Sabahın erken saatlerinde herkes huzurla uyurken gelen sesler herkesin ansızın uyanmasına sebep oldu.
- Bu gürültü de ne? Benim sarayımda kim savaş çıkarttı?
Gördükleri karşısında ne yapacaklarını bilemediler. Eğitimli ve asil bir prens olan Lan Zhan, yaramaz prens Wei Ying'i arkasından kovalıyor ve bir yandan da ona ateş topları fırlatıyordu.
- Ya Lan Zhan! Bu kadar abartmasan mı? Sadece aynı yatakta uyuduk. Ne var bunda?
Wei Ying'in kendini suçsuz çıkarma çabaları Lan Zhan'ın kaşlarını daha da çatmasına ve ateş toplarını daha da hızlı fırlatmasına neden oldu.
- Aiya Lan Zhan biraz yavaş olsana. Böyle yakalaması çok zor. Bu gidişle sarayı yıkacaksın!
Bütün bunlar olurken Lan Qiren olanları duyduğunda fenalaşarak bayıldı. Etraftakiler Lan Qiren'i taşıyarak sağlıkçıların yanına götürdüler.
Bu sırada Wei Ying, Lan Zhan'ın attığı ateş topunu tutamayınca ateş topunun çarptığı yer yanmaya başladı. Wei Ying bunu görünce aniden durdu. Arkasına dönüp Lan Zhan'a durmasını söyleyecekken Lan Zhan'ın onun ani duruşuyla kendini frenleyemediğini gördü. Bir anda Lan Zhan, Wei Ying'e çarptı. İkisi de dengesini sağlayamadığı için birbirlerinin üstüne düştüler. Wei Ying altta Lan Zhan üstteydi. Lan Zhan kollarında destek alarak kendini kaldırınca altındaki Wei Ying'in güldüğünü gördü.
- Heheheh Lan Zhan bu çok eğlenceliydi. Bunu bir daha yapalım ama başka bir yerde. Yoksa evsiz kalır sokaklarda yaşamak zorunda kalırız.
Lan Zhan bu utanmaza karşı söyleyecek söz bulamadı. Ardından bulundukları pozisyonu ve etraflarındaki kişileri hatırlayınca aniden ayağa kalktı. Üstünü düzeltti.
- Lan Zhan elini ver.
Wei Ying hiçbir şey olmamış gibi onu ayağa kaldırması için elini uzatıyordu.
- Hadi Lan Zhan. Elim havada kaldı.
Ama Lan Zhan elini tutmamış ve yürüyerek diğerlerinin olduğu tarafa gitmişti. Wei Ying ise arkasından bakakalmıştı.
Lan Zhan büyüklerin karşısına geçip yerde diz çöktü ve başını eğdi.
- Verdiğim rahatsızlıklar için af diliyorum. Cezamı hak ediyorum.
- Lan er-gongzi eğilmenize gerek yok. Burada hatalı olan siz değilsiniz. Cezaya da gerek yok. Sizin yerinize Wei Ying af dilemeli.Jiang Fengmian oğluna suçlayarak bakıyordu. Wei Ying ise babasının bakışları yüzünden başını eğerek yerden kalktı ve babasının yanına gitti.
- Özür dilerim.
Dudaklarını büzerek özür dilemişti. Bu durumda Jiang Fengmian nefesini dışarı verdi.
- Benden değil Lan er-gongzi'dan dilemelisin.
Lan Zhan'a döndü ve kolunu tutarak bir çocuk gibi çekiştirdi.
- Lan Zhan özür dilerim.
Yavru bir köpek gibi bakıyordu. Lan Zhan kulaklarının kızarmasına engel olamamıştı. Kolunu Wei Ying'in elinden çekti.
- Kabul ediyorum.
Lan Zhan'ı kendine çekip sıkıca sarıldı. Lan Zhan bu ani hareket karşısında ne yapacağını bilememişti. Üstelik herkesin önünde sarılması onu daha da utandırmıştı. Wei Ying daha sonra geri çekildi ve Lan Zhan'ın kulaklarının kızarıklığı dikkatini çekti.
- Lan Zhan kulakların kızarmış. Hehehehe
Elini uzatarak Lan Zhan'ın kulaklarına dokundu. Lan Zhan'sa gözlerini büyüterek Wei Ying'e bakmıştı. Etraftakiler onların böyle yakınlaştığını görünce bıyık altından gülümsediler ve fark ettirmeden içeri geçip ikisini yalnız bıraktılar.
Wei Ying, Lan Zhan'ın kulaklarını okşadı.
- Lan Zhan kulakların ne kadar da sıcak.
Bakışlarını Lan Zhan'ın yüzüne çevirdiğinde ise ne kadar yakın olduklarını fark etti. Bu yakınlık onu heyecanlandırmıştı.
"Kalp atışlarım neden bu kadar hızlandı?"
Lan Zhan aniden aralarındaki mesafeyi kapattı ve dudaklarını Wei Ying'in dudaklarına bastırdı. Bu Wei Ying'in gözlerini büyütmesine neden oldu. Lan Zhan onu öpüyordu! Anlık bir şaşkınlıktan sonra elini Lan Zhan'ın ensesine götürüp onu kendine daha da yaklaştırdı. Dudaklarını hareket ettirmeye başladı. Lan Zhan ilk başta irkilse de o da Wei Ying'in dudaklarının ritmine uyum sağladı. İlk başta yavaş olan öpücük hızlanmaya başladı. Lan Zhan dudaklarındaki dili hissedince kendi dudaklarını aralayıp Wei Ying'in dilini içeri sokmasına izin verdi. İkisinin dili üstünlük yarışına girmişti. Lan Zhan, Wei Ying'in alt dudağını emdi. İkisi de öpücükle sarhoş olmuşlardı. Birbirlerinin dudaklarını öperken nefessiz kalmışlardı ve ayrılmak zorunda kaldılar. Lan Zhan alnını Wei Ying'in alnına dayadı. İkisi de nefes nefese kalmışlardı. Yüzleri kıpkırmızıydı. Wei Ying'in gözleri tekrar Lan Zhan'ın dudaklarına kaydı. Öpülmekten şişmiş ve kızarmışlardı.
"Lan Zhan'ın dudakları neden bu kadar tatlı? Onu yine öpmek istiyorum."
Wei Ying dudaklarını yaklaştırmıştı ki Lan Zhan onu aniden ittirdi. Girdiği transtan uyanmış gibiydi. Yaptığı şey karşısında yüzü kıpkırmızı oldu ve arkasını dönerek koştu ve sarayın içine girdi. Wei Ying ise arkasından bakakalmıştı. Elini dudaklarına götürdü. Yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı.