Gelmemişti.
Gidişinden iki saat sonra bir kere aramıştım onu ve onda da hiçbir sorun olmadığını söyleyip aceleyle telefonu kapatmıştı. Sonraları tekrar aramayı düşünsem de, ses tonundaki isteksiz ve aceleci konuşma biçimi aklıma geldiğinde bundan vazgeçtim. Her ne yapıyorsa, rahatsız edilmek istemediği açıktı.
Dün akşamki apar topar çıkışının ardından uzunca bir süre salonda onu beklemiştim. Öyle ki, havanın aymasına yalnızca birkaç saat kalmıştı. İçimdeki huzursuzluğun getirdiği uykusuzluğun bir sebebi de daha önce uyumuş olmamdı. Uyku tutmamıştı, ben de geç saatlere kadar kitap okumuştum. Ne var ki okurken uzandığım koltukta bir süre sonra sızıp kalmıştım. Ta ki duyduğum kilit sesine kadar.
Bilincim duyulan sesle açılırken hissettiğim ilk şey vücuduma hafiflikle vuran ürpetiydi. Üzeri açık uyuduğumdan biraz üşümüştüm. Gözlerim aralandı. Sessiz adımlar evin içine doğru ilerlerken bir anda kesildi. Gözlerimi yumup yavaşça uzandığım yerden doğruldum.
"Bana burada uyuduğunu söyleme."
Uyku mahmuru gözlerle sesin sahibine yöneldi bakışlarım.
"Peki."
Kaşları çatıldı. "Peki ne?"
Uzuvlarımın açılması için oturduğum yerden yavaşça ayaklandım.
"Peki söylemem."
Sabır dilercesine suratıma baktı. Telefonumu bıraktığım yerden alıp saate baktım. Yediyi henüz geçiyordu. Gözlerim bana doğru adımlayan adama çevrildi.
Yorgun bakıyordu. Uyumadığı kızarık göz altlarından belliydi. Üzeri buruş buruş olmuştu ve yer yer tozlanmıştı.
"Neredeydin?" diye sordum konuşmasına müsaade etmeyerek.
İki saat anlayışı bu muydu?
"İşim biraz uzadı kusura bakma."
"Biraz?"
Bakışlarını kaçırdı. Eli ensesini ovarken odayı tarayan bakışları en son yine üzerimde durdu.
Derin bir nefes verdim. "Bana söyleyecek misin?"
Belki hafızam yerinde olsaydı ve bir yıldır evli olduğumu bilmekle kalmayıp anımsasaydım, ona hissettiğim yakınlık duygusuyla benden bir şey saklamasına izin vermez ve yaptığı şey her ne ise ondan öğrenirdim. Fakat şu an bir yakınlık duygusu beslemediğim adama, karısı olsam da öyle hissedemediğim için bir zorlama yapmayacaktım. İsterse kendi anlatırdı.
Ki bakışları bana anlatıp anlatmayacağını söylüyordu.
"Asel," dedi sıkıntılı verdiği nefesiyle. Etrafta oyalanan iki koyu kahve göz, gözlerimle buluştu. "Zamanı değil."
Sustum. Öylece birkaç saniye konuşmadan yüzüne baktım. Dediğim gibi, istemiyorsa söylemezdi.
"Gidelim," dedim konuyu kapatıp yanından geçip giderek. "İşe geç kalmayalım."
Her ne kadar patronu olduğumuz yer de olsa disiplinle çalışmak en iyisiydi. Yayvanlıkla kimse bir yere gelemezdi. Zaten dün de benim yüzümden o da gitmemişti. Bu yüzden inceleme ve onay bekleyen bir yığın evrağın bizi beklediğini biliyordum.
Yatak odasına çıkmak için merdivenin ilk basamağına adım attığım an konuştu.
"Bazen," dedi konuşmasına birkaç saniyelik boşluk sunarken. Adımlarım kesilirken başım ona döndü. Bakışlarımı bakışlarıyla yakaladığında devam etti. "Bazen diyorum ki," derken bana doğru adımlamaya başladı. "Keşke benimle zıt düşüp kızsa bana. En azından bunu benim ve bizim için yaptığını bilirim." Hemen yanı başımda durdu. Gözlerimiz arasında görünmez bir düğüm varcasına kimse bakışlarını tek saniye farklı bir yere çevirmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİZİ HATIRLAT | +16
Teen FictionKasıtlı bir kaza sonrası hafızasını kaybeden bir kadın. Karısının onu hatırlamadığı bir adam. Ve devamının yazılı olduğu bir kitap... • "Ya seni ve bahsettiğin aşkımı hatırlamazsam?" Keskin ve kararlı bakışları bakışlarıma tutundu. "O zaman seni tek...