Bölüm 23: Tutkuya Teslimiyet

3.6K 238 100
                                    

Arkadaşlar emeğimin karşılığı olan o minik yıldıza dokunun lütfen. Satır aralarına yorumlarınızı bekliyorum.

-

İpin son anda elinizden kaçmasını önlemenin nasıl bir his olduğunu daha önce tattınız mı? Sanki ipin ucu elinizden kayıp gitse bir daha asla hiçbir şey eskisi gibi olamayacak gibi gelir.

O an göğüs kafesimin içinde hissettiğim derin boşluğun bir tarifi yoktu. O ipin ucunu kaçırmaya çok yaklaştığımı hissetmiştim. Sadece birkaç saat önce şu an bulunduğum odada dikilmeye devam edip peşinden gitmeseydim çok şey değişebilirdi. Berbat bir histi.

Onun benden uzaklaşması düşüncesi berbat bir histi.

Kabullenemediğim gerçekler belki de kabullenmek istemediğim hafıza kaybım yüzündendi. Bilmiyordum ben de. Hala bilmiyordum fakat artık içimde bana seslerini duyurmak için çan çalan kelebeklere karşı üç maymunu oynamayacaktım. Onlara karşı kulaklarımı kapatmamın ne bana ne de ona bir faydası dokunmuyordu.

Yaşananlar her ne kadar içime tarifi imkansız korku ve pişmanlık serpse de iyi bir yanı da vardı.

Barın beni kendime getirmişti. Görmemek için direndiğim gerçekleri yüzüme çarpmıştı. Kendi içimde muhasebesini dahi yapamadığım bazı şeylerin hesabı, artık içimde görülmüştü.

İçimdekinin aşk olduğunu söylemek için henüz çok erkendi. Daha önce tatmış olsam da hatırlamıyordum bu duyguyu. Yine de böyle bir şey olmadığından emindim.

Emin olduğum bir diğer şey de, Barın'ın varlığına alışmamdı. İlk başlarda varlığı bana zorluk teşkil ederken, şu an yokluğu düşüncesi kalbimi sıkıştıran bir azap bahşediyordu ruhuma.

Ellerim dudaklarıma gitti.

Onu öpmüştüm.

Onu ben öpmüştüm.

Benim için inanılması son derece güç bir durumdu ama yapmıştım. O an bir kere olsun hislerimi bastırmamayı tercih etmiş ve onu öpmüştüm.

Nasıl öpüşmüştüm acaba? Amatörce miydi yoksa hafızamda buna dair bir şeyler hala yerini koruyor muydu?

Beğenmiş miydi peki?

Ah, Asel! Ne düşünüyorsun sen böyle?!

Öpüştüğümüz anın kareleri zihnimde kart kart açılırken yanaklarımda hissettiğim ısı ve karıncalanma kesinlikle o anki cesaretimden eser kalmadığının göstergesiydi. Onu öpüşümün ardından beni kendine çekip tekrar dudaklarımızı birleştirmesi, dudaklarımın arasına sızan dudakları ve birbirine temas eden bedenlerimiz... İlk defa yaşadığım ve tüm vücudumun karıncalandığı inanılmaz bir andı. Onun dudaklarımdaki tadı bambaşkaydı. İçmeye doyamayacağım bir sudan farksızdı.

Gözlerimi sıkıca yumdum. Hafif bir inilti çıktı dudaklarımdan. Şimdi onun yüzüne nasıl bakacaktım!

Sen Asel Söğüt Başer, utanıyor musun?

İnanması zor ama evet utanıyordum. Bu eve ilk adım attığımda bana olan yakınlaşmalarının içinde utanç yok denecek kadar azdı. Utanmıyordum. Fakat günden güne ona karşı içimdeki çölde hareketlenmeler oldukça utanmaya başladım. Sözleri, gözleri, her bir zerresi. Hem hayran bırakıyordu hem de utandırıyordu.

Tabi çoğu kez de hırçınlaştırdığını kabul etmek zorundaydım.

Deli bir yanım olduğunu çok iyi biliyordu. Hem bana hitabı değil miydi bu?

Deli kadınım...

Hala dudaklarımın üzerinde duran parmaklarımı indirdim. Telefondan saate baktım. Gecenin 03.00'ü olmuştu. Hiç uyumamıştım. Uyumak da imkansız görünüyordu zaten.

BANA BİZİ HATIRLAT | +16Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin