⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Ertesi gün her zaman olduğundan biraz daha erken geliyor ve banka oturuyorum. Seni bekliyorum. Geleceğin zamana kadar yanıma kimsenin oturmamasını diliyorum.
Zamanım, geçen her saniye daralıyor ve ben bu süre içerisinde senin parlayan gözlerini kaybetmek istemiyordum. Aniden arkama bakıyor ve gelen seslere karşı elimden geldiğince tedbirli davranmaya çalışıyordum. Her an yakalanabilirim korkusu tüm vücudumu sararken yüzüme vuran soğuk rüzgâr ile korkuyor ve titrememe engel olamıyordum. Kısa süreli bir panik atak geçiriyorum, her an gelebilirler korkusu ile. Şimdilik bunun nedenini sana asla söyleyemezdim. Benden korkabilir veya çekinebilirdin. Diğer yandan iki adım geri atıp, benden uzaklaşmak isteyebilirdin ve o sırada ben, elleri ve ayakları bağlanmış olan ben, attığın geri adımları bana tekrardan atabilmen adına elimden geleni yapardım.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Titremem yerini garip bir sıcaklığa bırakırken sakin kalmaya çalışıyor ve olabildiğinde nefes alıp vermeye yelteniyordum. O sırada seninle olan kısa anılarım canlanıyordu gözümün önünde birden.Yalnızca iki gün seni saatlerce uzaktan izliyor ve üçüncü gün ise konuşuyordum seninle. Zamanım her geçen saniye daralmaya devam ediyordu ve ben bu zamanı güzel değerlendirmek adına elimden geleni yapmaya çalışıyordum.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Bugün pek bir ses yoktu ortalıkta. Ağaçlar yapraklarını döküyor, deniz ise dalgalarını sakince salıveriyordu. Düne göre daha soğuktu, buraya gelirken üşümemeni ve incinmemeni umuyordum. Artık zamanımı yalnızca bir şeyleri umarak değil, seninle geçirmek istediğimi anlıyordum.⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Uzun bir süre gelmiyorsun. Endişelenmeye başlıyor ve ayağa kalkarak tüm yönlere bakıyorum. Senden bir ize rastlayamıyorum. Beni kandırdığını düşünüyorum bir an ama çok geçmeden kafamı iki yana sallayarak bu düşüncemi onaylamıyorum. Geri banka yürüyor, oturuyorum ve sen gelene kadar burada bekliyorum.Havanın biraz karardığını fark ediyor ve tekrardan etrafa bakınıyorum. Artık gelmeni, beraber vakit geçirmeyi umuyorum. Zamanımın daraldığını ve acele etmen gerektiğin düşüncesi yoruyor kafamı.
Gözlerimle tekrardan seni ararken uzaktan bana doğru koştuğunu görüyorum. Elinde birkaç tane dağınık kağıt parçası, bana doğru koşuyorsun. Yüzümde koca bir gülümsemeyle kalkıyor ve kafamı eğerek sana bakıyorum. Aniden her an düşebilirsin korkusu sarıyor tüm vücudumu. Yavaşlamanı ister gözlerle bakıyorum sana ama sen beni anlamıyor ve yalnızca gülümseyerek koşuyorsun. Kararan havada dahi parlayan yüzün belirgince gülümsüyor etrafa. Mutlu olman beni de mutlu ediyor ve sen yanıma gelene kadar oturmuyorum banka.
Arada düşen kağıt parçalarını toplayıp yanıma geldiğinde endişeli gözlerle sana bakıyorum. Bacaklarını benimsemiş yaralardan biri de yüzünde belirmişti şimdi. Sol gözünün yanında duruyordu ve sen yine onu yıpranmış bir yara bandıyla kapatmaya çalışmıştın. Bu beni mahvediyor ve sen oturana kadar oturmuyorum.
'Ya vücudun?' diye düşünüyorum. Vücudunda da var mıydı bu yaralardan? Olmamasını dilemekle yetiniyorum yalnızca. Yetiniyor ve bedenimin ağır çöküşünü hissediyorum üzerimde. Bana tanınan bu kısa süre zarfı içinde seni koruyamadığım için bu acı çöküş tüm vücudumu kaplıyor bir süre sonra. Canının yanmaması gerektiği düşüncesi kafamı kurcalıyor ve beni hasta edecek duruma getiriyordu. Yakarmak istiyordum bu isteğimi ama isteğim çok zaman geçmeden buracıkta yalnızca sessiz bir yakarışa bürünüyordu.
"Havanın kararmasını bekledim biraz. Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum, üzgünüm." diyorsun pişman gözlerle yere bakarken ve banka oturuyorsun. Burada beklediğim için kendini suçlarmışçasına dudaklarını ısırıyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş yüzlü çocuk, markhyuck
Fanfictiondonghyuck, insanlardan uzak, kendi yalnızlığıyla çevrilmiş alanlarda bir şeyler karalamayı çokça severdi. mark ise onun soyutlaşmış hayal gücüne istemsizce katılan sıradan bir insandan ibaretti. © rosauvl all rights reserved [#1 markchan]