Elimdeki şeyin önemi şuan nefes alanların umrunda değildi ama karşımda ecel terleri döken varlığa göre çok önemliydi.Bıçağı teninde gezdirdim.Damarlarının olduğu yeri özenle bastırdım. Sigara kullandığı belliydi çünkü kanı koyu kırmızı -pis- idi.
Koyu kırmızı kan akıyordu kesilen yerlerden. Sanki yeni dikilen fidanın toprak içinde dağılması gibiydi deri üzerinde yayılışı. Bıçağın ucunu karşımdaki yüzün çenesinden başlayarak boynuna indirdim. İki parmağımla şah damarının attigi yeri bulunca gülümsedim.Sonra gözlerinin içine baktım kalp atışları hızlandığı için göz bebekleri büyümüştü.Tekrar bakışlarımı boğazına diktim. Bıçağı hızlı bir şekilde şah damarın olduğu yere savurdum. Damarı kestiğim çok açıktı çünkü kan çeşme gibi akıyordu.Hemen geri çekilmiştim.Kalpten gelen kan şah damara gittiği için kalbin her pompaladığı kan akıyordu.Sonunda vücuttaki 5 litre kan bitti ve akış durdu.Boynu ve kafasının derisi birbirinden ayrılmıştı.Bu sebeple boynunun derisinin kalınlığı çok rahat görünebiliyordu.
Kas,iskelet,damarlar, dokular vs. bir araya gelerek harika bir sistem oluşturuyorlardı.Deri ise çevresini kaplayan bir kabuktu.Göz bebekleri görünmeyen yüze tekrar baktım ve iç geçirdim.
Çevreden izlediğim kadarıyla ruhu ölmüştü yalnızlıktan bu bedenin.ben cinayet mi işlemiştim? Bence hayır.Tabiki dünya adaleti kan dökmeyi suç kabul ediyor peki ruhlar? Onlara zarar verenlere ne kadar ceza veriliyor?Mesela Birine onu çok sinirlendirecek bir şey söyledim ve o da geldi bana vurdu mahkeme ağzıyla darp etti. Vurduğu için ceza alacak peki ben? Benim suçum yok mu ?ben onun ruhuna zarar vermiştim savcı ve ya hakim ruhu görmez. Kimse gözüyle görmediği bir şey yüzünden bir insanı yargılayamaz ya da suclayamaz. Bu yüzden cinayet işlesem bile iz bırakmadığım veya olay saati nerde olduğum konusunda bir bahane bulursam kimse beni suçlayamaz ve cezalandıramaz.
Yerde yatan cesedi kaldırdım ve evdeki masanın üzerine yatırdım. Ceset ağırdı bu yüzden zorlandım. Getirdiğim siyah baston çantanın içinden neşter,jilet ve testere çıkardım.Önce jiletle saçlarını kazıdım. Neşteri elime aldım ve kafanın arka kısmından kesmeye başladım. Deri inceydi nesterinde keskin olması sebebiyle kafanın arka kısmını kare şeklinde kolayca kestim. Kesilmiş deriyi nesterin tersiyle kaldırdım ve çıkarttım. Eldivenlerim kan içinde olmuştu.
Masanın üstündeki testereyi aldım ve deriyi kaldırınca açığa çıkan kafa tasını aynı şekilde kestim. Oyulmuş bal kabağına benziyordu cesedin kafası. Elimi deliğin içine soktum ve dışarıdan bakınca labirent gibi gözüken beyni elime almıştım. Sanılanın aksine beyin o kadar da büyük değildi. Sağ ve sol lobu kendime doğru cektiğimde beyne bağlı olan dokuları gördüm ve bir bıçak darbesiyle kestim. Az önce gözlerimin içine bakıp ona zarar vermemem için adeta yalvaran kişinin beyni ellerimdeydi. Beyni masanın sağ kenarına bırakıp siyah baston çantamdan dezenfektanlanmış cerrahi poşet vardı. Poşetin ağzını açıp beyni içine koydum be ağzını kapattım. Poşeti çantamın içine sarsılmasına dikkat ederek güzelce yerleştirdim.Çantamın diğer gözünden bir not kağıdı ve daha küçük boyutta içi gözüken bir poşet aldım kağıda Adaleti korumak adına bir kaç cümle yazdım. Eğer olay yerine gelen insanlar cesetten ziyade yazdığım kağıttaki cümlelere odaklanırsa dünyanın daha adaletli bir yer olacağına eminim.Notu boş torba gibi duran kafanın içine koydum.Cesede otopsi yapılırken doktorlar bulacaktı.
Masanın üstünde olan grimsi kafatası kemiğini sanki hiç kesmemişim gibi göstermek adına yapboz gibi eski yerine yerleştirdim. Şuan kan geçmediği için çürümeye olan deriyidi kemiği yerleştirdiğim gibi yerleştirdim. Cebimden kitinden¹ yapılmış ameliyat ipliğini ve iğnesi çıkararak deriyi diğer deri parçalarıyla diktim. Sanki kafası yırtılınca yama yapılan bir bez bebek gibi görünüyordu.
Cesedin keşfedilmesi uzun sürerdi büyük ihtimalle.Yalnız yaşadığını zaten daha öncesinde söylemiştim. Camı açık bırakarak çıkacaktım ki ceset kokmaya başladığında dışarıya kokusu gitsin ve insanlar burayı keşfetsin.
Maskemi düzeltip evin kapısından dışarı çıktığımda belli bir yere kadar mavi poşetten galoşlarla yürüdüm sonra galoşları çıkartıp bu aralar herkesin giydiği ayakkabılardan giydim. Bu civarda kameralar çalışmıyordu bu yüzden bu kadar rahat davrandım.
Pazartesi günüydü ve iş saatiydi kimse ortalıkta yoktu.En yakın market ortalama 50 metre uzaklıktaydı. öldürdüğüm cesetin şu saatte markette kasiyerlik yapması gerekiyordu. Muhtemelen işten kovulmuştu. Bu umrumda olması gereken bir durum değildi.Güneş ufukla birleşirken evimin önündeki varilde yaktığım bugün giydiğim eşyalarla ısınıyordum.
İnsanların çoğu birbirine güvenmezler her zaman kanıt isterler gözüyle gördüklerine inanırlar ruh cinayetlerini gerçek cinayetle eş değer tutmazlar. Gerçi bazı art niyetli insanlar sırf sevmediği kişi ömür boyu hapiste yatsın diye ruhum öldü diye yalan atabilir. Eğer ruh cinayeti gerçek cinayetle eş değer tutulsaydı -gerçekten ruhu ölen insanların katilleri-
Mahkumların kalacak hapishanesi kalmazdı.İnsanların akıl ve iradesi olduğu jcin zamanla şeytana uyup bu işi kendi çıkarları adına kullanacaklardır. Zaten sistem böyle gitmez mi? Peki ruh katilleri hep etrafta güler yüzle mi dolaşacak...✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯✯