18 - Peter Wendy'i kaybediyor

662 65 214
                                    

Yine cumartesi, aynı gün içinde Hogwarts'ın iksir dersliğine, odadaki bir masanın üzerine yeleştirilmiş çeşitli malzemelerin kokusu yayılmıştı. Masanın yanı başında duran mvi gözlü bir gencin önündeki kazanda, aslında kadife moru rengi olması gerek koyu yeşil bir sıvı fokurduyordu. Odadaki tek ses kaynağı da buydu, bu mavi gözlü genç her ne kadar normalde bir şeye odaklandığında sessizleşse de, bugünkü sukunetinin arkasındaki tek sebep bu değildi. Hatta bu sebep, iksirin olması gerektiği renge bürünmemesinde de etkiliydi.

Drew sinirle hırlayıp yaptığı iksiri üçüncü kez yok etti. Yaklaşık bir saat önce Rosebelle'ye olan sözünü tutup kızın ödevini yapmaya başlamıştı. Drew'un Rosebelle'den bir sınıf üst olmasından mütevellit bu ödevi yapmakta bu kadar zorlanmaması gerekiyordu. Ama aklına takılan o şey oğlanın yeterince odaklanmasını engelliyordu.

Kafasına takılan şeyin ne olduğu hakkında çok düşünmemize gerek yok. Beklendiği gibi beyninde hala iki gün önce gördüğü mesaj yankılanıyordu. Harry'e, Draco'dan gelen mesaj. Özellikle de Draco'nun ona sesleniş biçimi ilgisini çekmişti, "Çay".

Drew, kırk yıl düşünse bu "Çay"ın Harry olacağı aklına gelmezdi. Kimin gelirdi ki zaten? Yani, Harry Potter ve Draco Malfoy'un arasında geçenlerden haberi olmayan yoktu okulda. Bu yüzden mesajı ilk gördüğünde büyük bir şoka uğramıştı. Hatta bu "Çay"ın, namı diğer Harry Potter'ın, Draco'yu kandırmış olabileceği ihtimali bile daha inandırıcı gelmişti başta. Ama  Potter'ın bunu yapmak için bir sebebi yoktu, yoksa var mıydı?

Kafasında deli sorularla geçiriyordu bu iki günü.

"Lanet olsun," dedi kendi kendine, masaya yumruğunu vurarak. "Dikkatimi toplamalıyım, yoksa bütün günümü burada geçireceğim. Hem daha şunun araştırma zırvalığını yapmam gerek."

Tekrardan bir iksir kitabındaki tarifi gözden geçirdi. Gergin bir şekilde ceviz kabuklarını parçalamaya başlayacağı sırada dersliğin kapısı yavaşça açıldı. Drew kafasını kabuklardan kaldırdığında kapının eşiğinden gözüken sarı kafayı fark etti. Normal bir zamanda oğlanın karnındaki kelebekleri oyun havasına kaldıracak bu olay, şimdi ise onu daha da germişti.

"Hey, nasılsın bakalım, Kahve?" dedi Draco her zamanki neşeli sesiyle.

Drew yapabildiği en iyi sahte gülümsemeyi yerleştirdi suratına. "Harika, peki ya sen?"

"Bomba gibiyim, hatta kendimi süpürgeyle Amerika'ya gidebilecek kadar iyi hissediyorum." dedi Draco yüzünde bir sırıtmayla. Ardından gözü koca kazanın ve onlarca malzemenin bulunduğu masaya gitti. Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı. "İksirden bir ödev verildiğini hatırlamıyorum."

Mavi gözlü açıkladı. "Bu ödev benim değil, kız kardeşimin. Önemli bir radevusu olduğu için benden yapmamı rica etti. Ben de onu kıramadım."

"Ah, keşke senin gibi abim olsa." dedi sarışın iç çekerek.

Diğeri şeytanca sırıttı. "Abiyi bilmem ama benim gibi bir sevgilin olabilir."

Draco'nun ağzı kocaman bir "o" şekli aldı. "Nasıl güzel flört ettiğini unutmuşum."

"Sanırım sana bunu daha fazla hatırlatmalıyım."

Draco gözünü kıstı ona. "Senin sessiz, çekingen bir inek olduğunu sanıyordum. Ama bayağı flörtözsün."

"Aslında çekingen olduğum doğru, biraz içime kapanık biriyim. Ama yakın olduğum insanlara karşı bir çekincem yok." dedi mavili.

"Beni yakının olarak görüyorsun yani?"

"E yani, sonuçta bir nevi flörtümsün." dedi kumral oğlan bıraktığı cevizlere dönerken. Çünkü birazdan açacağı konuda Draco'nun g9zlerinin içine bakmaya pek hevesli olduğu söylenemezdi. Kritik durumlara düşebilir ve yalan söylemek zorunda kalabilirdi, gözlerine güvenmiyordu. "Flört demişken, senin diğer flörtün nasıl?" Şöyle bir yukarı baktı. "Aslında iki kişi aynı anda yürütmek çok adice bir davranış. Ama bunu bilerek bu işe girdim, bu yüzden bir şey söyleyemem."

Çay mı, Kahve mi?《Drarry》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin