12-NEDEN DEĞİŞTİN?

40 3 2
                                    


'Özlem bazen kötü sonuçlara çıkarsa.'

Kapı çalıyordu. Demir olmalıydı. Bir saatten beri ağlıyormuydum şimdi ben. Fakat ona bunları açıklayamazdım. Kapıyı açmak için doğruldum. Kollarımla gözlerimi sildim ve derin bir nefes aldım. Artık tek olmayacaktım. Kapıyı açtım ve Demir'in o sıcacık gülümsemesi ile karşılaştım. Tıpkı küçük masum bir çocuk gibi. Fakat bu ancak içimdeki boşluğu ısıtabiliyordu, yok edemiyordu. "Hoşgeldin." dedim bende ona gülümsiyerek. "Hoşbulduk." dedi ve içeri daldı. "Çok üzgün görünüyorsun." diyordu elindeki paketleri sehpanın üzerine bırakırken. "Kaza yüzünden." diyip yatıştırdım. Berk'i bir süre bilmemesi daha iyiydi. Ben bile daha onu tamamen tanıyamazken.. Yanıma yaklaştı. "Geçti artık. Hem bak iyiyiz biz. Güneş'in de sağlığı yerindeymiş." O an bu söyledikleri beni mutlu etmeye yetmişti. "Nereden öğrendin?" "Güneş'i aradım ama annesi çıktı. O da bana olanları anlattı. İyiymiş.Hatta istersen ziyarete bile gidebiliriz." Bu haber beni o kadar mutlu etmiştiki Demir'in yanağına bir öpücük kondurmadan kendimi alamadım. Demir ilk olarak şaşırmış gibi oldu. Haklıydı bende şaşırmıştım ama olsun.Bu o kadar önemli bir haberdi ki. Sonra ikimizde gülmeye başladık. "Tamam sen hazırlan o zaman." "Tamam kendi evinmiş gibi davran. Duş alıp geliyorum hemen." Peki der gibi başını salladı ve salondaki o meşhur su yeşili koltuğuma oturdu.

Soğuk duş tenime işliyordu. Ne kadar işlesede söndüremez o içimdeki yangını. Berk olmadıkça yanacak ve hiç sönmeyecek bu yangın. O gelsede elleriyle su serpse gönlüme. Herşey geçti veya geçecek desin. Ama gitmesin. Hep benimle kalsın istiyorum çok mu.. Sonra meyvalı duş jelimle birkez daha yıkanıp çıktım. Biraz iyi gelmişti ama tamamen değil. Bornozuma sarılıp banyodam çıktım. Üzerime birşeyler giymek için gardolabıma geçtim. Hayat kısa ve yaşamamız gereken çok şey var. Pek kafaya takmamam gerek bazı şeyleri. Fakat en yakın arkadaşıma herşeyi anlatacaktım. O herşeyi bilmeye layıktı. Bunları düşünmek bile beni heyecanlandırdı. Çünkü benim yüzümden hayatı tehlikeye girmişti. Şimdi tüm hüzünleri ve gözyaşlarını kafamın bir köşesindeki sandığa koyup kilitledim. Bugün en mutlu günüm olmalıydı. Gardolabımı açtığımda gözüme ilk çarpan kot şortum oldu. İlkbaharda olmamıza rağmen hava güzeldi. Bende onun üstüne uydurabileceğim birşeyler aramaya koyuldum. Siyah hafif göbeği açık tişörtüm buna uygundu. Kendimi iyi hissetmeliydim ki kafam da iyileşsin. Yağmurun yağmamasını dileyerek bunları giymeye karar verdim. Biran önce giyinmeye başlamalıydım yoksa Demir'i fazla bekletmiş olacaktım. Hemen üzerime geçirdikten sonra saçlarımı kurulamak için banyoya geçtim. Güzelce kuruttuktan sonra biraz fön ile düzelttim. Gözüme hafif bir eyelenier çektikten sonra hazırdım. Aşağı inerken Demir'in birileri ile konuştuğunu duydum.

"Tabiki birşey söylemedim."

"Hayır demiştim."

"Tamam zamanı gelince."

"Görüşürüz efendim."
Ah keşke konuştuğu kişinin de sesini duyabilseydim. Demir benden birşeyler mi saklıyordu. Sorsam söylermiydi acaba? Yanına gittiğimi görünce telefonu cebine soktu. Gülümseyerek "Çok güzel olmuşsun. Hazırsan çıkalım." "Hazırım fakat o telefonda konuştuğun kişi kimdi?" biraz düşündü ve "Önemli biri değildi." diyip geçiştirdi. "Peki." dedim bende. Fazla ısrar etmenin bir manası yoktu. "Tamam arabam dışarda hadi gidelim." "Tamam" arabaya doğru yönelirken dış kapıyı kilitlemeyi unutmadım. Malum bu aralar pek sağlam şeyler olmuyor.

~5 gün sonra-

"Oo yeni çocuk gelmiş." diye beni dürttü Güneş. Ben aldırış etmedim çünkü baksamda onun suratında yine Berk'i görecektim. Sonra birden Güneş elimdeki meyva suyunu çekti ve "Senin derdin ne? Kaç gündür böylesin. Anlatmadığın birşeyler mi var?" ona masum bir bakış atmaya çalıştım ama yemedi. "Bak kızım. Demir'de aynısından şikayetçi. Şu gösterdiğim taşa bile bakmıyorsun." sinirlenmiştim. Fazlasıyla. İnsanlar neyin olup bittiğini gerçekten bilmeden konuşmamalılardı. "Çünkü ben birini seviyorum!" sanırım bağırmıştım çünkü sınıftakilerin yüzü bana döndü. O anki utanç ve sinirle Güneş' e bakmadan dışarı çıkmaya başladım. Güneş'in arkamdan bağırmalarını duyuyordum. Bir soru yağmuru gibi. Acaba kimseye söylemesemiydim. Bana mı kalsaydı? Tam o sırada sert bir vücuda çarptım. Kimin olduğuna bakmak için suratımı çevirdiğimde o yeni çocuğu gördüm. Gerçekten yüzü bir barbie bebeğin erkek versyonuna benziyordu. Soru sorar bir halle "Bune acele?" diyip tek kaşını kaldırdı. Bende biraz geri çekilerek suratına doğru "Sana hesap mı vereceğim?" dedim. Yanındaki arkadaşları bir "oo" çektiler. Biraz da olsa gururlanmıştım açıkçası. Yalnız çocuk pek eğlenmiş gibi durmuyordu. Hatta rahatsız bir hali vardı. Birden beni kolumdan çekip sürüklemeye başladı. Arkadaşları susmuştu. Bu çocuk belamıydı? Kolumu çekiştirerek "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diyip çıkıştım. Sonra beni bir kenara itip. "Özür dile." dedi. Gözlerinden öfkenin ela tonu saçılıyordu. "Sen hangi cürretle.." "Kapa çeneni aptal kız sen benim kim olduğumu biliyor musun?" sinirlenmişti. Evet bilmiyordum. Bir mafyada olabilirdi. Fakat yelkenleri suya indirmemek gerekirdi. Gözlerine bakarak "Hayır ve öğrenmek istemiyorum." dedim. Sesimin tiz çıkmamasını umdum. Zaten kafamda binbir soru varken onunla uğraşamazdım. Bunu da bir ara incelemek için kafamda bir köşeye kaldırdım. Yanından hızlıca geçip giderken parfümünün kokusu etkiledi beni. Ama bana ne oluyordu? Berk'in yerini tutamazdı tabiki. Arkamdan mırıldanmalar duydum "Görüşücez küçük hanım." Hızla oradan uzaklaştım. Şimdi Güneş'e bir açıklama borcum vardı. Ne yapacağımı bilemeden tuvelete girdim. Çünkü içimden bir ses Berk'in orada olacağını söylüyordu. Belki de yanılıyordum çünkü Berk benim okulumda ve kızla tuvaletinde ne yapabilirdi ki? Zaten bir iki kız vardı onlara da çıkmaları için birşeyler uydurdum. Ardından kapıyı kilitledim. Aynanın karşısına geçtim. Şu anki görüntüm beni bile korkuttu çünkü tüm gece uyuyamamıştım. Yüzüme biraz su tuttum. Sonra yüzümü kağıt havluyla silerken aynada bana üçüncü kabinden bakan birini gördüm. Elimdeki peçete yere düştü. Bu kimdi? Korkuyla geri çekiliyordum fakat bir adım atabilmiştim. Fakat o geldikçe geliyordu. Yüzünü seçmeye çalışıyordum. Sonra ne.. Aman tanrım! Sert yüz hatları, buğday tenine, o karışık saçlarına öldüğüm adam. Bu oydu. Hislerim yanlış çıkmamıştı. Bu Berk'ti. Koşarak sarıldım ona. Çok özlemişim onu. Tamamen benimle kalsın istedim. "Sen zaten benimsin." dedi birden. Ama kafamı onun koynundan kaldırmak istemiyordum. Sonra oda başını boynuma getirdi. Yavaş yavaş öpüyordu beni. Kokumu içine çekiyordu adeta. Öpmeyi bıraktı ve sadece öylece kaldık. Ah beni sevmesini sevdiğim adam. Bana o kadar iyi geliyorsun ki. Bin yıl böylece, sessizce kalabilirdik. Başını ilk kaldıran o oldu. Yüzüme "Seni özlemişim." dedi. Güldüm. Yan gülümsemesini takındı yine. "Muhteşem." demekle yetindim ve o gülüşünden öptüm onu. Şaşırmıştı. Sonra geri geri çekilmeye başladı. Anlamadım birden ne oldu? Soru sorar bir yüz ifadesi takındım. Sonra işe yaramayınca sordum. "Ne oldu şimdi?" Sonra kafasını anlamsızca iki yana salladı. "Ne oldu dedim? " bağırmıştım. Sonra ağzından fısıltıyla çıkan sözler canımı yakmasına yetti "Fazla bağlandın." sonra kapıyı açıp gitti. Öylece kaldım orada. Beni deli gibi isteyip sonra istemeyen adam. Ne oldu şimdi sana. Göz yaşlarım dökülürken zil çaldı. Sonra bir kağıt havluyla sildim. Şimdi ders zamanıydı. Güneş'in birsürü soru sormasını istemiyordum. Göz yaşlarımı tuttum. Ve koridora yöneldim. Ben neden mutlu olamıyordum. Anlamadığım neydi bu değişken tavırlar. Birden sevip sevmemek olurmuydu ki. Sınıfın önüne geldiğimde kapı açıktı ve bende sırama doğru yöneldim. Güneş yoktu. Aman iyi. Fakat ona anlatmamın zamanı gelmişti içimde tutamazdım. Tam o sırada yanıma yeni tanıştığım çocuk geldi. Ne kadar iyi bir tanışma olmasada. "Kayar mısın?" dedi sırayı işaret ederek. Başımla onayladım. Yanıma oturdu. Yüzüme bakarak "Sen ağladın mı?" dedi. Çok mu belli ediyordum. "Yok hayır." dedim hafif gülümsiyerek. Oda gülümsedim. Sonra bir anda elini uzattı "Ben Uras. Pek iyi bir tanışma girişi olmamıştı ama olsun. Sanırım az önce olanları unutabiliriz." iyi kalpli birine benziyordu. Ayrıca mütavazı. Bende gülümsiyerek elini sıktım. "Bende Burcu. Memnun oldum." Sadece gözlerimizin içine bakarak öylece kaç saat kaldığımızı bilmiyorum çünkü Güneş'in homurtuları kulağıma geliyordu. "Hayırdır oğlum sıramdasın?" Uras birden elini çekti. "Sana mı sorucam? Burası tapulu malınse git getir. Beklerim." Ortalığı yumuşatmanın zamanı geldi. "Neyse zaten Uras morelim bozulduğu için yanımdaydı." ve birden hızlıca kalktı. "Zaten umrumda değil." "Defol!" sinir etmişti. Kolumu çekerek "Ayağını denk alsan iyi olur bence." dişlerinin arasından konuşuyordu. Ne olmuştu birden bire. Katkısız dengesiz. Kolumu çektim. Ve bir hışımla çıktı. Güneş ile ikimiz arkasından tip tip baka kaldık. Güneş yanıma otururak "Hepsini dinliyorum. Hemen."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 12, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BENİ TANIMIYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin