Çok kırgınım size...
Normalde bu kadar geç bölüm asla atmam ama verdiğim 15 oy sınırını bir türlü geçmediniz, gecikmesinin en büyük sebebi buydu.
Okuyan 130 kişi nasıl 15 tanecik oyu veremiyor aklım almıyor.
Koronayım, zar zor yazıyorum...
- Şunu da söyliyim bu bir geçiş bölümü bu yüzden kısa tuttum, zaten uzun bir bölüm yazacak halim yok.-
İyi okumalar 💜
"Siktir, bu gerçekten de Rose. Ne bok yediğini sanıyor, amacı ne?"
"Para."
Jimin yerinden kalkıp dolabına ilerledi ve rahat kıyafetler çıkarmaya başladı.
"Rose daha önce Namjoon'a da yakınlaşmaya çalışmıştı. Ama tabi ki sürtük istediği karşılığı alamadı."
"Jimin, aslında bir yandan üzülüyorum... Baban ona-"
"Hiçbir şey yapmaz. Hamile bırakıp çocuğu sattıktan sonra terkeder. Ya da belki onu da bir adama satar? Bilemem. Ama emin ol, güzel ve genç bir kız 30 yaşındaki kadından daha değerli onun için."
Jungkook saçını arkaya taradı. Öğrendikleri ona ağır geliyordu, bir türlü sindirememişti.
Rose onu zorla elde etmeye çalışsa bile bir yanı onun için üzülüyordu. Düşmanı bile olsa kimsenin başına dehşet verici olaylar gelmesini istemezdi. Ve Rose dehşetin ayaklısına bulaşmıştı."Ne düşünüyorsun?"
"S-sadece...ya anneme birşey yaparsa?"
Jimin hafifçe gülümseyip Jungkook'un yanağını okşadı.
"Zaten annenin babamı terk ettiğini söylemedin mi? Ortada bebekte yok. Rose da işin içine girdiğine göre daha fazla annenle zaman kaybetmeyecektir. Bir sorun çıkmaz emin ol. Düşünüp kendini daha fazla yorma."
Akşam saatlerine doğru Jungkook, konuşmanın verdiği yorgunluktan uyuya kalmıştı. Jimin eline battaniye alıp yanına kıvrıldı ve üzerlerini örttü.
Bir süre yüzünü izledi Jungkook'un. Vurduğu yerlerde kalan izlerin üzerinde gezdirdi parmağını.
"Benden nefret ediyorsun..."
Elini kahverengi tutamlara çıkardı.
"Bebeğim inan bana, seni herşeyden herkesten, bütün kötülüklerden koruyacağım. Ama önce kendimden koruyacağım."
"Buna gerek yok."
Dedi Jungkook aniden gözlerini açarak.
"Beni kendinden korumana gerek yok Jimin. Çünkü biliyorum sen bana zarar veremezsin."
Gözleri doluyordu yavaş yavaş. Sarışının elini yanağına bastırdı.
"Ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım beni bırakma. Çünkü s-sen iyisin Jimin, bunu görebiliyorum. İçimde hissedebiliyorum."
"Şşhh ağlama bebeğim, neden ağlıyorsun."
Jimin Jungkook'un ani ruh değişimi için endişelenmeye başlamıştı. Ağlamaması için parmaklarıyla göz pınarlarını sildi.
" J-jimin."
İçindeki tüm şefkatle konuştu sarışın.
"Söyle bebeğim."
"Seni seviyorum."
İçindeki ağlama dürtüsünü bastırmaya çalışarak tebessüm etti küçüğüne.
"Öyle mi? Ne kadar seviyorsun beni."
"Çok seviyorum. Tüm kalbimle."
Sonunda Jimin'in de gözleri dolmaya başladığında dudakları yavaşça kavuştu. Nazikçe öptüler birbirlerini.
Jimin sımsıkı sarıldı ateş gibi yanan bedene. Başını boyun girintisine yaslayıp içine çekti saçlarının kokusunu. Korktuğunu biliyordu, annesine zarar gelmesinden endişe duyduğunu biliyordu. Ve korkusunu almak ister gibi okşadı kahve tutamları. Dokunuşları o kadar narindi ki, sanki onu incitmek istemiyormuş gibiydi.
"Bende seni seviyorum bebeğim. Tahmin ettiğinden çok daha fazla hemde..."
Jungkook kollarını bedene iyice sarmaladı.
"Senden tek isteğim korkmaman Kook. Babamdan korkmana gerek yok, ben varken senin kılına zarar veremez tamam mı? Ne sana, ne de annene."
"Tamam.."
Birbirlerine olan sevgi ilanlarından sonra sıcacık kollar içinde uykuya bıraktılar kendilerini...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Game Of Fate | Jikook
FanficKasaban şehre taşınan Jungkook, okulun daha ilk gününden sarışın serserinin gözüne batar. Ayrıca psikopat okul müdürü ile beklenmedik olaylar üst üste gelir ve hayatı tamamen değişir... [30.11.21] jikookfic #1 semejimin #1 ukekook #3 jikook #10