⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Aradan bir gün geçiyor. Yaşanan kısa ayrılığımızdan bu yana, birbirimize tekrardan alıştığımızda ruhun tümüyle ulaşıyor bana. Güneş batmak üzere ve yüzünde kocaman bir gülümseme var. Bana olan sevgini dile getiriyorsun, yapabildiğin her saniye. 'Seni seviyorum.' fısıltıların, 'Gitme, istemiyorum.' yakarışların aslında.Artık olacak ve başıma gelecekler pek umurumda değildi. Kendime ne olacağını değil, seni umursuyordum bir tek. Ne olacağın ve, hayatına nasıl devam edeceğin. Biz, bizdik. Sen ve ben. Ve bize ne olacaktı? Tek düşündüğüm buydu. Çok sevdiğim sana, bir şey olacak mıydı? Olmamasını diliyor ve bunun adına elimden gelen çabayı sarf etmeye yelteniyordum.
Bir süre sonra kollarımı birleştiriyorum, sessizliğin içerisinde. Uzaklara bakıyorum. Tükenmiş olan ruhum, varlığını belirginleştirdiğinde, düşüncelerimi tetikliyor ve bir soru yöneltiyorum sana. Mutluluğun tanımını yapmanı istiyorum.
Önce duraksıyorsun fakat, çok zaman geçmeden elin kâğıtlarına ulaşıyor. Dağınık kâğıtlarına. Karıştırıyorsun onları biraz ve, aralarından boş bir tanesini seçip uzatıyorsun bana. Narin ellerin görüş açımda belirirken gülümsüyor ve alıyorum kâğıdı elinden. "İlerde anlayacaksın." diyorsun.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Sert rüzgâr bedenlerimize çarptığında, aniden kalkıyorsun bulunduğun yerden. Şaşkınlık gözlerimi benimserken, havanın kararmak üzere olduğunu ve kumsala gitmemiz gerektiğini söylüyorsun.Ani isteğin gülümsememe sebep oluyor ve olduğum yerden doğruluyorum. Pek bir yerimizin olmadığını düşünüyorum, yalnızca bir bank ve bir kumsal. Fakat bu kısa sürede bu yerlere, kendi nefes seslerimizi ne kadar benimsettiğimiz ve, sanki bir başkasını kabul edemeyecekmişçesine onlara ulaştırdığımız his, bir kez daha gülümsememe sebep oluyor.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Sert rüzgârın hissiyatı artarken, yürüyorum yanında. Adımlarımız olduğundan daha sessiz. Saçların ve palton havalanırken imreniyorum rüzgârlara, varlığının şahidi onlar."Nasıl hissediyorsun?" diyorsun.
"Karamsar." diyorum.
"Sana yardımcı olamıyor muyum?"
"Oluyorsun." Gülümsüyoruz.
"Karamsar olmanı tetikleyen şey ne, o hâlde?"
"Bir düşünce. İçinde benliğinin olmadığı bir düşünce." Sessizlik oluşuyor."Nasıl hissediyorsun?"
"Daha iyi." Gülümsüyorsun, gülümsüyorum.⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Böylece varıyoruz kumsala. Her zaman olduğu gibi koşmaya başlıyor ve kendini kumlara atıyorsun. Buranın bizim olduğunu düşünüyorum, yalnızca bize ait olduğunu. Geleceğimizi anlayıp, alanına kimseyi kabul etmiyormuş gibi.Bir süre dolanıyoruz etrafta. Uzaklara gidiyor ve, tekrardan geri geliyoruz. Adımlarımız hızlanırken, uç bir köşede bir araç görüyoruz. Kırık bir el arabası olduğunu fark etmemiz uzun sürmüyor. Aniden koşuyor ve içine atlıyorsun. Yüzündeki gülümseme, kısa bir sürede her yere yayılıyor. Bu, bedenimin tuhaf bir şekilde kasılmasına sebep olurken önüne geçiyor ve aracı çekmeye başlıyorum.
Saniyeler geçtikçe hızlanırken, gözlerim, kapalı gözlerinle buluşuyor. Kollarını gökyüzüne kaldırıyor ve bağırıyorsun. Kocaman gülümsemen ile kumsalı âdeta kendine âşık ediyor ve dalgaların bize doğru hızlıca yönelmesine sebep oluyorsun. Koşuyorum, mutlu olmanı sağlamaya çalışıyorum ve bir süre sonra ben de yüksek sesle bağırmaya başlıyorum.
Seslerimiz duyuluyor etrafta. Gözlerimi kapatıyorum. Eğleniyoruz. Umursamıyoruz etrafımızdakileri. Yalnızca ikimiz, bulduğumuz bir eğlencenin ortasında kendimizi kaybediyoruz. Nefes nefese ilerliyor ve gülümsüyoruz.
Ve biz, yeterince mutlu olduğumuzda, gerisini boş verirdik. Şikayet etmezdik. Elimizdekilerle iyiydik. Ah, nasıl da mutluyduk.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Bir kez daha benliğimin sana ait olduğuna kanaat getirirken yoruluyor ve, kumlara uzanıyoruz. Nefes nefeseyiz. Soluklanırken gökyüzüne bakıyor ve bizi izleyen yıldızlara bir kez daha gülümsüyoruz.Bulunduğum durumdan sıkılınca, gözlerim tekrardan yüzünü buluyor. Sessizleşiyorum.
Güzeldin, koyu teninle çok güzeldin.
Ve bakışların bakışlarımla buluştuğunda yıldızlar gibi yukarıda hissediyorum bedenimi. Bana bakışındaki zarafeti, gülümseyişindeki mânâyı tarif etmem mümkün değil. "Mona..." diyorsun. "Mona'nın sevgili Syrus'uyum ben."
Soğuk iliklerimize işliyor ve yanıma yaklaşıyorsun.
Ağır düşüncelerimde bir kez daha kayboluyorum. Tüm hayatım boyunca cehenneme doğru ilerliyordum fakat, hiçbir zaman, seni de sürükleyeceğimi düşünmemiştim.
Bedenin yanıma hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde ulaşıyor ve kollarını sarıyorsun boynumun etrafına. Doğruluyorum bulunduğum yerden. Kafanı eğiyor ve derince gözlerime bakıyorsun. Bacakların belimi sarıyor bir süre sonra. Karmakarışık hissediyorum. Aniden bölünen düşüncem aklımda yer edinmeye devam ediyor ve bileğindeki 'Ay' simgesini görüyorum. Bir gün öncesinden çizmiş olduğum o simgeyi.
Bu, bedenimdeki sıcaklığın artmasına sebep olurken kollarımı sarıyorum beline. Kasılıyor ve gözlerini kapatıyorsun. Nefes kesen parmaklarını tenimde dolaştırırken rüzgâr ulaşıyor yanımıza. Kesik nefes seslerini duyuyorum ve saçlarımı çekiştirmeye başlıyorsun.
Paltonu çıkarıyorum ve şimdi daha hafif olan bedenin bacaklarıma baskı uyguluyor. Kendime çekiyorum seni, gözlerine bakıyorum. Buluşmamış dudaklarımız, varlıklarından şikayet etmeye başlayacaklarmışçasına açılmaya başlıyor. Dudaklarını hissediyorum dudaklarımda. Ve bedenime baskı uygulayan bedenini.
Bir süre sonra rüzgâr şiddetini artırıyor ve havanın sıcaklığı düşüyor. Belini kavrıyor ve seni üzerimden indiriyorum. Dudaklarını son kez öpüyor ve saçlarında gezdiriyorum ellerimi. Paltonu elime alıyor ve giymen gerektiğini söylüyorum.
Gülümsüyor ve ayağa kalkıyorsun. Paltonu giydikten sonra yürümeye başlıyorsun. Denizin yanına ulaşıyor ve bana bakıyorsun.
"Nasıl hissediyorsun?" diyorsun.
"Karamsar değil." diyorum. Gülümsüyorsun.
"Sana yardımcı olabiliyor muyum?"
"Oluyorsun." Gülümsüyorum.
"Karamsar olmamanı tetikleyen şey ne, o hâlde?"
"Düşünceler. İçinde benliğinin olduğu tüm düşünceler." Sessizlik oluşuyor."Nasıl hissediyorsun?"
"Mutlu." Gülümsüyorsun, gülümsüyorum.⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Koşarak yanına ulaşıyor ve sarılıyorum sana. Gözlerim doluyor. Kollarımı sarıyorum beline ve kaldırıyorum bedenini. Sana olan minnetimi dile getiriyorum, çaresizlikten kurtardığın benliğim adına.Gülümsüyorsun, gözlerin kısılıyor. Bir şey söyleme gereksiniminde bulunmuyorsun. Gözlerin ve çekingen bedenin her şeyi belli ediyor bulunduğumuz yerde.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Tekrardan banka yürümeye başlıyoruz. Kumsalda geçirdiğimiz kısa bir vakitten sonra geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz ve tüm ağaçlar tekrardan sarıyor etrafımızı. Duraksıyorum. Bana bakıyorsun.Yerden bir taş alıyor ve, soyutlandığımızda, evrenin bizi unutmaması adına, büyük bir ağaç gövdesine bize ait kalıcı bir iz bırakıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş yüzlü çocuk, markhyuck
Fanfictiondonghyuck, insanlardan uzak, kendi yalnızlığıyla çevrilmiş alanlarda bir şeyler karalamayı çokça severdi. mark ise onun soyutlaşmış hayal gücüne istemsizce katılan sıradan bir insandan ibaretti. © rosauvl all rights reserved [#1 markchan]