14. BÖLÜM GİRDAP

24 3 1
                                    

Herkese selam! Umarım iyisinizdir dostlarım. Bugünkü yeni bölüme hoş geldiniz! Okurken keyif almanız dileğiyle... Bu arada hep hatırlatıyorum, şimdi de olduğu gibi lütfen oy kullanın, yorum yapın, ve beni takip edin bu kadar yani! Neyse... 🍓🍓

--------------------------------

Ruhumun kasveti dört mevsimi de yaşıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ruhumun kasveti dört mevsimi de yaşıyordu. Kalbim yorulmuş cam kırıklarına basa basa hâlâ yürümeye çalışıyordu. Elimi attığım her şey kuruyordu. Bazen duyduklarım ve gördüklerimin aynı şey olmadığını anlıyordum. Bir kuş gibi çırpındıkça daha dibe battığımı düşündüm. Ve buna engel olamadığımı da gördüm. Hayatım boyunca insanların tecrübelerini gördüm. Tecrübeler birdenbire kendiliğinden oluşmuyordu, tecrübeler yaşayarak, alışarak oluşuyordu.
Sabrımın ağrıdığını işitiyordum. Istırabım beni dilsizleştiriyordu.

Gördüklerimden sonra, hiçbir şey yapmamıştım. Bir süre de kendime gelememiştim. Çiğdem'in Barlas'ı öpmesi beni neden bu kadar rahatsız etmişti. Kendimi boşlukta, hissetim. Yaşadığım şok beni sorguluyordu.

Anlayamıyordum.... Asla anlayamazdım. Onu neden bu kadar çok önemsediğimi anlayamıyordum. Barlas'a karşı nefret değil, kırgınlık duyuyordum artık öyleydi. Ama, gördüklerim onu benden uzaklaştırmıştı.

Çiğdem Barlas'a aşıktı onu çok seviyordu, ve doğal olarak onu koruyor, sahipleniyordu. Kendime itiraf edemediğim bazı şeyler vardı, kendimden sakladığım şeyler. Gün gelecek, belki de kendime acı vererek, hatırlatacağım şeyler.

Saat gecenin bilmem kaçıydı. Geceyi severdim, ama küçüklüğümden beridir gece garip bir kabus bedenimi kaplıyordu. Halsizleşiyor, sanki boğuluyordum.
Gördüklerim beni uykusuz bırakmıştı. Uykusuzdum. Loş ışığın etkisi ile kafamı sağa doğru çevirdim. Saatlerdir böyleydi. Sağa dön sola dön ve düşünceler... Gözlerim duvarımdaki saate kaydı.

05:30

Bu saate kadar uyumamıştım. Gerçi, düşünüp durmuştum. Ve doğru yola yine varamamıştım. Ne yapsam bu çaresizlik beni terk eder diye düşündüm. Yatağımdan kalktım bir zombi gibi hissetmiştim kendimi. Sessizlik benim, daha da halsizleşmeme neden olmuştu. Masama oturdum.

Masanın üzerindeki telefonumdan mesajları kontrol ettim. Gonca yarınki programı bana göndermişti. Baktığımda, adı yabancı birçok ders vardı, ilk dersim ile Barlas ilgileniyordu. Barlas bana öğretmenlik yapacaktı. Ona karşı ne hissettiğimi bilmiyordum. Ama hissettiğim her neyse hissetmiyormuş gibi yapacaktım. Program bir haftalıktı. Bir haftada ne öğrenebilirsem öğrenecektim. Yoksa, Gökçe abla'dan biraz daha zaman isteyecektim.

En büyük sıkıntım, dil öğrenmekti. Onu da eminim ki, halledecektim. Halletmeliydim ki, insanlar ile iletişime geçebilme şansına sahip olurdum.

Telefonumu kapattım ve notlarıma baktım. Not almayı seviyorum çünkü, öğrenmem kolaylaşıyor, gibi düşünüyordum.

Her şeyi baştan kontrol ettim, olay yerine gelen ilk kişi Aysun Hanım'dı o geldiğinde Jonas maalesef ki ölmüştü. Jonas, katile karşı direnmiş olmalıydı ki, merdivenlerin oraya kadar kaçmayı başlarmış ancak, bunda yeterince başarılı olamamıştı.

KAYBOLANLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin