktı. Arkada olduğu için emniyet kemerini takmadığından en çok zararı o aldı. Arada gideceğim hastahaneye izin var tabiki. Okula bir süre ara verecektim. Olmadı özel ders alacaktım. Fakat ben kendimi bu olaydan sonra asla iyi hissetmiyecektim. Demir ile Güneş' in suratına nasıl bakabilirdim. Ben bunu nasıl yaptım? Sorusunu soruyorum hep kendime. İnanamıyorum hala olanlara, olaylara. Öyle bi anlar oluyor ki kendimi yaşamıyormuşum gibi hissediyorum. Sanki o sırada beynimi başkası yönetiyormuş gibi. Ama o anlardan beni Berk çıkarabiliyor sadece. Sert ve karanlık adam. Onu seviyorum.

Üzerime rahat birşeyler giydim. Annem mutfakta birşeyler hazırlıyordu. Ben hiçbir zaman mutlu olamıyacak mıydım? Neden ben? Yatağa fırlattım kendimi. Artık çevreme de zarar veriyordum. Düşünmesi bile korkunç. Ben her an patlayacakmışım gibi bir bombayım. Ne yaptığımı ben bile bilmiyorum. Müzik açtım. Sessizce oturuyordum. Aklıma Berk geldi. Kaç gündür nerdeydi. Bana haber bile vermemişti. Arıyordum açmıyordu bile. Ama hissediyorum. O hep benim yanımda... Annem içeri girdi "Sana soslu makarna yaptım." "Çok saol." dedim ve makarnaya uzandım. Afiyetle yerken annem "1 saat sonra eve doktorun gelecek. Bu ilk konuşmanız. Her şeyi ona anlatmanı istiyorum." "Tamam." "Benim acelem var çıkmalıyım. Ve dikkat et olur mu?" "Olur" görende habire kendime zarar veriyorum sanacaktı. Kapıyı kapadı ve gitti. Soğuktuk biz hep böyle. Hiçbir zaman düzgün olamayacaktık.

