4. Bölüm

764 81 36
                                    

Lan kardeşlerin ziyaretinden bu yana 1 hafta geçmişti ve Yin'in molası bugün bitiyordu. Sabah babasının onu koruması için atadığı yeni görevli onu uyandırmış, kahvaltı için hazırlanmasını söylemişti. Yin o olaydan beri kahvaltıları da babasıyla birlikte yapıyordu. Eskiden görevlilerle beraber kahvaltısını yapar ancak akşam yemeği vaktinde babasıyla yiyebilirdi, yani böyle kahvaltılar onun için güzel bir değişiklik olmuştu.

Hazırlandıktan sonra görevliyle birlikte yemek salonuna ilerlemiş, babasını görmenin heyecanıyla içeriye girmişti. Babasının kucağında olan kuzeninin neşeyle bir şeyler anlattığını gördüğünde ise moralinin bozulmasına engel olamamıştı. Hemen ifadesini düzeltip selam vermiş ve babasının yanındaki sandalyeye oturmuştu. "Günaydın babacım, A-Ling hoş geldin" diyerek tekrar selamlamış, yavaşça yemeye başlamıştı.

Jiang Cheng de ona bakıp "Günaydın" demişti. Onları kıkırdayarak izleyen Jin Ling de abisini gördüğüne mutlu olmuş, "Hoş buldum abi~ sizi özlediyim için buyaya gelmek istedim! jiujiu da seninle oynamama izin veydi" sesinde de belli olan mutluluk odadaki diğer ikiliyi gülümsetmişti.

Yin ona gülümseyerek bakıp, "Babam izin verdiyse oynarız A-Ling~" konuşmuş babasına da kısa bir bakış atmıştı. "Yani bugün derslere katılmama gerek yok mu baba?" diye merakla sormuştu.

Jiang Cheng ona bakıp kafasını sallamış, "Evet A-Ling bir kaç gün burada kalacak, onunla oynayabilirsiniz kaldığı süre boyunca." demişti. Yin'in gözlerinin kocaman açıldığını görünce ise yüzünde beliren gülümsemeye engle olamamıştı. Bunca zamandır bencil sebepleri yüzünden masum bir çocuğa kötü davrandığı düşüncesi onun aklını karıştırsa da, aldığı karar sayesinde artık ne isterse yapmasına izin verecekti. Ne de olsa babalar çocuklarını şımartmalıydı değil mi.

Yin büyüyen gözleriyle babasına bakmaya devam ederken, "Gerçekten mi! O kadar gün sadece oyun mu oynayacağım? Hiç kılıç antrenmanı yok mu? Yada diğer öğrencilerle dersim?" hızlı hızlı kontuğundan heyecanı belli oluyordu. Babasından tekrar bir onay aldığında ise, yüzündeki gülümseme daha önce hiç olmadığı kadar büyümüştü. Babasının bir anda bu kadar yumuşak davranmasını garip bulsa da, şu an hiçbir şeyi düşünmeyecek kadar mutlu olmuştu.

Yemek boyunca A-Ling ile kıkırdayarak konuşmuş, yemekten sonra da babasından izin alıp, kuzeninin elini dikkatlice tutup, en sevdiği yere götürmüştü. "A-Ling bak~ Burada lotus çiçekleri çok güzel gözüküyor ve bir sürü balık geçerken onları görebiliyorsun! Buraya daha önce gelmemiştin değil mi? Ben de sadece kaçarak gelebiliyordum ama bugün burada bir sürü oyun oynayabiliriz!" sesinde oluşan heyecanı oradan geçen herkes duyabilirdi. Çocuğun da onun heyecanına eşlik etmesiyle, ikisi birlikte vakit geçirmeye başlamıştı.

Jiang Cheng, onların gideceği yerin tehlikeli olduğunu düşündüğü için arkalarından gitmişti. Çok yanlarına gitmeden, oradan bulunan bir ağacın altına oturmuş karşısındaki çocukları izlemeye başlamıştı. Yin'in heyecanlı ve mutlu çıkan sesini duydukça içinde hissettiği karmaşık duygular onu bir üzüntünün içine çekmişti. Rüzgar hafifçe esip saçlarını dalgalandırırken, aklına dolmaya başlayan anılara engel olamamıştı.

Bir akşam yemeğinden sonra, sektin etrafında yürümeye çıkmıştı. Ağacın o taraflara yaklaştığında gördüğü karaltı ile kaşları çatılmış, sessizce oraya ilerlemişti. Yaklaştığında gördüğü kişi ile sinirlerine hakim olamamış hızlıca yanına gidip dalmış bir şekilde karşıya bakan kardeşini yakasından tutup kaldırmıştı. "Sen yine burada ne arıyorsun! Ben artık bu sekte ait olmadığını açıkça belirttiğimi hatırlıyorum Wei Wuxian." diye kelimeleri bastırarak söylemişti.

Onun hareketlerine karşı girdiği dslgınlıktan çıkan Wei, ona sinirli bir şekilde söylenen kardeşine karşı burukça gülümsetmişti. "Biliyorum ben sadece.." bir sonraki kelimelerini fısıldar bir nitelikte , "Ona burayı göstermek istemiştim." demişti.

思追 - WangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin