Revirde çıkan kavga Madam Pomfey'in iki takımın da oyuncularını odadan atmasıyla son bulunca Harry tatlı sessizliğin keyfini çıkardı. Bundan çok geçmemişti ki Draco da ayağının iyileşmesiyle reviri terk etti. ("Yarın derse girmemek için bir bahane verdiğiniz için teşekkürler")
Madam Pofrey ise onun on günde tamamen iyileşebileceğini duyurdu. Günde bir defa içmesi gerek ilacı verdi ve her gün içip içmeyeceğini kontrol edeceğini belirtti. Harry, ona her şey için -özellikle de verdiği onca rahatsızlığa rağmen günün geri kalanında ona karşı gayet nazik olduğu için- teşekkür etti. Arada bir ayrılmaları dışında gece yarısına kadar yanlarında kaldı. Gitmeden önce Harry'nin eline, eğer kendinde bir rahatsızlık hissederse anında Madam Pomfrey'e ulaşabilmesi adına panik butonuna benzer küçük bir şey sıkıştırdı.
Onun da ayrılmasıyla olabilecek en garip ikili revirde yalnız kalmışlardı. Uzun zaman boyunca ikilinin arasındaki sukunet rahatça korunmuştu. Harry bundan oldukça memnundu, iki medeni insan gibi maç sonrası tartışmamışlardı. Ama maçın dışında konuşmaları gereken bir konu olduğunu biliyordu gözlüklü. Aralarındaki durum iyice garipleşmişti, ona içindekileri belli etmesi gerektiğini hissetti Harry.
"Biliyorsun, değil mi?"
Derin sessizliğin içinde yan tarafından bir hışırdama duydu genç. Revirin kocaman penceresinden giren ayın zayıf ışığı ona dönen diğer gencin yüzününün yarısını aydınlatmıştı. "Neyi?" dedi ifadesizce.
Harry ona yandan bir bakış attı. "Neyi kastettiğimi biliyorsun." Drew sessizleşti böylece, Harry bununla cevabını almış oldu. "Eh, bu aralar neden garip davrandığın anlaşılıyor. Nasıl anladın peki?"
"Draco'nun sana attığı mesajı gördüm," dedi kumral çocuk baş ucundaki suyu yudumlarken. "Tamamen bir tesadüftü, telefonunu kurcalamıyordum."
"Anladım." Harry de onun yaptığı gibi kendi suyuna uzandı. "Anlamadığım yer ise neden hiçbir şey olmamış gibi -yersiz laf sokmalarının haricinde- davrandın? Birlikte ders çalışmaya bile devam ettik. Ne bana gelip şu romantik filmlerdeki klişe 'Sevdiğim çocuktan uzak dur, kevaşe.' gibisinden bir konuşma yaptın, ne de bunun hakkında Draco'ya bir şeyler yetiştirdin. Bizim aramızın iyi olmadığını pekala bütün okul biliyor, en muhtemel durumda Draco benle ara sıra dalga geçer veya benden mümkün olduğunca uzak dururdu. İkisi de senin işine gelirdi. O halde, neden? Dikkate değer bir sebebi mi var, yoksa sadece bu kozu kullanmaya bile değer görmedin mi?"
Harry'nin bu uzun konuşmasının ardından Drew'un tarafında bir sûkunet can buldu. Saniyelerin hiç bu kadar uzun gelmediği sırada aslında Harry için hava hoştu. Sonuçta bolca zamanları vardı, Drew'un cümlelerini toparlamasını beklemek onun için bir sakınca bulundurmuyordu. Zaten, fazla beklemesi de gerekmedi.
"Eğer bir yanlış anlaşılma varsa düzeltmek isterim, ben senin Draco'nun nefretine maruz kalmanı veya acı çekmeni arzulamıyorum. Gidip de seni Draco'ya ispikleyecek ve küçük dürülmen için planlar kuracak kadaf hayatsız değilim. Sadece, bunu Draco'ya söylemenin bana düşmeyeceğini düşündüm. Senin dediğin klişelerdeki entrika düşkünü insanların seviyesinde olmak istemedim. Sonuçta, her ne kadar benim sevdiğim kişiyi senin de sevmen hoşuma gitmese de, zor durumumda bana yardım ettin ve biz belli bir süredir arkadaşız. Seni hem aşka hem Quidditch'te rakibim olarak gördüğüm bir gerçek, sana yönelik sataşmalarımı çocukça olarak da algılayabilirsin. Ama ben düşündüğün kadar fesat bir insan değilim. Yani, bu aşk üçgeni olayını akışına bırakmanın en iyisi olacağını düşündüm, kötü mü ettim?"
Harry, beklediğinden daha iyi bir geri dönüş aldığına şaşırmadan edemedi. Demek ki, aşk rakiplerinin bile iki medeni insan gibi konuşabildiği durumlar olabiliyordu. "İyi etmişsin."
"Elbette iyi ettim, dört göz."
"Kes sesini, bacaksız."
İki çocuk dediklerine gülmeye başlamışlardı. Kahkahaları büyük revirde bir kez daha yankılanırken, 'Ne trajikomik gündü ama...' diye düşündü Harry. "Eh, kötü geceler o zaman."
"Korkunç kabuslar."
'Eh, neden olmasın? Zaten güne korkunç bir kabusla başlamıştım.' Genç kendi kendine sırıttı, artık sinirlerinin alt üst olmasının suçunu rahatlıkla şu belalı ikiliye atabilirdi. Ve bu yorucu günün ardından tatlı bir uykuya dalabilirdi.
Selam
Bir leş bölüm daha efenim
Ben buna yazmak yerine yayımda olmaya kurgularıma yazıyorum umarım sövmezsiniz
Ama bundan daha güzel kurgular he
İyi bir hp kurgusu tasarlayıp yazmak istiyorum ama ilham perilerimi çalıştırmak için hiç havamda değilim, şu notları düzeltmem lazım önce
Artık instagram orucu da başlattım, küfürü azalttığım gibi instagramı da bırakıcam böyle size de öneririm, instagram çok kanser artık biraz geziyorum cinnet geçirip çıkıyorum hem zaman kaybı
Bari biraz da kurgu hakkında konuşalım, aga ben hala Drew'u cok seviyom Harry'nin gözünden bakıldığında ne kadar gıcık olursa olsun, onun gözünde de Harry öyle sonuçta, hatta bence Harry ile tartışmaları eğlenecli bile, çok seviyom canım karakterim
Bi de bu uzun nutukları konuşmaları yazmaya bayılıyorum şiir gibi akıp gidiyor
Neyse herkese iyi bayramlar
Sizi seviyoreeeee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay mı, Kahve mi?《Drarry》
Fanfic"Çay mı, kahve mi?" Günlük hayatımızda sıklıkla karşımıza çıkan bir soru. Ama Draco ile bu soruyu çok daha farklı bir şekilde ele alacağız.