23 yaşındaydı adam, yalnız yaşıyordu. Her gün net 1 paket sigara bitirir, 13 saat 34 dakika süren playlistini, mutlaka dinlerdi.
Bir salı sabahı dışarı çıkmış, sahilde biraz oturmak istemişti. Saat 12'yi 24 geçiyordu. Oturdu kayalıkların ucuna, uçsuz maviliğine karşı bir sigara yaktı. Yalnızlığın tadını çıkarırken, arka çaprazında kalan banka doğru döndü, 20'li yaşlarda bir kadın gözlerine çarptı. Ocak ayında olmalarına ve havanın bulutlu olmasına rağmen, kadının gözlerinde güneş gözlüğü, yanında küçük bir müzik çalar ve mavi kulaklık, bacaklarının arasında kahverengi, siyah desenli, bastonumsu bir çubuk vardı. Herhalde görme engelli dedi ama kadının yanında duran kitap, dikkatini çekmişti. Görme engelliyse nasıl okuyor ? diye düşündü.
Kalkıp kadının yanına gitti, "Pardon." dedi, rica eden bir ses tonuyla. "Buyrun." dedi kadın, şaşkınca. "Saygısızlığımı mağrur görün, sanırım görme engellisiniz, peki bu kitap neden burada?" diye sordu adam, utanarak. "Bir arkadaşım gelip bana kitap okuyacaktı ama dün aradığımda cevap vermedi, herhalde artık görüşmüyoruz. Ben yine de getirdim kitabı, oturuyorum burada." dedi ve gülümsedi kadın. "Sorun olmazsa, ben okuyabilirim size kitabı ?" diye sordu adam, istekle. "Çok sevinirim." demesiyle, adam oturdu yanına.
Okumaya başladı. "Küçük bir çocuktu Atilla, her sabah kahvaltısını yapar, dışarı top oynamaya çıkardı ama kimse onun oynamasını istemezdi. Şişman ve gözlüklüydü, diğer çocuklar ona "şişkoo, varill, koca göbekli, dört göz." diye sesleniyordu. Aldırmıyordu ama, içine oturuyordu Atilla'nın, diğerleri gibi olmak istemişti. Hep Allah'a isyan ederdi, neden böyleyim diye."
Öksürdü kadın, "Ne kadar garip değil mi?" diye sordu. "Bende böyleydim küçükken, şişmandım, hep dalga geçerlerdi sonra azimle zayıfladım ve böyle oldum. Yalnızım hala ama memnunum halimden." dedi. "Şimdi gitmem gerek, isterseniz sizi de bırakayım gideceğiniz yere kadar." diye sordu. "Olur." dedi kadın, adamın elini tutarak kalktı ayağa.
O günden sonra, her gün aynı saatte buluştular orada, kitaplar bitirdiler. Her buluşmada, adam, kadına denizin maviliğini, gökkuşağını, martıları, el ele yürüyen çiftleri, kıyıya vuran dalgaların anlatırdı.
Kadının karanlık dünyasına, renk getirmişti. 9 Yıldır göz nakli bekleyen kadına, bir perşembe sabahı telefon geldi. "Uygun göz bulundu." birlikte gittiler hastaneye, "Ameliyat sırasında yanına girmem yasak, dışarıda biraz işlerim var, yarın aynı saatte, aynı yerde buluşur, kitap okuruz." dedi. Yavaşça öptü yanağından, ve ayrıldı yanından.
Ameliyat yapıldı, nakil başarıyla gerçekleşti. Sabah kadın yine bankta bekliyordu, yanına güneş gözlüğü takan, siyah çubuğunu sallayan bir adam geldi. "Merhabalar efendim, nakil başarıyla gerçekleşti umarım."dedi. "Siz kimsiniz?" diye sordu kadın. "Nasıl tanımadın beni ? Her sabah kitap okurduk beraber, sana mavilikleri, gök kuşağını anlatırdım." dedi. "O, o sen miydin ? Sende mi görme engellisin ? Öyleyse nasıl anlatıyordun bunları bana ?" diye sordu kadın şaşkınlıkla.
"Düne kadar, gözlerim görüyordu. Ama sen, öyle aşık olmuştun ki maviliğe, senin görmen için kendi gözlerimi verdim." dedi adam.
Konuşmadan terk etti kadın orayı, uğruna gözlerini veren adamı, kendi karanlığıyla baş başa bıraktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tumblr'dan Hikayeler
Fiction généraleTumblr'da gördüğünüz bazen çok hüzünlendiğiniz bazen çok güldüğünüz hikayeler burada toplanıyor.