belirsizlik, ihtimaller silsilesi ve sonu gelmeyen sorgu süreci. insanı delirten şey de bütün bunların birleşip indirdiği kaçınılmaz darbe değil midir zaten? bazıları cevabını alamadığı soruların üzerine düşmezdi, umursamazdı ya da kendilerini kandırarak zihinlerinin ürettiği yalanlara sığınırlardı. sinan, hiçbir zaman bu insanlardan biri olamamıştı. ön çaprazında oturan kumral çocuğun yara bere içindeki yüzünü incelerken yine zihninde cevabı gelmeyen onlarca soru vardı. dersin bir an önce sonlanmasını istiyordu, osman'la konuşmak istiyordu, her şeyin eskisi gibi olmasını istiyordu, belki çok şey istiyordu.
ders sonlandığında osman sırasından kalkıp sınıftan çıktı. sinan da tereddüt etmeden yerinden kalktı ve osman'ı takip etti. erkekler tuvaletine girmişti, kapıyı ardından kapatarak kumral çocuğun yüzüne baktı. ''yüzüne noldu?'' gözlerine değmeyen gözler ve sessizlikten başka bir yanıt alamamıştı. osman tuvalete doğru adımlarken sinan da peşi sıra gitti ve kapıyı üzerlerine kapayıp kilitledi. bu sefer göz göze gelmişlerdi işte.
''kiminle kavga ettin?'' osman kapıyı açmaya yeltenirken sinan önünü kesti. ''osman, kiminle kavga ettin?'' diyerek sorusunu tekrar etti. ''sinan, bırak çıkayım.'' yorgun bir sesle karşılık verdi. esmer çocuk aynı kararlılıkla önünde durmaya devam ettiğinde yenilgiyle arkasındaki duvara yaslandı. yorgun sesi gibi gözleri de yorgun bakıyordu. yüzünü şimdi daha detaylı inceleyebiliyordu. elleri önce kaşındaki kesiğe uzandı, sonra elmacık kemiğindeki morluğa. karşılık olarak aldığı hafif iniltiyle elini uzaklaştırdı. ''çok mu acıyor?'' diye sordu. osman olumsuz anlamda kafasını salladı. elleri en son dudağına vardı, dudağındaki kesiğin üzerinde elini gezdirirken osman sakince onu izliyordu. sinan, onu öpmeyi ne kadar çok özlediği fark etti. sadece son bir kez öpse, en fazla ne olabilirdi ki? o an içinde biriken öfkeyi de kırgınlığı da unuttu ve düşünebildiği tek şeyi yaptı.
aralarındaki mesafeyi kapatıp dudaklarını birleştirdi.
dudakları üzerinde kıpırtısız duran dudaklar çok geçmeden aynı şevkle karşılık verdi. adını koyamadığı birçok duyguyu aynı anda hissediyordu ve tüm bunların getirdiği bunaltıcı yoğunluk bayılacak gibi hissetmesine neden oluyordu. kumral çocuk geri çekilen taraf olurken gözlerinde yenilmiş birinin çaresizliği vardı. ''yapma, lütfen.'' aynı çaresizlik sesinde de hissediliyordu. sinan ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, uyuşmuştu sanki. hiç istemese de osman'ın önünden çekildi ve gitmesi için ona izin verdi.
birkaç dakikalığına cennetteymiş gibi hissetmişti şimdiyse aynı karanlığa düşmüştü. elinde kalanlar, söylenmemiş sözler ve buluşamayan bakışlardan ibaretti.
osman derdin ne yavrum..
sizi çok beklettiğimin farkındayım ve bunun için gerçekten üzgünüm. yks'ye hazırlanıyorum ve aslında yazmak beni mutlu etse de bunun için zaman yaratmak biraz sıkıntılı oluyor. kısa bir bölüm oldu farkındayım, yks beyin hasarı yaptı herhalde çünkü bu kadar çıktı ancak.. bir ara şu bölüm başlıklarının hepsini bu bölümdeki gibi yapacağım, şimdiden özür diliyorum bildirim kutunuzdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
weakness & love • sinman
Fanfictionsen daha ateşsin, bense böyle kül. bizi dağıtıp savuracak.