Yin bir yandan atıştırmalıklardan yerken bir yandan da etrafı inceliyordu. Burayı çok beğenmişti. "Baba, daha sonrada buraya Huan amcamlarla gelelim mi? Jin Ling ile de oynamak güzel olur burada~" diyerek babasına merakla bakmıştı.
Jiang Cheng kafasını sallamış, "Olur geliriz." demiş ardından da ayağa kalkmıştı. "Hadi artık yüzme eğitimine başlayalım." demiş, suya girmek için hazırlanmaya başlamıştı.
Yin de sandviçinden son ısırığı alıp bitirmiş heyecanla, "Tamam" demişti. Ardından kalkıp hazırlanmaya başlamıştı. Babasının dediğine göre yüzme eğitimiydi ama ona göre bir eğitim değil babasıyla oynadığı bir oyun gibiydi.
İkili hazırlandıktan sonra suya girmiş, Jiang Cheng'in yardımıyla çalışmaya başlamışlardı. Yarım saat aralıklarla akşama kadar yüzmüşler. Günü Yin'in yüzme de yeteri kadar iyi olmasıyla bitirmişlerdi.
Geri dönerken Yin gözlerini zor açık tutuyordu. Bütün gün yüzmek onun çok yorulmasına neden olmuştu. Babasının eline uzanıp tutmuş, "Baba.. ben yürümek istemiyorum. Çok yoruldum." eskiden olsa babasının kızacağını düşünüp böyle bir şeyi söyleyemezdi ama son zamanlarda babası ona karşı çok iyiydi. O da bunu fırsat olarak kullanıp arada sırada şımarabiliyordu.
Jiang Cheng elinin tutulmasıyla durmuş, ona yorgun gözlerle bakan çocuğa dönmüştü. Kendisi de yorgun hissediyordu, çocuğun bu halde olması normaldi. İç çekip onu kollarının altından tutup kucağına almıştı. "Artık 6 yaşındasın A-Yin, kucakta taşınmak için fazla büyüksün." demişti onu kucağına düzgünce yerleştirirken. Böyle dese bile çocuğun boyunun yaşına göre küçük olması ve zayıflığı onun kolayca taşınabilmesini sağlıyordu.
Yin babasının sözlerine karşı utanmış, başını omzuna yaslayıp "Özür dilerim baba, bir daha böyle yapmayacağım söz veriyorum." demişti. Gerçekten çok yorgun hissediyordu yoksa, sözlerinden sonra kucağında durmak istememişti. Gözleri yavaşça kapanırken fısıltı gibi çıkan sesiyle, "Beni daha önce hiç kucaklamamıştın.." demişti.
Jiang Cheng, onun fısıltısını duyunca bir süre olduğu yerde duraklamıştı. Onu küçükken hiç kucağına almadığı doğruydu. Daha bir şeyleri anlamaya yeni başladığı zamanlar kucak istediğinde ona göz devirip oradan uzaklaştığını hatırlıyordu. Kendine kızmak için bir neden daha bulduktan sonra iç çekerek sekte doğru ilerlemeye devam etmişti.
Geldiklerinde, Yin'in odasına ilerleyip onu yavaşça yatağına yatırmış, bir süre tereddüt ederek çocuğa bakmıştı. En sonunda alnına hissedilmeyecek kadar küçük bir öpücük bırakıp, "İyi geceler A-yin" diyerek odadan çıkmıştı.
Yatağa bırakılmanın etkisiyle hafifçe uyanan Yin, Öpücüğü hissedip anlamlandıramamış düşünmeye fırsat bulamadan tekrar uykuya dalmıştı.
Yin ertesi sabah uyandığında, daha doğrusu uyandırıldığında hızlıca hazırlanması gerektiği söylenmiş ve ardından görevliyle antrenman sahasına gelmişti. Görevlinin "Bugün babanızın bir toplantısı var o yüzden sizi ben çalıştıracağım Genç efendi." demesiyle kafasını sallamış ve onunla çalışmaya başlamıştı.
Kısa bir çalışmadan sonra kahvaltı için mola vermişlerdi. Yin kahvaltısını hızlı bir şekilde yaptıktan sonra, biraz daha boş vakitleri olduğunu öğrenmiş sektin içinde gezinmeye başlamıştı. Salonun yanından geçerken "Jiang sekt lideri! Lütfen saçmalamayın." cümlesini duymuş kaşları çatılmıştı. Salonun kapısında duran görevlilere bakıp, onların göremeyeceği bir kısma ilerlemiş ve içeriyi dinlemeye başlamıştı.
Yine aynı ses, "Bakın durumu anlamıyorsunuz sanırım. Varisiniz için evlenmeniz gerektiğini yıllardır söylüyorum! Siz böyle yaptıkça Jiang sektinin geleceği iyi olmayacak." sözlerini söylemişti. Yin adamın dediklerini anlamıyordu, kaşları çatılmıştı. Ne cüretle babasını evlenmesi için zorluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
思追 - Wangxian
Fanfiction"A-yin! Koşma düşeceksin şimdi. Düştüğün zaman gelip bana ağlama." diye söylenen babasına bakmış, kıkırdayıp hızlıca onun yanına gitmiş ve kollarını sıkıca sarmıştı. "Düşersem, beni teselli edeceğini biliyorum ki!" babasından da bir gülücük kazandığ...