Wei, aklına dolan anılarla sendelemiş, beyazlı kollar tarafından düşmesi engellenmişti. Onu tutan kişiye baktığında ise adamın şaşkın bakışlarını görmek gözlerinin dolmasını tetiklemişti. "Hepiniz.. Neden.." başka bir şey söyleyemeden bilinci kapanmıştı.
Bilincini kaybetmesiyle anılar aklına dolmaya başlamıştı. "Lan Zhan! Hey Lan Zhan!! Off neden beni duymazlıktan geliyorsun." Beyazlı gencin sonunda hızına yetişebildiğinde söylenmişti. "Hey geçen gün için özür dilerim.. Hala bana kızgın mısın?" diye sesinde belli olan mahcuplukla sormuştu. "Ama şöyle düşün burada en zararlı olan ben değil miyim ne de olsa üste olan sen-" bir anda ağzının kapanmasıyla kaşları çatılmış, kaşlarını çatarak karşısında ona siniri belli olacak şekilde bakan gence bakmıştı.
Lan Zhan kulaklarının kızarmaya başladığını hissediyordu. Böyle bir şeyi ortalık yerde söyleyebilmesine karşı ne yapacağını bilememişti. "Sen. Beni zorladın." demişti dişlerinin arasından. Geçen gün kendisini görmeye geldiğinde ne kadar şaşırmış ve içten içe mutlu olduğunu hatırlıyordu. Onun bütün sektler tarafından suçlu görünmesine kabul etmek istemese de üzülmüştü. Belki de işler kötüleşmeden geçirecekleri son zaman olacağını düşünmüş ne isterse yapmasına izin vermemişti.
Ama o çayını içkiyle değiştirip bilincini kaybetmesine sebep olmakla kalmayıp bir de onu birlikte olmaya zorlamıştı. Daha doğrusu Lan Zhan böyle düşünüyordu. Oysaki o gece asıl Wei'yle birlikteliği teklif eden kendisiydi.
Wei'nin gözlerinde oluşan hayal kırıklığı belli oluyordu. Onu uzun zamandır seviyordu ve kendisi ona gelince reddetmek istememişti. Şimdi ise böyle tepki verdiğini görmek onu üzmüştü. Sakin bir şekilde ağzını işaret edip, efsunu kaldırmasını istemişti. En sonunda kaldırdığında iç çekip, hüzünlü bir tebessüm sunmuştu. "Öyle hatırlıyorsan peki.. sadece seninle bir kere de olsa bütün olabildiğimiz için sevinmiştim. Hoşçakal Lan Zhan.." demiş ve onun konuşmasını beklemeden oradan uzaklaşmıştı.
Neredeyse boş sayılacak caddenin ortasında Lan Wangji, onun arkasından bakarken oluşan pişmanlık duygusuna anlam verememiş, tekrar sinirin onu ele geçirmesine izin vermişti. Bu olayın sonunda ceza almalıydı. Çok büyük bir kuralı çiğnemişti. Bunun cezası için kendisini uzun süreli efsun çalışması için Gusu'nun mağaralarından birine kapatmıştı.
Bir diğer sahnede Wei'nin, bir bebeği olacağını öğreneceği zaman gelmişti. Wen Qing'in ona son zamanlardaki halsizliğinden dolayı yaptığı kontrol sonrasında öğrenmiş, uzun süre şoka girmişti. Nede olsa erkeklerin hamile kalması imkansız olmalıydı. Bunun bir yanlışlık olduğunu söyleyip uzun süre kabullenememişti. Birkaç gün sonra güçlü bir efsun canavarıyla savaşırken karnına giren ağrı yüzünden bayılmış, Wen Ning olmasaydı oracıkta öleceğini düşünmüştü.
O gün bayıldığında gördüğü rüya sayesinde bebeğinin olacağını kabullenebilmişti. Ne yapacağını bilemezken etrafında olan olaylar onu korkutmaya başlamıştı. Eğer başına bir şey gelirse bu çocuğa ne olacağı düşüncesi içini kemirmeye başlamıştı..
Cesaretini topladıktan sonra önce Jiang Cheng'e söylemek ve onun ne kadar hak etmese de, yardımını almak için lotus koyuna gitmişti. Orada aldığı ters cevaplar sonrasında daha fazla endişelenmeye başlamıştı. Son olarak Gizlice Gusu'ya gittiğinde, Lan Zhan'ın kendini bir mağaraya kapattığını öğrenmişti. Günlerce orayı aramış, bulduğunda ise girmek için elinden geleni yapmıştı. Lan Zhan'ın yaptığı efsun ne kadar güçlüyse, uğraştıkça daha kötü olduğunu hissetmeye başlamıştı.
Uğraşları sonucunda biraz bile olsa açabildiğini hissetmişken, acil durumlar için yaptığı efsun yanmış, içine dolan endişeyle orayı öylece bırakıp mezar tepesine gitmişti. Bir kaç gündür düzgün beslenmemenin etkisi ve Wen Ning'in durumunu düzeltmeye çalışma girişimi yüzünden kendini tekrar bilincini kaybederken bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
思追 - Wangxian
Fanfiction"A-yin! Koşma düşeceksin şimdi. Düştüğün zaman gelip bana ağlama." diye söylenen babasına bakmış, kıkırdayıp hızlıca onun yanına gitmiş ve kollarını sıkıca sarmıştı. "Düşersem, beni teselli edeceğini biliyorum ki!" babasından da bir gülücük kazandığ...