yeni doğan güneşin yüzüne vurmasıyla gözlerini aralayıp etrafına bakındı, yatağın diğer tarafında hissettiği ağırlıkla dudaklarını saran gülümsemeyi engelleyemedi; sahiden de gitmemişti. yan tarafına dönüp osman'ı izledi bir süre, güneşin hafifçe vurduğu çocuğun yüzünü ezberlerken bütün benliğini saran bu huzur hissinin sonsuza dek sürmesini diledi. o sırada yeşil gözler yavaşça aralandı ve karşısında onu izleyen çocuğu görmesiyle suratında minik bir gülümseme belirdi, ''günaydın.''
''günaydın.'' diye karşılık verdi sinan ve osman'ın hafif aralık dudaklarına yaklaşıp dudaklarını birleştirdi. ikisi de birbirlerinden ayrılmak istemiyordu; osman, sinan'ı saçlarından kavrayıp biraz daha kendine çekti, öpüşmeleri derinleşirken sinan kendini zorlayarak geri çekti ve gözlerini karşısındaki kızarık dudaklardan ayırmadan ''okula geç kalacağız.'' dedi.
''siktir et okulu.'' diye karşılık verdi osman ve dudaklarını tekrar birleştirdi. üzerinde oturan esmer oğlanı belinden kavrayarak altına çekti. beli, onun elleri için özel olarak oyulmuş gibiydi; ikisi birbirlerini tamamlıyorlardı. saçlarında hissettiği eller onu kendine daha da çok bastırırken ellerini belinden aşağı indirip kasıklarında durdu. ellerinin baskısıyla altındaki çocuğun ağzı aralandı ve ağzından kaçan inlemeyi bastıramadı. osman, hafifçe doğrulup altındaki manzaraya bakarken nefesinin kesildiği hissetti; dağılmış saçlarıyla, kısılmış gözleriyle ve ihtiyaçla aralanmış kızarık dudaklarıyla tek kelimeyle mükemmeldi.
sinan'ın belinden sıyrılan tişörtten tamamen kurtulduktan sonra dudaklarını, boynundan başlayarak yavaşça aşağı kaydırdı. vücudunda hissettiği ıslak dudaklar sinan'ın kendinden geçmesine sebep oluyordu, tek yapabildiği aralık dudaklarından kaçmak için fırsat kollayan inlemeleri bastırmaya çalışmaktı. kasıklarında duran dudaklarla başını bastırdığı yastıktan kaldırıp merakla osman'a baktığında yeşil gözlerin izin istercesine ona baktığını fark etti.
''lütfen.'' dedi sesindeki ihtiyacı saklayamayarak.
çok geçmeden aletini saran dudakların sıcaklığıyla ellerini dudaklarına bastırarak inlemesini bastırmaya çalıştı. aniden osman'ın dudaklarının bıraktığı his kayboldu ve ellerinin üzerinde hissettiği eller dudaklarındaki baskının kalkmasını sağladı.
''sesini duymak istiyorum.''
sinan, başını hızlıca salladı ve aletini tekrardan kavrayan dudakların sıcaklığını hissetmesiyle yüzünde memnun bir gülümseme oluştu. inlemeleri havaya karışırken çok geçmeden zevk dalgasının bütün vücudunu sarmasıyla başını geriye atıp nefesini düzene sokmaya çalıştı. aralık dudaklarından içeri giren hava, karşısındaki çocuğun hayran kalmış bakışlarını görmesiyle kesintiye uğradı. sonunda kendine geldiğinde kafası karışmış bir şekilde, ''neden devam etmedin?'' diye sordu.
osman, buna karşılık yüzünde oluşan tebessümle esmer oğlanın dudaklarına yöneldi ve kısa bir öpücük kondurduktan sonra, ''okula geç kalacağız.'' dedi. sorusunun cevabını alamamak sinan'ı rahatsız etse de fazla kurcalamadı. boxerını düzeltti ve ayağa kalktı, ''hadi gel o zaman mutfağa, bir şeyler yiyip çıkalım.''
''sen git geliyorum ben de şimdi.'' diye karşılık verdi osman yüzünden düşmeyen tebessümüyle. sinan, başını sallayıp mutfağa yöneldi. her ne kadar az önce sorusuna cevap alamadığı için rahatsız olsa da bu his kısa sürmüştü. şu an tek hissettiği şey mutluluktu, hiç olmadığı kadar mutluydu. masaya kahvaltılık malzemeleri çıkardı, o sırada osman da geldi ve masaya oturdu. ikisi de konuşmadan sessizlik içinde kahvaltı ettiler ama bu rahatsız edici bir sessizlik değildi, yanında rahat olduğunuz biriyle paylaşacağınız anlaşmalı sessizlikti; rahatlatıcı ve huzur verici bir yanı vardı. kahvaltıyı bitirdiklerinde aceleyle evden çıkıp okula doğru yürümeye başladılar.
burcu ve kemal'i yakınlaştırdıktan sonra diğerleriyle beraber takılmaya başlamış olsalar bile okula birlikte girdiklerini görecek olursalar soru bombardımanına uğrayacaklarını bildiklerinden okula yaklaştıklarında ayrılmaları gerekiyordu ama ikisi de birbirinden ayrılmak istemiyordu. sinan, karşısındaki çocuğun dudaklarını tekrar dudaklarında hissetmek istiyordu, böylece kendini tamamlanmış hissedecekti ama buna rağmen bütün iradesini kullanarak arkasını dönen de o oldu ve tam o sırada kolunda hissettiği baskıyla sırtının sert bir zemine çaptığını hissetti sonrasındaysa dudaklarına değen dudakları hissetti, zihnini okumuştu resmen. vücudunu saran adrenalin beynini işlevsiz kılıyor ve dudaklarında hissettiği dudakların yoğunluğu iradesini bastırıyordu. aynı sertlikte karşılık vermeye çalıştığı dudaklar çok geçmeden kendinden çekildi ve gülümseyerek veda etti.
kendi kendine gülümseyerek osman'ın onu çektiği yere baktı; okulun arkasında, kimsenin görmediği duvarların arasında bir yerdi. midesini saran gerici düğüm bu rahatlamayla çözüldü. kontrolü birine bırakmak alışkın olduğu bir düzen değildi ama buna alışabilirdi.
bazı zamanlar kendisini etrafını saran dünyadan ve kendinden kopmuş gibi hissetmesine sebep olan garip bir hisle boğuşurdu; sanki hayatı dışarıdan, akıl almaz bir şekilde ücra bir köşeden, zamanın sınırları dışında, stresinden ve trajedisinden uzak bir yerden izlerdi ama şimdi bütün algılarını dünyaya açmasını sağlayan biri vardı hayatında ve ilk defa kendini böylesine özgür hissediyordu. yaşamın büyük sanatı duygularımızda saklıydı ve kendinde varolduğunu bilmediği yeni duyguları keşfetmenin zevkini yaşıyordu, her geçen gün yeşil gözlü oğlana daha da bağlanıyordu.
☾
zihnimde zalim fikirler var, mutluluk karakterlerime ziyan çünkü. ek olarak, bölümlerin geç geldiğinin farkındayım ama bu kurguyu tamamlama sözü verdim kendime ve hala okuyan varsa eğer teşekkür etmek istiyorum sabrınız için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
weakness & love • sinman
Fanfictionsen daha ateşsin, bense böyle kül. bizi dağıtıp savuracak.