Kapı çaldığında tabağımı lavobonun içine koyuyordum. Koyduktan sonra koşar adımlarla kapının oraya gittim. Üstüme baktım usulca boy aynasından. Şimdi ise sefili oynuyordum. Tayt ve kuru kafalı bir tişört. Biraz saçıma da çekidüzen verdikten sonra kapıyı açtım. Suratında kocaman bir gülümsemesi olan, esmer bir adamdı. Yaşı 45' i gösteriyordu. Takım elbise giymişti. Bu ne resmilik. "Merhaba Burcu." "Merhaba bayy..." ismini bilmiyordum. "İsmim Vural Taşkıran " dedi gülümsiyerek. Bende gülümsedim ve onu içeri davet ettim. Salonda oturuyorduk. Bay Vural ceketini çıkartıp dikkatlice yan koltuğa koydu ve oturdu. Bende önündeki koltuktaydım. Soru cevap yapacaktık sanırım." Burcu seninle tanışmak büyük bir zevk." "Bende çok memnun oldum efendim." Bu adamı sevmiştim. "Senin hakkında bilgilere sahibim kızım. Şimdilik bu seansta birbirimize ufak sorular soracağız anlaştık mı?" "Tabi." aman ne güzel. Çantasından bir defter çıkardı. Düzenli bir adamdı belliki. "Soru bir. Bu olayları isteyerek mi yapıyorsun?" pat diye sorması gerekmezdi bence. Ayağa kalktım."Bu ne acele?" "Sadece rahatla ve koltuğa uzan bu sorulara doğru cevap vermen gerek ve içten." dedi koltuğu işaret ederek. Onun bu sakinliği insanı rahatlatmıyor değildi. Piskolok sonuçta. İkili koltuğa uzandım. "Ben olayları isteyerek yapmıyorum. Aslında yapıyor muyum onu bile anlıyamıyorum bazen. Unutuyorum veya hiç hatırlamıyorum.." derin bir nefes aldım. Ona Berk'i söylemeli miydim? Hayır. Berk'i ben bile çözememişken başkasına anlatmak mümkün değildi. "Anlıyorum. Peki bu olaylarda sana arkadaşlık edenler var mı?" "Ne gibi?" derin bir nefes aldı. "Kafanda canlandırdıkların." Berk! Ondan bahsediyordu. Ama ben onu kafamdan uydurmuyordum. O gerçekti. Sadece zor anlarımda benim yanımda olan hir melek gibiydi. Uydurma değildi o. "Hayır." dedim. Elindeki not defterine notlar alıyordu. "Peki polislere saldırdığın gece. Gerçi sen hatırlamıyormuşsun ama bana neler olduğunu anlatır mısın?" ben polislere saldırmadım. Ama Demir' de saldırdığımı söylüyordu. Ya onlar deli ya da ben. "Ben yatağımda uyuyordum. Tabi herzaman ki gibi annem yoktu. Birden sesler geldiğini duydum. Aşağı inmeliydim. İndiğimde iki üç kişi vardı. Gençlerdi.. Ben arkadaşlarım sandım fakat arkadaşlarım gece bizim evde ne arasın? Sonra birden saldırmaya başladılar. Yüzlerini tam seçemiyorudum. Karanlıktı. Sonra baygınlık geçirmişim. Kalktığımda parkede yatıyordum. Ama elimde bıçak vardı. Onu oraya kim koymuştu hala hatırlamıyorum." Vural Bey gözlerini açtı. "İlginç." demişti sadece. Ve tekrar elindeki o değeli deftere birşeyler yazmaya başladı. Saate baktım. Ne çabuk bir saat olmuştu. Seans bitmek üzereydi. Saate baktığımı farkedecek ki "Haklısın. Seansımız bitti. Doğrulabilirsin. Fakat benin sana sormam gereken bir soru daha var. Annenin kameraları nerede?" bu soruyu beklemiyordum. Mutfağı işaret ettim "Bir mutfak kapısının orda ikincisi de üst katta. Niye sordunuz?" "Tamam bu konuyu annenle konuşacağım." gülümsedi ve elini uzattı. Elini sıktım. "Memnun oldum ve dikkat et. Aklındaki düşüncelerin seni ele geçirmesine izin verme." "Yapabilirsem. Ben de memnun oldum." kapıya doğru yöneldik. Kapıyı açtım ve "Görüşmek üzere." demeyi de ihmal etmedim. Gülümsemesiyle karşılık verdi. Arabasına doğru ilerlerken telefonumu elime aldım. Whatsapp' a girip Berk'in profiline bakıcaktım. O da ne. Böyle bir numara yok ne demek. Onu bırakın biz hiç konuşmamışız. Ben bana gelen mesajları asla silmem. Bu da neyin nesi böyle. Numarayı bir daha çevirdim. Sonunda çalıyordu. O kadar mutlu olmuştum ki. Fakat ya başına bişey geldiyse? "Alo?! Kiminle görüşüyorum." Olamaz. Bu Berk değil ki. Bu ses kimindi. Yanlış mı çevirdim acaba. Numaraya baktım. Gayet doğru. "Şey alo ben Berk ile görüşebilir miyim?" karşımdaki biraz afallamışa benziyordu. Ben kötü birşey mi demiştim. "Bayan burda öyle biri yok." başımdan kaynar sular döküldü. "Birşey sorabilir miyim?" "Buyrun." "Bu telefonu birinden mi aldınız veya Berk şu an tuvalette falan mı yada bu bir şaka mı?!" sanırım bağırdım. Evet bağırmışım. "Bakın bayan burda öyle biri yok ve ben öyle birini tanımıyorum. Ve yanlış numara sanırım." inanmıyorum. İnanamıyordum. "Çok özür dilerim. İyi günler." telefonu su yeşili berjelin oraya fırlattım. Berk var mıydı yok muydu? Bunu ben bile bilemezken başkasına nasıl anlatabilirdim ki. Veya ben bu adamı nasıl sevebilirdim ki? Telefonum çalmaya başladı. Berk arıyor umuduyla açmıştım ama annemmiş. "Alo kızım." Öf. "Efendim anne. Eğer seanı soracaksan çok güzel geçti." "Evet onu soracaktım. Doktorun beni aradı. O da memnun kalmış. Fakat ben Almanya' ya gitmek zorundayım. Bir turnuva var. Şansımız yaver gitsin. Büyük bir parayla döneceğim." bu kadının kumarına da. "Peki anne. Bol şans. Ben kimle kalacağım." "Bir arkadaşınla kalırsın. Ev sana emanet dikkat et." telefonu yüzüne kapadım. Güneş' ten başka kimi çağırabilirdim. Demir. O beni kırmazdı. Hemen aradım. Fakat açmadı. Sanırım meşguldü. Gerçi onun da 1 hafta izni vardı. Geri döner umuduyla attım kendimi camın önündeki koltuğa. Yorgundum. Fazlasıyla. Tüm olaylar üst üste gelince böyle oluyor muş. Fakat yorgunluğum düşüncelerimi bastırdı ve göz kapaklarım yavaşça kapandı.

Büyük bir sarsılmayla araladım gözlerimi. Sanki arabadaymışım da biryere gidiyorumuşum gibi. Gözlerimi araladığımda birinin beni kucağında taşıdığını gördüm. Bu sima, bu koku, bu sert yüz hatları. Bu benim sevdiğim ve özlediğim adam. Bu onsuz kalamayacağım adam. Gözlerimi açtığımı farkedecek ki o kusursuz ve sert suratına yan gülümsemesini takınmıştı. "Aslında amacım uyandırmak değildi." sonra kucağında olduğumu farkettim. Gülümsedim ve birden kendimi aşağı düşüyormuş gibi hissettim. Tamam yatağa iniş yapıyorudum. Sonra yorganımın altına girdim. Üşümüşüm. O da baş ucuma oturdu. "Nerelerdeydin sen?" meraklı gözlerle sormuştum bu soruyu. "Sana hepsini anlatmak isterdim ama yapamam." kızdım. Hani birbirimizden hiçbir şey saklamayacaktık. Biz bir aileydik. Sanki düşüncelerimi okurmuşçasına "Zamanı geldiğinde öğreneceksin elbet." Peki. O söylerim diyorsa söylerdi. Yastığım çok rahat geldi yüzüme fakat uyumamalıydım. Bu anın keyfini çıkarmalıydım. Birden saçlarımı okşamaya başladı. Narin ellim. "Bunu nasıl yapıyorsun?" diye sordum soruyu. Artık bu gizemli şeyleri benim de öğrenme zamanım gelmişti. "Neyi?" Yatakta doğruldum. Suratımı ona döndüm ve "Aklımdasın. Hep. Ayrıca aklımı nasıl okuyabiliyorsun?" şaşırmıştı. Ama yine sert yüzünü takınmıştı suratına. Elleriyle kafamı işaret etti. "Bak hepsi burda. Buranın içinde. Sen ne istersen o olur anlaşıldımı. Ben senin etrafında dönmeye mecburum. Veya sen. Bu düşüncelerin arasında kalmaya mecbursun." Yüzünden sadece bir kas seyirmişti. Ağlamaklı gibi oldum. Benim yüzümden üzülüyor muydu o ? Ya da hepsi bir düşünce karışıklığından mı ibaretti? "Ne demek bu ? Ben bu olayları ne zaman çözebilicem Berk?!" Korkuyordum. Fazlasıyla. Bitmiştim. Baya. "Dinlenmen gerek. Bunu ben çözemem zaman çözer." Ve beni yorganın altına geri soktu. Haklıydı. Herşeyin ilacı zamandı. Yanıma uzandı o da. Ah kokusunu bile özlediğim adam. Sarıldım sıkıca ona. Hiç bırakmıyacaktım onu. Sadece bana aitti. Acaba o da bana karşı böyle düşünüyor muydu? Kim bilir.. Yan gülümsemesini görebildim bir tek. Göz kapaklarım bana ihanet ediyordu. "İyi geceler." dedi bana. Fakat sana da diyemeden uyumuşum.

Telefonum delice çalıyordu. Gözlerimi araladığımda ise güneş batıyordu gözüme. Bu ne biçim sabah? Allahtan Berk var yanımda.. O da ne ? Berk nerede? Gece yanımda olan adam şimdi nerede? Koşarak aşağı indim onu bulmak ümidiyle. Yoktu. Çömeldim yere. Neden gittin ıssız adam. Neden? Telefonun sesi batıyordu kulaklarıma. Tam 13 arama. Demir. Tam tekrar çalmaya başlarken açtım hemen telefonu. "Alo." "Alo" dedim isteksizce. "Niçin telefonlarıma cevap vermedin? Seni dün geceden beri arıyorum." Ne dün gecesi. Telefon yanımdaydı ve sesi tam açıktı. "Uyuya kalmışım. Kusura bakma." diye geçiştirdim. Yalan söylemiştim. Ve bu aralar çok oluyordu. "Peki sorun değil beni niçin aramıştın?" Niçin aramıştım gerçekten. Birden dün akşam aklıma geldi. Bu unutkanlık başa belaydı. "Orada mısın?" "Evet. Ben sana birkaç gün bizde kalabilir misin diycektim. Annem yurtdışına çıktı da." utanmıştım. Sonuçta Demir'i ne kadar çok tanıyorudum ki? "Tabi ki. Hiç sorun olmaz. Hem benim de izinim var." tebessüm edebilmiştim. "Taman o halde çok sağol." "Ne demek. 1 saate ordayım." vedalaşıp telefonu kapattım. Sonra kendimi yere bıraktım. Berk neden gitmişti ki ansızın? Zaten hiç görmüyordum onu. Sanki sonsuza dek geri gelmiyecekmiş gibi. Sonra bu düşünce çok korkuttu beni. Gözlerim yanmaya başladı. Ben daha önce kimsede bu duyguları hissetmemiştim. Ancak onda tadıyordum bu aşk meyvesini. Fakat canım yanıyordu. Onu göremeyince canım yanıyordu. Aşk bumuydi ki? Ben gerçekten onun muydum? Sonra merdivene çıktım. Oturdum. Başımı elimin arasına aldım. Sanırım tutamıyacaktım göz yaşlarımı. O beni istiyor muydu?. Biz bir aileydik oysa ki. Gelecek,gelecek.. Diyordu kafamdaki sesler. Biliyorudum. Hep bir ümit olmalıydı. Ama o ümidi yavaş yavaş kaybedince insan birdaha bulması zor oluyordu benim için. Sonra yanaklarımdan yavaşça süzülen göz yaşları kafamdaki bir soruyla durdu. Gece benim evime nasıl girmeyi başarmıştı? Yada o gerçek miydi? İnsan aşkı ve tutkuyu gerçek olmayan birinde hissedebilirmiydi.

∆~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~∆
Lütfen yorum yaparmısınız. Yorum yapmasanızda votelerinizi eksik bırakmayın nolur. Sonra yazamıyorum ve yazma isteğim kaçıyor. Uzun bir ara verdim biliyorum. Sizleri seviyorum

Size bir sorum var. Siz Berk hakkında ne düşünüyorsunuz?

BENİ TANIMIYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin