16. Bölüm

528 67 15
                                    

Yola çıktıklarında, Jiang Cheng ve Yin yan yana oturmuştu. Yin babasına baktığında moralinin bozuk olduğunu fark etmişti ki, bu onun da üzülmesine neden olmuştu. "Baba, A-Ling neler yapıyor? Onu görmeyeli aylar oldu, kesin beni özlediği için her gün sana yakınmıştır." diyerek dikkatini başka yöne çekmeye çalışmıştı.

Babası ona dönüp gülerek konuşmaya başlayınca o da rahatlamıştı. "Onu iyi tanıyorsun. Sen yokken çok sıkıldı. Gece avına katılacağımı bilseydi kesinlikle tek başıma gitmeme izin vermezdi. O zaman amcasının onu çağırması işime yaradı. Seni görünce çok sevinecek." demiş ve onun saçlarına uzanıp okşamıştı.

Wei, onlara bakarken gülümsemişti. Lan Zhan'ın eline uzanıp tutmuş onun bakışlarına karşılık da gülümsemişti. Ailesinin yanında olduğu için iyi hissediyordu. Yin'in onları kabul etmemesini düşünmeyi sonraya ertelemişti. Ona da hak veriyordu ve Jiang Cheng ileyken mutluluğun yüzünü kapladığını görmek hoşuna gitmişti. Belki bir gün aynısını kendisinin yanındayken de görebilecek olmayı düşünmek umut verici olmuştu.

Bir süre sonra Wei, Jiang Cheng'e Jin Ling'in durumunu sormuş, onun hakkında konuşmaya başlamışlardı. Yin ve Lan Zhan da ikisini dinleyerek sessiz bir şekilde oturmuşlardı. Arabanın bir anda durmasıyla Lan Zhan kolunu düşmemesi için Wei'nin önüne koymuş, aynısını Jiang Cheng de Yin'e yapmıştı.

Jiang Cheng kaşlarını çatıp camdan dışarıya baktığında gördüğü şeyleri ilk başta anlamlandıramamış ardından hızlıca Wei'ye dönmüş, "Bunlar.. yürüyen cesetler? burada ne işleri var?" diye sesindeki endişeyle sormuştu.

Wei de şaşırmış ve hızlıca başını iki yana sallamıştı. "Benimle ilgisi yok.. Neden üstümüze onları salayım ki? Benim yaptığımı mı düşündün gerçekten.." sesindeki kırgınlık belli oluyordu.

Jiang Cheng, "Hayır öyle demek istemedim. Sadece.." daha fazla konuşamadan araba sallanmaya başlamış ve arabadan ilk çıkan Lan Zhan olmuştu. Jiang Cheng, yin'e bakıp gözlerindeki korkuyu görmüş gitmeye tereddüt etmişti. "Yin, Wei Wuxian ile geride kalıyorsun. Bir şey olursa onu korumaktan sen sorumlusun anlaştık mı?" diye sormuştu.

Yin kafasını sallamış, bir şey demesine gerek kalmadan babası da inmişti. Biraz geçtikten sonra Wei de inince, Yin ne yapacağını bilemeyerek arkasından inmişti. İkisi arabanın yanında kalmışken, Jiang Cheng ve Lan Zhan da gelen yaratıklarla savaşıyordu. Yin etrafına baktıkça korkmaya başlamış, sonu yok gibi gözüken bu ceset yığınının neden ve nasıl bvurada olduüunu anlayamamıştı. Babası ve diğer adam ileriye doğru gittikçe cesetlerde uzaklaşıyordu.

Arkalarından gelen cesetleri ilk gören wei olmuş, o an hızlı düşünmek zorunda kalmıştı. Hızlıca çocuğun kılıcını alıp kınından çıkarmış önündeki yaratıklara karşı tutmuştu. Cesetlerin geri çekilmeye başlamasıyla rahatlamış ve elindeki kılıca şaşkınca bakan çocuğa dönmüştü. Onun bakışlarını takşp ettiğinde elindeki kılıcın şeklini değiştirdiğini görmüş, ortaya çıkan kılıcı görünce ise bir süre duraklamıştı. "Subian? oh.. demek benim kılıcımı kullanıyordun.." ne diyeceğini bilememişti.

Yin şaşkınlıkla olduğu yerde kalırken, bir anda yüzü düşmüştü. "O.. babamın eski kılıcı olmalıydı.. Sizin miydi? Üzgünüm geri alabilirsiniz. Ben bilmiyordum." Bakışlarını başka yere çevirmişken ne hissedeceğini bilmiyordu.

Wei, ona bakıp hüzünlü bir gülümseme bırakmıştı. "Teknik olarak bu gerçekten babanın kılıcı. Ben.. istemediğini biliyorum ama yine de senin babanım A-Yin. Bu kılıcı kullanamam zaten, o yüzden sen de kalabilir." demişti bakışlarını ona çevirdiğinde ise kılıcı uzatmıştı.

Yin adamın üzgün yüzünü görünce, söyleyeceği sözleri geri yutmuş ve kılıcı geri almıştı. "Biliyorum.. B-babam olduğunuzu biliyorum. Özür dilerim sizi kırdığımı anlıyorum ama.. babamı geride bırakmak istemiyorum. Ona başka bir şekilde hitap etme fikri beni çok korkutuyor." diyerek kendini biraz da olsa açıklamaya çalışmıştı.

思追 - WangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin