Koş. Hızlan. İleriye Jisung. Daha ileriye.
Az kaldı işte.
Çoktan kilisenin haçı göründü. Kurtlu elma ağacı tam yolun sapağında. İlerle.
"Of öldüm öldüm!"
Bütün motivasyonum kanalizasyona karışırken Jeongin sırtında çantalarımız ile kilisenin girişine yığıldı.
"Nasıl gidiyorsun tazı gibi ya?"
Nefes nefese sorularını sıralarken yerdeki kar poposunu ıslatmıyormuş gibi oturduğu yerde debelendi.
Bazen neyi neden seviyorum ben de bilmiyordum.
"Yalnız kaç senedir buradayım hiç böyle güzel bir zamanda gelmemiştim."
Sessizce ben de yanına oturdum.
"Al." dedi elindeki termostan çay doldurup.
Sıcak çayı elime tutuşturmasıyla da dizlerime uzandı.
Son zamanlarda bunu hep yapıyordu.
Kitap okurken, çay içerken ya da ayakta dikiliyorsam bile bedenini bana yaslayıp dinleniyordu.
Sessizce elimi saçlarına daldırdım. Kurbağalı şapkasının ezdiği tutamlar parmaklarımda tekrar nefes almaya başlarken Jeongin'in hızlı nefesleri yerini huzurlu iç çekişlere bırakmıştı.
"Burası çok güzelmiş Jisung." dedi manzarayı izlerken.
Ben de onu izliyordum.
Çayımdan bir yudum alıp güldüm istemsizce.
"Zevklerim iyidir."
"Şuradan geldik değil mi?"
Parmakları ile ileride bir yeri gösterirken çoktan doğrulmuştu ama elimi ensesinden çekmemiş, çekememiştim.
Sanki parmaklarımdaki soğukluk onun nabzında yok oluyordu, onda yok oluyordum.
Jeongin beni mahvediyordu.
"Merhaba gençler."
Arkamızdan gelen ses ile ikimiz de dönerken çok önceden beri tanıdığım müze görevlisi bize selam verip içeri girdi.
"Ay." dedi Jeongin kıkırdayıp.
"Yanlış anlamamıştır değil mi?"
"Neyi?" dedim kaşlarımı çatıp.
"Öyle hani-"
"Neyse ya boş ver."
Demek istediklerini yutup çantasında bir şeyler aramaya başlamıştı.
"Anlamadım Jeongin." dedim elindeki çantayı kendime çekip.
"Önemli bir şey değildi." dedi sırıtıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Carmela! jeongsung
Teen FictionIf this was meant for me, why does it hurt so much? And if you're not made for me, why did we fall in love? If I'm not mistaken, then I was the last to know. And if you return for me, I'd never want for more. [jeongsung]