Bre bismillah alın bölüm
"Başlayacağım böyle işe ya." diye bağıran bir ses kulağına geldiğinde Harry, Draco ile arasında olan garip sessizlikten gerilmiş bir şekilde yatağında büzülmüştü. Aslında el sıkışmalarına kadar her şey güzel ilerliyordu.
Harry hafifçe gülerken Draco'nun asla tahmin edemeyeceği şeyleri aklından geçiriyordu. 'İnanamıyorum, inanamıyorum, Draco'nun elini tutuyorum çünkü elimde şu an. Bu günleri de görecek miydim Tanrım, o kadar mutluyum ki tam şu an alnımın oratsına kuş sıçsa umrumda olmaz. Ron'a anlatsam kesin dalga geçer, gerçi inanmazdı ki. Off Hermione kesin 'elini alttan tutmalıydın, 2.34 saniye sonra da bırakman gerekti' falan filan der. Uff ne diyorum ben ya?'
İkili ellerini ayırdıktan sonra ortamda garip bir sessizlik baş gösterdi. Artık düşman değillerdi değil mi? Normal insanlardı. Şu anda birbirlerine bakarken konuşmaları gerekirdi. İyi de, normal insanlar ne konuşurdu ki?
Draco'dan ses seda çıkmayınca Harry bir adım atmayı denedi. "Ee, daha daha nasılsın?"
Draco'nun suratı garipleşirken Harry 'Niye böyle oldu şimdi ya?' diye düşünmeye başladı. Hergün barıştığı bir insanla konuşmuyordu sonuçta. Draco'nun ilgi alanlarını, ailesini, özel hocasının evlilik durumunu vs. bilmesine rağmen şu an öylece kalmıştı.
"Daha daha iyiyim?" diye cevap verdi Draco.
"Şey, ee, annen nasıl?" diye sordu Harry ilk aklında geleni.
Draco bir geriledi. "Pardon?"
Harry ne dediğini fark eder etmez şekilden şekile girdi. "Hayır öyle demek istemedim, yanlış anladın. Tamamen masumca bir soruydu-"
"Tamam Potter." Draco sırıttı.
"Bak vallaha kötü bir şey-"
"Potter, anladım."
"Emin misin?"
Draco kahkaha atmaya başladın. "Ulan anladım dedim ya," Odayı inletecek şekilde gülmeye başladı. "Bence benim senin iyi olup olmadığını sormam gerekiyordu. Çok dengesizleşmişsin, sen böyle değildin?"
'Hepsi senin yüzünden zalımın oğlu.' diye geçirdi Harry içinden. "Ben de bilmiyorum, sanırım Madam Pofrey'in ilaçları yüzünden oldu."
Draco gülmeye devam ederken bir öksürük krizine girdi. Harry hemen başuncunda duran suyu ona uzattı. "Al, iç."
Draco'nun suyu içip sakinleşmesinden sonra ikilininin arasındaki o garip sessizlik başlamıştı. Duyulan sesle da sona ermişti.
Revirin kapısı çok geçmeden açılınca Harry, sesin kaynağının tanıdık biri olduğunu gördü. Bu, kolunun altında ona destek olan Rosebelle ile gelen Drew idi.
Harry'nin yüzünde hafiften güller açmaya başlamıştı. Drew'u tekrardan gördüğünden değil, onun az önceki nidasından ve sinirden kızarmış suratından. Bu demektir ki, Ravenclaw kupayı kazanamadı, o halde...
"Sakin ol, dur, yat şuraya. Madam Ponfrey birazdan gelir." dedi kız abeyini yatağa yatırıken. "İlla ayağını daha kötü edecektin değil mi?"
"Umrumda değil."
"Ebenin hörekesini gör o zaman." diye patladı kız.
İki kardeş birbirine öfkeli bakışlar atarken Harry çekinerek konuştu. "Şey, sakıncası yoksa, maç ne oldu?"
Drew Harry'den tarafa bakmazken Rosebelle kısaca cevapladı. "Berabere kaldınız."
"Hadi ya." dedi Harry birazcık hayal kırıklığına uğrayarak. O Gryffindor'un kazandığına inanmıştı. Yine de, tamamen kaybetmekten daha kabul edilebilir olduğunu düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay mı, Kahve mi?《Drarry》
Fanfiction"Çay mı, kahve mi?" Günlük hayatımızda sıklıkla karşımıza çıkan bir soru. Ama Draco ile bu soruyu çok daha farklı bir şekilde ele alacağız.