19. Bölüm

299 38 28
                                    

Jiang Cheng odadan çıktıktan sonra nereye gideceğini bilmiyordu, ayaklarının onu götürmesine izin vermiş ve kendisini her zaman çıkmaza girdiğini hissettiği zaman geldiği yerde bulmuştu. İskelenin kenarına oturmuş, güneşin ışıklarıyla parıldayan mavi suyu izlerken ne yapması gerektiğini düşünmeye başlamıştı.

Wei nin olmadığı zamanlarda ona ulaşabilecekmişcesine gökyüzüne seslendiğini hatırlıyordu, şimdi ise yine bakışlarını gökyüzüne çevirmiş, birilerinin duymasını umarak konuşmaya başlamıştı. "Shijie, anne, baba.. Ne yapacağımı bilmiyorum.. Kardeşimin hayatını mahvettim. Oğlumun.. hayatını mahvettim. Sizi kaybettim. Oğlumu kaybediyorum.. Ben yine yalnız kalacağım. Bu sefer bunu hakkettim. O çok gurur duyduğum altın özüm bile benim değilmiş, onu bile kaybetmiştim." Hüzünlü bir gülüş bırakıp devam etti. "Hayatıma giren herkesin hayatını mahvediyorum. Bundan sonra ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrimin olmaması sinirlerimi bozuyor, benim olmamam her şeyi daha iyi yapardı belki de.." son sözlerinden sonra gözlerini tekrar suya çevirmiş ve bir anda suyun üstünde ablasının yüzünü görmüş olduğunu düşünmüştü.

Hızlıca arkasını döndüğünde, onu üzgün gözlerle izleyen yeğenini görmüştü. Jin Ling sekte geldiğinde, dayısının bir odadan çıkıp etrafa bile bakmadan uzaklaştığını görmüş ve merak ettiği için arkasından ilerlemişti. Onu buraya kadar takip etmiş, yanına yaklaşacakken konuşmaya başlamasıyla onu dinlemeye başlamıştı. Sözlerinde hissettiği acı ile ne yapacağını bilememiş, son sözünden sonra ise yanına yaklaşmış, kendisini fark etmesiyle ise hızlıca eğilip ona sarılmıştı.

"Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Olayları duydum ve Gege'nin senin oğlun olmadığını biliyorum ama dayı, onu sen büyüttün. Beni sen büyüttün ve biz seninle mükemmel bir şekilde büyüdük, benim için yanımda olamayan babamın yerini tuttun, gege için tamamen baba oldun ve biz seni yalnız bırakmayacağız. En azından ben, benim senden ve amcamdan başka kimim var? Dediklerine bakılırsa ben de yapayalnızım." diye sesindeki kırgınlığı belli ederek konuşmasını bitirmişti.

Jiang Cheng çocuğun sarılmasına karşı şaşırmış ama aynı şekilde karşılık vermişti. Konuşmalarını dinlemek aklına eski güzel anıları getirmiş ve biraz da olsa rahatlamayı başarmıştı. "Siz ikiniz çok iyi çocuklardanız." diye yüzünde oluşan tebessüm ile söylemişti.

Jin Ling onun daha iyi hissettiğini anlamış ve sonunda buraya gelme sebebini hatırlamıştı. "Jiujiu buraya amcam ve Lan Xichen ile geldim, seninle ve.. Wei Wuxian ile konuşmak istiyorlardı. Ben senin peşinden geldim onlar da toplantı odasına gideceklerini söylemişlerdi." diye açıklamış ve dayısının ondan ayrılıp kafasını sallamasını gülümseyerek izlemişti. Sekt işleri olduğu zaman girdiği ciddi halini izlemeyi küçüklüğünden beri seviyordu.

"Tamam hadi gidelim" Diyen dayısı ile yerinden kakmış, onunla birlikte sekte doğru ilerlemeye başlamıştı. Biraz önceki hali aklına gelip durduğu için arada yüzüne bakmak için yanına yaklaşıyor, iyi durduğunu görünce tekrardan adımlarını yavaşlatıyordu. En sonunda sekte vardıklarında gördüğü manzara karşısında bir süre duraklamıştı.

Jiang Cheng, yeğenin sözlerinden sonra kafasının biraz dağıldığını hissetmiş, misafirlerin geldiği duyunca da kötü düşünceleri şimdilik tamamen geriye atmıştı. Önceliği olarak her zaman sekt liderliğini önemsemesi gerektiğini küçük yaşlardan itibaren kendine tekrarladığı için toparlanması çok zor olmamıştı. Sekte geldiklerinde gördüğü manzara ile kaşlarını çatmış ve "Ne oluyor burada?" diye sorma gereği duymuştu.

Şu an karşısında Zewu Jun tarafından korunmaya alınmış Jin Sekt Lideri ile onların karşısında Wei'yi arkalarına almış Yin İle Hanguang Jun duruyordu. Herkesin üstündeki gerginlik hissediliyor, neredeyse insanın içini boğuyordu. Jiang Cheng'i en çok şaşırtan Zewu Jun olmuştu. Olayı tam olarak anlamadan yargılamak istemiyordu ama şu anda hem oğlunun hem kardeşinin karşısında durduğunu görmek sinirlenmeye başlamasını sağlamıştı.

思追 - WangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin