(AŞKLARIM BU FİC İÇİN KENDİ EL CAĞIZLARIMLA FMV YAPTIM. MEDYAYA BIRAKIYORUM. İZLEYİP BEĞENMEZSENİZ, HA Bİ DE YORUM YAPMAZSANIZ ALINIRIM GÜCENİRİM MUAAH)
-bölüm 6-
Ayın ışıkları esmer tenine vuruyorken, sonsuz hayatında ki ilâhi nefesleri havaya karışırken, gözlerini açık tutmaya çalışıyordu Donghyuck. Efendisinin kolları arasındaydı, boğazının yandığını hissediyor, ellerini boğazına sararak susuzluğunun verdiği acıyı bir şekilde geçirmeye çalışıyordu.
"Şşhh," Mark'ın fısıltısı odada yankılanırken elinde tuttuğu ve hastaneden çaldığı çok açık olan A+ pozitif kan torbasının plastik ağzını sivri dişi ile delerek hızlıca biricik vampirinin ağzına verdi.
Jung Jaehyun'un da dediği gibi, bir besin bulmak için birilerine bağlı olmanın yararı olmasından çok zararı vardı ona ancak Donghyuck için bu en çok korktuğu şeylerden birisiydi.
Birisinin hayatına can vermek, onu kendi elleri ile öldürmek.
Yıllar geçse bile insan hayatının kendisine getirisi olan korkularından sıyrılamıyordu. Denemişti, korkusunu bir kenara bırakıp gerçek bir vampir gibi davranmayı denemişti ancak bu onun için büyük bir başarısızlıktan ibaretti. Bir tek kendisi için de değil, Lee Donghyuck, Jung Jaehyun için büyük bir başarısızlık abidesiydi.
Paketin içinde ki kanı son damlasına kadar içtiğinde, geriye çekilip derin bir nefes çekti içine. Yaşadığını hissediyordu, boğazından kayıp giden koyu kırmızı kan damarlarında dolaşıyor ve her bir hücresine âdeta yaşadığını hissettiriyordu.
Mark ise, elinde ki paketi yere atarak gözlerini yumdu bir kaç saniye, sonrasında ise kolları arasında ki bedeni altında ki yatağa bırakıp ayaklandı. O da farkındaydı yaptığının büyük bir hata olduğunun. Bir vampir vahşi olmalıydı, korkmamalı ve soğuk kanlılıkla kurbanının kanını son damlasına kadar almalıydı.
"Efendim," arkasından gelen cılız sese dönmedi, elini saçları arasından geçirip koyu kırmızıya bürünen gözlerini büyük pencereden dışarıya dikti. Bu koca köşkte perdeleri açık olan tek odaydı burası. Sırf Donghyuck seviyor diye böyle durmasını söylüyordu ancak yalandı. Bu Mark Lee'nin en büyük yalanıydı.
O, ölümsüz hayatı boyunca nefret ettiği ve kaçınmak zorunda kaldığı güneş ışığının güzel fânisinin esmer teninde yansımasını seviyordu. Tenine değen her güneş ışığı, parıl parıl parlıyor ve onun güzelliğine güzellik katıyordu. Derisinin yanacağını, kendisine işkence çektireceğini bildiği halde güneş doğarken izliyordu kolları arasında ki bedeni.
Kendisi acılar içinde kavrulurken, güzel fânisini izliyordu.
"Artık buna bir son vereceğiz," dedi bir anda, çenesini kasıyor ve daha yeni yeni Kendisine gelen Donghyuck'un boynuna yapışıp dişlerini geçirmemek için zor duruyordu. "Kendin besleneceksin, diğer bütün vampirler gibi."
Donghyuck anında yattığı yerden doğrulup büyüttüğü gözleriyle baktı efendisine. İçini kaplayan korkunun efendisi de farkındaydı ancak tek bir kelime bile etmiyor, kendisini sıkıyordu.
"Hayır, yalvarırım lütfen. Ben..ben kendime hakim olurum, tutarım kendimi. Açlığa dayanabilirim efendi-" Mark bir anda hızlıca yatakta ki bedenin üstüne çıktığında elini boğazına sararak yatağa yasladı başını. Şimdi ise, gözlerinin tam içine korkuyla bakan vampirinin hissettikleri talan ediyordu içini.
"Sana seçme hakkı vermiyorum, bir kere verdim bir daha da vermem. Duydun mu beni? Ne dediysem onu yapacaksın." Donghyuck'un gözünden bir damla yaş aktığında Mark'ın gözü oraya takıldı ancak hemen toparladı kendini.
"Yapamam, ben yapamam. Lütfen, dayanabilirim." ağzından bir hıçkırık firar ettiğinde efendisinin gözlerini kapattığına ve çenesini kastığına şahit oldu. İşte tam da o an, artık daha fazla bir şey dememesi gerektiğinin farkına vardı.
"Yapamazsın, Donghyuck. Sen bir safkan değilsin, bizim gibi günlerce hatta haftalarca dayanamazsın." sonra, onu en can alıcı noktasından vurmak geldi aklına. Başka türlü kabul etmeyeceğini biliyordu çünkü. "Beni kaybetmeyi göze alıyor musun? Efendini," eğilip yüzlerinin dip dibe gelmesine neden oldu, dudakları arasında santimler vardı ve altında ki minik çankırının nefeslerini soluyordu.
"kendi ellerinle öldürmeyi göze alıyor musun?" Donghyuck işittikleri ile nefesini tutarken anında başını iki yana sallayarak reddetti onu. Biliyordu Mark, Jaehyun ona bundan bahsettiği günden beridir böyle bir şeyin bir gün olmasından deli gibi korkuyordu ve korktuğunu belli etmekten de asla geri durmuyordu.
"Hayır," fısıltısının ardından Mark gülümsedi. Ufacık bir cevap ile artık bu saçmalığa son verdiklerini kanıtlamış olmuştu. "Güzel," dudaklarını birleştirip elini boğazından çektiğinde anında boynuna dolanan kollarda tekrardan gülümsedi.
İşte, kendi elleriyle bu sonsuz hayatı bahşettiği küçük vampirin ikna etmek sadece bir hareketine bakıyordu onun. Tıpkı kendisini alt etmek için Donghyuck'un tek bir kıvrak hareketine baktığı gibi.
Onlar birbirlerini tamamlayan iki vampirdi. Birisi efendisi uğruna kendi hayatını feda edecek, tadına baktığı ve asla vazgeçmeyeceğini söylediği bu sonsuz hayatı umursamayacakken diğeri küçüğü için herkesi karşısına alabilir, gözünü bile kırpmadan herkesi öldürebilirdi.
Ancak bu sözleri veren her bir vampir için, asla karşılarına alamayacakları bir safkan vampir vardı.
Jung Jaehyun, tabu oynar gibi onların hayatlarına tek tek taşlar yerleştirir, canı istediğinde ise o taşları çeker, hayatlarının tepe taklak olmasını sağlardı.
Kim olursa olsun üstelik.
-♡-
*
*
*
*Bakın burda ne gördüm bacım
Duberman🦧
Duberman jaehyun aka vampir jaehyun aka dokuz çocuk babası karı kız kesen jaehyun😌
Anladiniz siz🤰🏻
Öhöm
Umarım bölüm hoşunuza gider yıldızlarım 💫💫
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌙🌙
Sizleri çok çok çok seviyorum 💗
Kendinize iyi bakın 💓
-jae🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Darling° nct
FanfictionZifiri karanlık gecede; inci beyazı sivri dişler, katran kırmızı kanlar, birbirine karışan bedenler ve ruhlarına işleyen şehvet. Sadece bu. beatrisJmn_2 | nct ship [Jaeyong, Markhyuck, Johnten, Yuwin, Nomin, Dowoo] |vampir au¡| Song: Katy Perry- E...