Herkese tekrardan selam! Öhüm öhöm bu sonradan eklenmiş bir duyurudur.
Bildiğiniz gibi kitabımız Haziran ayında raflardaki yerini alacak. Burada güncel olarak okuyan sizler için bölümleri paylaştım. Ancak bu saatten sonra kaldırmak zorundaydım.
Bu yüzden dikkat dikkat! Eğer buraya yeni gelmiş bir okuyucu isen, sana fikir vermesi için ilk birkaç bölümü yayında bırakıyorum. Umarım beğenirsin :)
Artık sayılı günler kaldı Leyla & Ömer'le buluşmamıza! Ben ilk kitabımmış gibi heyecanlıyım çünkü uzuuun bir zaman olmuştu. Umarım benzer heyecanları taşıyoruzdur.
Kitaplarıyla kavuşanlar bu sevince beni de ortak edebilirler. Aşırı mutlu olurum, bence biliyorsunuz :)
İnstagram'da "gizembilici" kullanıcı adıyla aratıp duyuruları da takip edebilirsiniz.
Hepinizi kocaman seviyor ve öpüyorum. ^^
-------------------------------
Bu satırları okumakta olan sevgili okur,
Hayat koşuşturmacasında muhtemelen yollarımız hiç kesişmedi seninle. Büyük ihtimalle birbirimizin bir selamını almışlığımız bile yok. Yani seni tanımıyorum. Hakkında hiçbir bilgiye sahip değilim. Adın ne, yaşın kaç, mesleğin ne? Hepsi muamma bende.
Ama olsun. Samimi bir giriş yapalım istiyorum yine de. Zira bu zamanda yokluğundan içli içli yakındığımız değerlerden biri samimiyet.
Meselâ, aklıma gelmişken, bir örnek vereyim zamane samimiyetsizliklerimize...
Birbirimize nasılsın? diye soruyoruz. Fakat cevabını gerçekten merak ettiğimizden mi? Hayır. Değil maalesef. Sadece bir sohbeti başlatmak amacı güderek yapıyoruz bunu. Genellikle, konuşmaya öyle pat diye girmek olmaz, önce bir halini hatırını sormuş olayım diye düşündüğümüzden sadece.
Yoksa karşımızdakinin halini hatırını merak ettiğimiz yok. Zira hayat koşuşturmacasında öyle çok sahnemiz var ki, birbirimizin hali ve hatırıyla dertlenerek kaybedecek(!) zamanımız yok. Evet, buna bile bir kayıp gözüyle bakıyoruz. Düzen böylesine bencil işlediğinden, bu nadide soru dahi her geçen gün anlamını yitiyor...
Sorunun anlamını yitirdiği, aldığımız cevabın her daim 'iyiyim' oluşundan belli. Kötüyüm diyen yok, fark ettiniz mi? Neden? Herkes iyi olduğundan mı? Hiç de değil. Alakası yok. Karşısındakinin öylesine sorduğunu bildiğinden, herkes her zaman iyi. Bu yüzden başka bir cevap vermeye tenezzül eden yok.
Ama gelin, beraber kıralım bu samimiyetsiz zincirlerimizi. Birlikte başkaldıralım bu sevimsiz klişeye.
Şimdi, içtenlikle soruyorum size.
Nasılsınız?
İyiyim mi, dediniz?
Yine mi?
Ah, öyle demek istemedim tabii. Yani... Siz beni anladınız. Her neyse. Umarım gerçekten iyisinizdir. Eğer öyleyse, daim olsun iyiliğiniz. Mutlulukla dolsun güzel kalpleriniz.
Durun, gitmeden bir de Cahit Zarifoğlu'na kulak verin. Benim bunca kelime oyunuma karşın; o, yalnız iki dizeyle anlatmış bütün meseleyi.
"Bize sözlerimizden çok,
yüreğimizden anlayan gerek."
Şunların güzelliğine bir bakın! Ne kadar anlamlılar, öyle değil mi? Günümüz ilişkileri için nasıl da deva niteliğindeler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLMASIN RUHUMUZ -Haziran'da raflarda
ChickLitSevdada suskun kalmak, içinde bir yerde, seninle birlikte büyüyen bir kuşu tutup zorla kafese kapatmak gibi. Kuş uçuyor. Ama kafesin hududunca. Ötüyor. Ama için için. Yaşıyor. Ama sessiz sedasız. Sevdalarında suskun ama şahit oldukları haksızlıklar...