⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀
Tekrardan buradayız, bizim yerimizde. Yalnızca sen ve ben. İkimiz. Güneş batmak üzere. Gözlerimiz ufuk çizgisine bakıyor ve sen bu ânı dağınık kağıtlarına resmediyorsun. Batan güneşi ve denizi çiziyorsun.Aklımı kurcalayan fazla düşünce olduğunu anlamam pek geç sürmüyor. Gözlerim kayıyor bir süre sonra gözlerine. Bu acımasız dünya için fazla güzel olduklarını düşünüyorum.
Gittikçe azalan zamanım seninle geçiyor. Yalnızca seninle. Bu küçük zaman dilimimi geçirmek istediğim seninle. O an yüzüme yerleşen koca gülümseme beni aniden yerimden kaldırıyor ve şaşkın gözlerle bana bakmana sebep oluyor.
"Başka bir yere gitmek ister misin? Belki... Güneş batımını daha güzel izleyebileceğimiz bir yer?"
Gülümsemen fazla zaman almıyor. Kağıtlarını eline sıkıştırıp ayağa kalkıyorsun ve düzeltiyorsun kendini. Gözlerim bacağındaki yaralara kaymamak adına ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer bakarsam gün boyu üzerimde bedenimin ağırlığını hissedeceğimi anlıyor ve daha fazla düşünmemek adına gözlerimi kapatıyorum.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Ağaçların yaprakları biraz da olsa dökülürken ilerliyoruz. Güneş hemen karşımızda bize gülümsüyor ama ben asıl güneşin yanı başımda olduğunu anlıyorum. Batmak üzere olan güneş fazlasıyla kaba duruyor yanında diye düşünüyorum.İlerliyoruz. Bankın hemen yanında kalan küçük ormanın içinden ileriye doğru adımlar atıyoruz. Ağaçların sayısı ve yaprak hışırtıları artarken, geride kaldığını fark edip yavaşça elimi uzatıyorum sana. İlerledikçe yerde çamurlar belirmeye başlıyor ve sana böylesine bir yere gelmeyi rica ettiğim için kendimden oracıkta nefret ediyorum.
"Özür dilerim." diyorum fısıldayarak. Elim eline değiyor ve benden güç alarak daha hızlı yürümeye başlıyorsun. Beliren taşlardan geçmeye çalışıyorsun.
"Sorun değil, böyle yerleri severim." diyorsun fakat önüne gelen bir taşa takılman fazla uzun sürmüyor. Düşmemen üzere seni tutuyorum.
Gülüyorsun. Hem de fazlasıyla yüksek bir sesle. Şaşırıyor ve bir adım geri atıyorum. Elim elini tutmaya devam ediyor, ellerine zarar vermekten korkuyorum. Gülmen bir süre sonra azalıyor ve etkisiyle gözlerinden dökülen yaşlara şahit oluyorum.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Nereye varacağımızı bilmeden yürüyoruz. Ne kadar böyle yerleri sevdiğini söylesen dahi, arada sırada düşecek gibi oluyor ve omzumu tutmaya çalışıyorsun.Seni böyle bir işe karıştırdığım için kendime orada lanetler etmeye başladığımda çok geçmeden bir yere varıyoruz. Sana bakıyorum. Gözlerindeki yıldızlar geri geliyor ve parlıyorlar.
Yürümeye devam ediyoruz. Karşımızda güneş, batmak üzere bizden izin istermişçesine kendini ele veriyor. Aşağımızda kalan denizin dalgaları havayı güzelleştirirken elimi tekrardan eline uzatıyorum, karşımızda duran yüksek yere seninle oturmak üzere. İlk başta geri adım atacak gibi oluyorsun fakat çok zaman geçmeden elini elime uzatıyorsun.
O sırada inceliyorum seni. Çillerin her zaman olduğundan daha güzel, yüzündeki yaraları kapatan bir ilaç misâli duruyorlar oracıkta. Koyu tenin, tam karşımızdan vuran güneş ışığının etkisiyle parlıyor. Güzel olduğunu düşünüyorum, fazlasıyla. Bunu sana söylemek adına hâlâ çekingen olduğum geliyor aklıma.
Gözlerim bacaklarınla buluştuğunda yumruğumu sıkıyorum ve kafamı aniden başka bir yöne çeviriyorum. Kalbimin sıkıştığını hissediyorum. Bacakların yaraların etkisiyle titriyor. Seni fazlaca yorduğumu düşünüyorum, yumruğumu daha da sıkıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş yüzlü çocuk, markhyuck
Fanfictiondonghyuck, insanlardan uzak, kendi yalnızlığıyla çevrilmiş alanlarda bir şeyler karalamayı çokça severdi. mark ise onun soyutlaşmış hayal gücüne istemsizce katılan sıradan bir insandan ibaretti. © rosauvl all rights reserved [#1 markchan]