Lan Qiren ve Lan Xichen artık düğün yapıldığı için kendi saraylarına geri dönmek üzere hazırlanmışlardı.
- Yolunuz açık olsun.
- Bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz Kral Fengmian.Lan Zhan da amcasını ve abisini uğurladıktan sonra Wei Ying'in elinden tuttu ve onu sarayın arka tarafına doğru götürdü.
- Lan Zhan nereye gidiyoruz?
- Uçmaya.Lan Zhan ıslık çalarak ejderhası Bichen'i çağırdı. Wei Ying'in de ejderhasını çağırmak üzere olduğunu görünce eliyle hızla eşinin ağzını kapattı.
- Lan Zhan neden Suibian'ı çağırmama izin vermedin?
- Çünkü ikimiz birlikte aynı ejderhanın üstünde uçalım istiyorum.Wei Ying'in elinden tuttu ve Bichen'in üstüne oturdular. Wei Ying adeta Lan Zhan'ın sırtına yapışmıştı. Kollarını sıkıca eşinin beline sardı.
- Uçur beni Lan Zhan.
Yüzünde büyük bir gülümsemeyle konuşmuştu. Lan Zhan'ın kulakları kızardı. Wei Ying bunu görünce dayanamayıp kulaklarını öptü.
- Ah Lan Zhan oysaki dün gece hiç de böyle utangaç değildin. Şu anki duruşumuz düne göre oldukça masum. Hehehehe
- Wei Ying!
- Tamam canım sinirlenme.Lan Zhan, Bichen'i gökyüzüne doğru havalandırdı. Bulundukları yükseklikten her şey muazzam görünüyordu.
- Lan Zhan aşağıda bir şeyler oluyor sanırım.
Wei Ying'in işaret ettiği yeri gördüğünde kaşları çatıldı.
- Neler olduğuna bakalım.
Bichen'i aşağı doğru yönlendirip indi. İkisi de ejderhanın üstünden atlayıp koşuşturan kişinin yanına gittiler.
- Burada neler oluyor?
Soruyu soran kişileri görünce saygıyla eğildi.
- Lan er-gongzi gölde bir yaratık saldırganlaştı. Onu kontrol etmeye çalışıyoruz. Ama gücümüz yeterli değil.
Lan Zhan koşarak yaratığın olduğu yere doğru yöneldi. Wei Ying de hemen arkasındaydı. Gördükleri sahne felaketti. Devasa, kolları olmayan yeşil renkli ve üç gözlü bir yaratıktı. Ona saldıran kişilere ağzından çıkan garip bir sıvıyı fırlatıyordu. Yaratıkla savaşmaya çalışanlar bu sıvı yüzünden çok yaklaşamıyorlardı. Lan Zhan öne atıldı ve yaratığa bir alev dalgası fırlattı. Ateşin yaktığı yaratık bununla kükredi. Lan Zhan'a doğru sıvısını fırlattı.
- Lan Zhan dikkat et!
Wei Ying hızla Lan Zhan'ı tutup arkasına çekti ve sıvıyı başka bir yere yöneltti.
- Lan Zhan iyi misin?
Lan Zhan'ın omuzlarından tutup her yerini inceledi. İyi olduğunu gördüğünde nefesini verdi.
- Wei Ying bunu nasıl yaptın?
- Hmm? Neyi?
- Sıvıyı nasıl kontrol ettin?Bu soruya karşılık başını kaşıdı.
- Şey bilmiyorum. O an sadece seni kurtarmak istedim.
Ellerine baktı.
- Çok garip.
Wei Ying'in kafa karışıklığı yaşadığı sürede arkasındaki varlığı hissederek hızlıca arkasına döndü ve bütün gücüyle ateş dalgası yarattı. Yaratığı soğukkanlılıkla yakarak öldürdü. Alkışlama sesi duyduğunda arkasını döndü.
- Bravo Lan er-gongzi. Fakat size sormalıyım burada ne işiniz var? Burası Wen bölgesi.
Wen Chao arkasında adamlarıyla belirmişti. Hoşnutsuz bir ifadeyle bakıyordu.
- Buradaki karmaşayı görünce yardım etmek istedim.
- Bunu ben de yapabilirdim. Sonuçta bu bölgenin prensi benim.Wei Ying kaşlarını çatmıştı.
- Sadece yardım etmek istedik. Wen Chao kaba olmuyor musun?
Wen Chao buna kahkaha attı.
- Jiang Ying ah pardon Wei Ying demeliydim. Burada konuşma yetkisine sahip olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta sen sadece bir cariyenin oğlusun. Annen küçük bir hanenin önemsiz bir kızıydı. Üstelik babanla eş bile değildi. Asıl varislerle nasıl konuşabilirsin? Lan hanesinden biriyle evlenebildiğin için kendini minnettar saymalısın.
Bu sözler Wei Ying'i sinirlendirmişti. Lan Zhan da ondan farklı değildi. İkisi de Wen Chao'ya dalmak üzereydi ki konuşan kişi bunu engelledi.
- Lan er-gongzi, Wei-gongzi. Kuzenim adına özürlerimi kabul edin. Kendisi bugün biraz yorgun. Umarım anlayışla karşılarsınız.
Wen Qing kuzeni Wen Chao'nun kolundan tutup geriye çekmişti.
- Wen Qing sen nasıl benim lafımı bölersin?
- Wen Chao'ya saraya kadar geri eşlik edin lütfen.Wen Chao'nun halâ söylenmesine rağmen onu ordan götürdüler.
- Tekrar özür dilerim.
- Özür dilemesi gereken kişi o, siz değilsiniz Wen guniyang.
- Yine de dilemeliyim. Eğer müsaitseniz sizi yemeğe davet etmek isterim.
- Teşekkür ederiz ama geri dönsek iyi olur. Kendinize iyi bakın.İki taraf da ellerini birleştirip eğilerek selam verdiler. Bichen'i çağırıp üstüne bindiler ve Jiang sarayına geri döndüler. Wei Ying hızlıca odasına doğru gidince Lan Zhan arasından koşarak ona yetişmişti.
- Wei Ying sorun ne?
Koşarak yatağa atladı ve kafasını yastığa gömdü. Lan Zhan zorla kafasını kaldırdığında Wei Ying'in gözleri ağlamaklıydı.
- Wen Chao'nun dedikleri mi seni ağlattı?
Wei Ying burnunu çekti. Lan Zhan uzanıp gözlerini öptü.
- Sen değersiz biri değilsin Wei Ying. Ve annen de değersiz değil. Eğer ağlamaya devam edersen Wen Chao'yu bulur ve-
- Ayy Lan Zhan tamam ağlamıyorum. Onun gibi biri için değmez. Ben sadece annem hakkında böyle konuşmasına üzüldüm. Üstelik annemi savunamadım bile.Wei Ying'i tutup kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
- Ben annem hakkında çok fazla şey de bilmiyorum. Sadece annemin babamı çok sevdiğini ve yanlışlıkla bana hamile kaldığını duydum. Ama babam bana hiçbir şey anlatmadı.
- O halde babanla konuş ve anneni öğren.
- Hmm. Öyle yapacağım.Lan Zhan'a daha fazla sokuldu ve kokusunu içine çekerek sakinleşmeye çalıştı.