Büyük alandaki uzun sütuna tırmandım. Ellerimi etrafına dolayıp parmaklarımı kıvrımlarına bastırdım ve gözlerimi kapattım. Benim için yapılmış asanın bana verilmesi için kelimelerimi sütuna fısıldadım. Işık gitgide büyürken daha sıkı sarıldım.
-Ben Yüce Zeus'un kızı, Mensis'in kraliçesi, ayın ve avın tanrıçası Artemis'im.
Gözlerimi açtığımda parlıyordu.
-Bana tapanların benim için döktüğü gözyaşlarına ihtiyacım var.
Aşağıda bize refakat eden ajanların geriye doğru yürüdüklerini fark ettim.
-Gözyaşı asasına ihtiyacım var. Gözyaşı asasına ihtiyacım var! GÖZYAŞI ASASINA İHTİYACIM VAR!
Işık büyüyüp beni geriye savurduğunda ne olacağının bilinciyle hazırlattığım minderin üstüne düştüm. Her ne kadar Tobias'ın beni kontrol etmek için gelişini hayal etsem de gelen Alex oldu.
-İyi misin?
Kafamı sallayıp ayağa kalktım. Artık kolumda parmaklarımı bileğimi ve dirseğimi saran incecik zincirler ve bileğimin üzerinde minik kristallerden oluşan bir mücevher vardı. Gülümseyip gözlerimi kapadım. Kristallerin aktığını ve asa şeklini aldığını hayal ettim. Nasıl yapılacağını bildiğin de daha kolaydı. Gözlerimi açıp elimdeki asaya baktım. Olması gerektiği gibiydi.
-Buradaki işimiz bitti. Hadi gidelim.
Ajanlara doğru yürüyüp yanlarından geçtim. Uçağa tekrar binip yerime oturdum. Diğeride yerini aldığında bizi dostlarıma götüren yolculuğa çıktık.
***
Ajan Fury ile konuştuktan sonra benden bir hafta istedi. O işlerini hallederken bende vekil açıklamasını resmileştirmiş ve Alex ile konuşmuştum. Temkinli ve yanlış bir şey söylemek konusunda endişeliydi. Fakat bana eşlik etme konusunda fazlasıyla hevesliydi. Gerekli hazırlıkları tamamlamak dört günümü almıştı. Bu sırada Fury benimle bir kere iletişime geçti. Kullanmak istediğimiz isimleri sormuştu. Ben Artemis Mensis'i kullanacaktım. Alex de Proy soy adını aldı. Kimliklerimiz ile hikayemizi de bize aktardı. İkimiz çocukluk arkadaşıydık ve uzun süre dışlanmış bireylerdik. Aynı diğer öğrenciler gibi S.H.I.E.L.D. bize ulaşmış ve bizi aralarına almıştı. Gayet sıradan bir hikayeydi.Kalan üç gün çok sıkıcı ve uzun sürmüştü. Gerçekçi olması için eşyalarımızı önceden yollamamızı söylediler. Birer büyük ve birer küçük valiz toparladık. Bunlara ihtiyacımız olduğunu düşünmüyordum ama hepsi sahne dekoru için gerekliydi. Anna dolabımdan uygun olan kıyafetleri isteksizce toparladı.
Son gün Anna, Apollon, Bella, Leo ve Tanya bizi yolcu etmek için kapıya dizildiler. Anna anaç bir tavırla beni kollarına aldı.
-Benim deli imparatoriçem, kendine çok dikkat et. Seni çok özleyeceğim.
Sonunda bıraktığında içtenlikle gülümsedim. Endişesini görebiliyordum. Omuzlarını sıkıp tokalaşmak için elimi Leo'ya uzattım. Fakat o da koca kollarını belime doladı. Beni etrafında bir tur döndürüp yerime koydu.
-Sorun olursa bize haber verir Anna. Endişelenme artık, ihtiyacı olursa yanında olacağız.
Aynı samimiyetle Bella ve Tanya da sarıldı. Tanya duygularını göstermesede Bella söylenmeye devam ediyordu.
-Orada ne işin var anlamıyorum. Onları kıskanmaya başlayacağım. Ne olurdu onları buraya getirsek?
Aynı işlemi Alex içinde gerçekleştirirken kenarda bekledim. Apollon da bana sıkıca sarıldı. Söylenecek her şey söylenmişti. Şefkat dolu gözlerine bakıp gülümsedim. Bir insanın bakışları bile değişir miydi? Oda bana gülümsediğinde veda merasimi bitmişti.Ardından yerlerimizi alıp uçuşa geçtik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTEMİS-2
FantasyKaderin nasıl işlediğini bilirsiniz. Yine aynı yerdeydim ve yine birileri bir şeyleri hatırlamıyordu. Kaderin işine bak ki bu sefer hatırlamayan ben değildim. Bana doğru yürüyen Andrea'yı görmek kalbimin teklemesine sebep oldu. Canlı kanlı karşımday...