17. Bölüm

656 63 7
                                    


Huan, "Buraya gelme sebeplerimden birisi de size haber vermek için A-Zhan, bazı yerlerde efendi Wei'nin döndüğü dedikoduları yayılmış ve insanlar huzursuzlanmaya başlamışlar.. Ben ne kadar engellemeye çalışsam da kimse benim uğraşlarımı desteklemediği için biraz zorlandım. Jiang sekt liderine de bunları ilettim, bir süre buradan çıkmamanız iyi olacak." diye uzun bir açıklama yapmıştı. 

Lan Zhan böyle bir şey olduğunu tahmin etmişti. Yine de derin bir iç çekip abisine baktı. "Kötü olan o değil. Zaten buradan çıkmıyorduk ama hep böyle olamaz." burada geçirdiği altı ay hayatı boyunca yaşadığı en mutlu zamanlardı ve elinden mutluluğunun, ailesinin alınmasına izin veremezdi.

Huan kafasını sallayıp, "Biliyorum, sadece dikkat etmenizi istiyorum. A-yao'yu ikna etmeye çalışacağım, eğer onu yanımıza alırsak diğer insanlar da yatışmaya başlayacaktır." diye hem kardeşini hem de kendini ikna etmeye çalışmıştı.

Lan Zhan, bir süre bir şey dememiş ardından başını sallamıştı. İkisi bir süre başka şeylerden konuşup, sekte doğru ilerlemeye başlamışlardı. Sekte girdiklerinde ayrı yerlere gideceklerken, Lan Zhan aklına gelen şey ile abisini durdurup, " Gege, 1 hafta sonra Yin'in doğum gününde burada olmalısın." demişti. 

Huan gülümseyip, kafasını sallamış. "Merak etme Jiang Cheng de davet etti. Ben yeğenim olduğunu bilmeden önce de katılıyordum zaten. Neredeyse gözlerimin önünde büyüdü.." Kardeşinin üzüldüğünü fark etmiş, kendisine kızmıştı. "Özür dilerim, böyle söylememeliydim. Yin küçükken, Jiang Cheng ona biraz kötü davranıyordu. Bu yüzden doğum günlerini hiç kaçırmadım, o günler yalnız hissetmesin diye.. Ah sanırım bunu söylememeliydim.. Yani sadece bir kaç yıl öyle geçti sonradan ikisi çok yakınlaştı. Bunu söylediğini sanmıştım ama sanırım haberin yoktu.." Huan kendine kızmaya devam ederek sonunda susmuştu. Kardeşinin ifadesinden ne hissettiğini anlamaya çalışmış, onu yalnız bırakması gerektiğine karar verip veda ederek sekt liderinin odasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

Lan Zhan bir süre olduğu yerde durmuş, düşüncelere dalmıştı. Uzun zamandır kendini suçluyordu ve abisinin dediklerini duyduktan sonra suçluluk duygusu daha da büyümüştü. Orada ne kadar durduğunu fark edememişti, sonunda duyduğu "Uhm.. D-die? Bir süredir orada duruyorsun ama annem seni arıyordu." Oğlunun sesini duymak onu düşüncelerinden çıkarmıştı. Çocuğa doğru döndüğünde ona hitap etme şeklini fark edip, istemsiz bir şekilde gülümsemişti.

Yin, adamın gülümsemesi karşısında şaşırmış ama mutlu olmuştu. Uzun zamandır tanıdığı adamın ilk defa gülümsemesini görmüştü ve bunun kendisi yüzünden olduğunu bilmek mutlu olmasını sağlamıştı. Bir kaç saniye sonra adamın gülümsemesi solmuş ve Yin adamın gözlerine baktığında gördüğü şeyler karşısında afallamıştı. Adam çok üzgün görünüyordu.

Lan Zhan, çocuğa bakmaya devam ederken "Özür dilerim." diye mırıldanmıştı. Sesi etraftakilerin duymayacağı kadar kısık olsa da Yin'in duyabilmesi için yeterliydi. Suçluluk duygusunun tekrar gelmesiyle, kalbi adeta acıyla çarpmaya başlamıştı.

Yin, adamın gözlerindeki ifadeden neden bu kadar etkilendiğini anlamıyordu ama söylediği cümleden sonra gözleri dolmuştu. Adamın bir şekilde acı çektiğini fark etmiş ve bu onun da üzülmesini sağlamıştı. "Neden özür diliyorsun.. Bu kimsenin suçu değil ki, özür dilerim die.. Size böyle davranmamalıydım." yaşlar yanaklarından yavaşça dökülmeye başlamışken, küçük adımlarla adama yaklaşmış ve kısa bir an tereddüt ettikten sonra ona sarılmıştı. 

Sarıldığı andan itibaren içi güvenle dolmuştu ve bu ağlamasını daha çok hızlandırmıştı. "Sizinle büyümek isterdim.." diye mırıldandı. Babasını ne kadar çok sevse de bu adama sarıldığında hissettiği şeyler bambaşkaydı. Sanki hiçbir şey ona zarar veremezmiş gibi, kimse onu üzemezmiş gibi. Kendini tamamen güvende hissetmişti. Babasında da böyle hissetse de, şu anki hisleri daha yoğundu.

思追 - WangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin