10. Bölüm: "Bembeyaz bir sayfaya yepyeni bir hikaye"

16.1K 807 36
                                    

10. BÖLÜM

Otobüs durağı faciasından bu yana -evet, o günü en güzel bu şekilde açıklayabilirdim- üç gün geçmişti. O gün yaşananların bana birçok açıdan ders olması, tutunduğum tek teselliydi. Aldığım derslerden biri ve belki en önemlisi, saatinde binmem gereken otobüsü artık kaçırmıyor olmaktı. Böylece hem işe geç kalmıyor hem de Ömer'le karşılaşmıyordum. Bu güzel bir ayrıntıydı. Çünkü kızgınlığım, ilk günkü tazeliğini koruyordu.

Gözlerimi ekrandan ayırıp çay bardağıma uzandım. Daha bir yudum almıştım ki, boğazımdaki ağrı, bana kendini hatırlattı. Yüzümün buruşmasına engel olamadım. O gün, o soğukta, o kadar uzun zaman boyunca beklemiş olmak, bir soğuk algınlığına tutulmama sebep olmuştu. Ama kendimi en halsiz hissettiğim gün bugündü. Düzeleceğime daha kötü olmuştum.

Bir hapşırık nöbetine daha tutulacağımı anladığımda hemen bir peçeteye uzandım. Art arda birkaç hapşırıktan sonra yorgunlukla arkama yaslandım. Gözlerim o kadar sulanmıştı ki, neredeyse göremiyordum. Kırpıştırmamla birkaç damla yaş olup süzüldüler.

Sonraki dakikalarda bir yandan elimdeki dosyayı düzenledim diğer yandan hapşırıklarıma ve hatta öksürüklerime yetişmeye çalıştım. Sahiden de bugün daha kötü olmuştum. Belki de mesai bitiminde bir doktora görünsem iyi olacaktı. Yeni bir peçeteye uzanırken kapım tıklatıldı. "Girebilirsiniz!" diye seslendim.

Gelen misafirim Selen'di. Son birkaç gündür bir kitap fuarı için şehir dışındaydı. Nihayet döndüğünü görmek güzeldi. Ona bakarken mutlulukla gülümsedim. "Hoş geldin Selen!"

"Hoş buldum. Ay nasıl özlemişim seni Leyla," diyerek bana doğru adımlamaya başladığında ayağa kalktım. Sarılmaya yelteneceğini anladığımda, "Aman Selen!" diye uyardım. "Biraz hastayım. Sarılmayalım şimdi, sana da bulaşmasın."

Uyarımla durdu ama kaşları çatılmıştı. Beni baştan ayağa dikkatle inceledi. "Gerçekten de bitkin görünüyorsun. Ne zamandır böylesin sen?"

"Üç gündür galiba."

"Üç gün mü? Aşk olsun ama Leyla! Neden güzelce istirahat etmek yerine buradasın?"

"Aslında bugünkü kadar kötü değildim. O yüzden izne gerek duymamıştım."

"Umarım doktora gitmeye gerek duymuşsundur, benim güzel arkadaşım?"

Bir suçlu gibi bakışlarımı kaçırdığımda, "Ay inanmıyorum!" dedi, ona dünyanın düz olduğunu söylemişim gibi hayretle. "Hemen şimdi kalkıyorsun ve birlikte gidiyoruz. Çabuk, çabuk, çabuk."

"Ben zaten iş çıkışında gitmeyi düşünüyordum..."

Masmavi gözlerini açabildiği kadar açtı ve hayrete bulanmış sesiyle konuştu. "Daha dört saat var! Ayrıca bu kadar zaman kendine bunu çektirdiğin yeterli. Artık lütfen saçmalamaz mısın?"

Bu tatlılığına karşın gülümsedim ama direnmeye devam ettim. "Hiç değilse şu bölümü halletsem..."

"O dosyayı bana imha ettirmeden kalkar mısın Leylacığım?"

Daha fazla direnemeyeceğimi anladım. Yenilgiyi kabullenip teslim olur gibi ellerimi havaya kaldırdım. Bu hâlim onu gülümsetti. Bilgisayarımı kapatıp eşyalarımı toparlamaya koyuldum. Sonunda giyinmek üzere kabanıma hareketlendim. Selen geri çevirişlerime aldırmadan giyinmemde bana yardımcı oldu.

Burnumun ucunda bir sızlama hissettim, duygusallaşmıştım. Belki de hastalığın verdiği bir hassaslıktı, bilemiyordum. "Teşekkür ederim Selen," dedim minnettarlıkla.

SOLMASIN RUHUMUZ -Haziran'da raflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin