2.BÖLÜM DÖNÜM NOKTASI

102 49 0
                                    

Bilinmezliğe doğru gidiyordum. Sadece bilinmezlik ve bir boşluk karanlık bir boşluk içinde sıkışıp, kalmıştım. Artık çok uzaklaşmıştım en, çok da kendimden acılar insanı başka bir insana dönüştürür derlerdi. Evet bunu full HD izlemiştim kendimde. Kendimi nasıl düzelteceğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Zaten karanlığın içinde buğulup, gitmiştim. Kırıktı tüm aynalar parçalara ayrılmış, beni andırıyordu. Kendini kaybetmişliği andırıyordu.

Küçükken sokakta top oynayan çoçuklara penceremden bakar ve imrenirdim. Kış mevsiminde kar topu oynadıklarını, kardan adam yaptıklarını görürdüm. Ama ailemin yoğunluğundan dolayı hiçbir zaman böyle keyif verici oyunlar oynayamadım. Ve her zaman içimde uhde kalmıştı.

Aldığım aramadan sonra psikoloğumun beni izlediğine şahit olmuştum. Bu rahatsız ediciydi. Evet psikoloğum olabilirdi ama, beni izleyebileceği anlamına gelmiyordu. Ve işin garip tarafı ise beni nerden bulmuştu.
Telefondan sonra başımı merakla denizin maviliğinden alıp, sağa sola çevirdim. Ama kalabalık olduğu için bir iz yoktu.
Barış omzuma dokununca hafifçe irkildim. Yüzümü çevreden alarak Barışa çevirdim.
"Ne oluyor?" dedi yüzündeki ifade edişeliydi.
"Psikoloğum tarafından takip ediliyorum." Açıkça söyledim. Yüzündeki ifade komik bir hal aldı. Elindeki pamuk şeker süsünü yanında duran çöp kovasına bıraktı.
"Nasıl bir psikologmuş bu böyle? " dedi dalaga vuran ifadesi ile gözlerimi devirme bir olmuştu.
"Kızım kızma hemen o nasıl velfecir bakışlar öyle seni düşünen bir psikoloğun var kötü mü??" dediğinde ellerimi göğsümde topladım. Ve denize karşı kaşlarımı çattım.
"Beni düşünmesini bir kenara koy, bu oldukça rahatsız edici." dedim yanaklarımı şişirerek.
"Belki de buralardan falan geçiyordur. Ne bileyim anasını satayım" Barış ardı ardına cümlelerini sıralarken gözlerimi ona çevirdim.

"Artık gidelim mi?" dedim sessiz ve umursamaz çıkan sesimle gökçe 'nin telefondaki sesi tesadüfe benzemiyordu. Daha çok beni gözlemliyor, ve yorum yapıyordu. Daha dün tanışmıştık ve her şeyi çok hızlı ilerletmeye çalışıyordu.
Oysa ki kaç yıl boyunca yaşadıklarım bir hızla çözülebilecek şeyler değildi.

"Saat daha erken" Barış'ın sesi kulaklarımı doldurduğunda düşüncelerime ara verip, tekrar ona döndüm. Yüzündeki ifade* ne yapmaya çalışıyorsun* gibiydi.
"Aslında bakarsan okula gittsek daha güzel olacak çünkü, biliyorsun ki derslere girmediğimi Güney hoca, anneme bildirebilir. Ve bu durum annem için hoş olmaz." dedim gözlerimi, gözlerinden ayırmadan. İmalı tavrı yüzüne yansımıştı.
"Güney hoca ne olacak?" dedi ellerini göğsünde toplamış sorusuna cevap istiyordu.
"Dersi bitmiş olmalı bundan sonra da gizlice girip çıkarım en mantıklı olan bu yoksa, beni zora sokar." dedim. Gözleri anlamsız bir ifadeye çevrildi. Kaşlarını kaldırdı.

"Pekiâlâ o zaman daha fazla beklemeye gerek yok kazamız mübarek olsun" dedi ciddi ifadesi yüzünde yer edinmişti. Endişeli gözüküyordu. Ama fakülteye tekrar dönmesem de dersleri kaçırmış olacaktım. Dersleri bir kenara koy en önemlisi de güney hocayı atlatmaktı. İlk başta gitmek istemiyordum ama daha fazla dikkat çekmek pek iyi olamazdı. Elimdeki şekeri barışa uzattım. Yarısını yemiştim. Sivilce yaptığı için fazla şeker tüketemiyordum.
"Çöpe atabilirsin. " dedim başımla çöp kutusunu işaret ettim. Afalamış bir şekilde baktı ağzını açtı
"Ona tam olarak 15 lira verdim, bu kadar değersiz olamaz. " dedi dudaklarımı ıslatım. Gözlerimi devirdim.
"Al o zaman sen ye, " dedim şekeri ona uzatarak,
"Ver yoksa çöpe gidecek güzelim şeker. " dedi ve elimdeki şekeri bir çırpıda aldı. Onu izlerken gülmemek elimde değildi.
Başımı saladım. Kafamla arabamın olduğu yeri işaret ettim. Elindeki şekeri yerken bir yandan da bana bakıyordu. Tepkimi anlayınca önüme geçti. Ve yürümeye başladı. Arabanın yanına gelidiğimizde arabanın kapısını açarak içeri geçtik.

KAYBOLANLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin