Bir güz günü daha. Olduğundan biraz daha geç varıyorum bu sefer yerimize, etrafa bakınıyorum. Benden önce gelmiş ve oturuyordun oracıkta. Gülümsüyorum, seni öylece görmek ilk günümün aklıma gelmesine sebep oluyor. Orada oturan seninle asla konuşamayacağımı düşündüğüm çekingen hâlim aklımda yer edinirken elindeki kağıt çekiyor dikkatimi. Bir gün öncesinden çizmiş olduğun bizim resmimiz kırılgan ellerinde varlığını belli ediyor.Gülümsüyorum ve kafamı yere eğiyorum. Etraf fazlasıyla sessiz, kesik nefes seslerini buracıktan dahi duyabileceğimi düşünüyorum. Kuşların kanat sesleri ve buna eşlik eden denizin hayâsız dalgaları. Ağaçların sessizliği beni sana yürümem adına teşvik ederken bir kez daha buluşuyor gözlerim bedeninle. Resimden gözünü bir saniye dahi ayırmıyorsun.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Gülümsemem gitgide solarken son zamanlarda aklımda çokça yer edinmiş düşünceyle birlikte birbirimizden nefret etmek belki daha merhametli olurdu bizim için diye düşünüyorum. Geçen her bir saniye senden uzaklaşma hissi daha da sarıyor bedenimi. Masum ruhunun yanında, benim kaba ruhumun uyuşmazlığını hissediyorum. Kaşlarımın çatılmasına sebep oluyor.Hayatını bir çıkmaza sürüklediğimi ve her şeyden çok kendimden kurtarmak isteyeceğimi düşünüyorum seni. Ayaklarım sana yaklaşmak için yeltenirken düşüncelerim aklımda yer edinmeye devam ediyor. Senden uzaklaşmak ve ilk gün olduğu gibi seni kendi hâline bırakmak. Hiçbir şey olmamışçasına.
Benimle hiç tanışmamış olsaydın, daha mutlu olabilirdin belki de. Birbiriyle uyuşmayan düşüncelerim bedenimin titremesine ve yutkunamamama sebep oluyor bir süre sonra. Yumruğumu sıkıyor ve yakın bir ağacın yanına ulaşıyorum. Seni izlemeye devam ediyorum.
Hayatımın bir parçası olarak seni benimsememek ve uzaktan günlerce seni izlemeye devam etmek. Tüm bu düşünceler bedenimi berbat bir hâle büründürüyor ve beni kasıyor. Bacaklarımı kendime çekiyorum ve başımı ellerimin arasına alıyorum. Farkında olmadan dakikalar boyunca hareket etmeyen bedenim tarafından esir alınıyorum orada ve gözlerimi dinlendiriyorum.
Ellerini saçımda hissetmem uzun sürmüyor. Kafamı kaldırıp gözlerimi sana çevirdiğimde gülümsediğini görüyorum. Eğilmiş ve öylece bana bakıyordun. Burada ne yaptığımı soruyorsun bir süre sonra. Aniden kalkıyor ve ortamın garip havasıyla toparlanmaya çalışıyorum. Yüzümde kocaman gülümseme beliriyor.
Yürüyor ve banka oturuyoruz. Soruna yanıt vermek istemediğimi uzun süren sessizliğim ile belli ediyorum. Denizi izlemeye yelteniyorum, sen ise gözlerini resimden ayırmamakta ısrarcı olduğunu fark ettiriyorsun bana.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Dalgındın. Çoğu zaman dalgın olurdun fakat bu sefer bakışların fazlasıyla susuyordu. Gözlerindeki çığlıkları duyabiliyorum, günah biçilmiş bir acı gibi susuyorsun. Anlatsan rahatlarsın belki diye düşünüyorum ama, anlatmaya kıyamadığın bir acı olduğu düşüncesini benimsemeye başlıyorum.Seni incelemek istiyorum bir süre sonra. Gözlerim bedeninle buluştuğunda, yaralarının sayısının olduğundan fazla artığını fark ediyorum. Bacaklarındaki düzensiz yara bantları kaşlarımın çatılmasına ve nefes alışverişlerimin hızlanmasına sebep olurken olduğum yerden hızlıca doğruluyorum.
Fakat gözlerini resimden ayırmayarak hızlıca konuşmaya başlıyor ve hiç takınmadığın soğuk bir yüz ifadesi takınıyorsun.
Yalnız başına yaşadığını, bedenindeki yaraların sebebinin ise kendin olduğunu öğreniyorum bir süre sonra. Boşlukta hissettiğin her an izlerin çoğaldığı gerçeği vuruyor yüzüme.
Gözlerin çaresizliği benimsemeye başladığında sana yaklaşıyorum. Elinden hiç ayırmadığın resmin sana bir teselli olmasını bekliyorsun. Korunmaya ihtiyacın olduğunu gösteren duruşun kendini belli ediyor. 'Çaresiz gözlerinle ne kadar daha saklayabilirdin bu gerçeği?' diye düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş yüzlü çocuk, markhyuck
Fanfictiondonghyuck, insanlardan uzak, kendi yalnızlığıyla çevrilmiş alanlarda bir şeyler karalamayı çokça severdi. mark ise onun soyutlaşmış hayal gücüne istemsizce katılan sıradan bir insandan ibaretti. © rosauvl all rights reserved [#1 markchan]