Bölüm 6: Hata

392 23 0
                                    

Büyük, siyah ve göz alıcı arabanın öylece durup hiçbir yere gitmediğini fark edince içimi ufak bir endişe kapladı. Acaba arabanın içinde kim vardı? Siyah camlarından dolayı arabanın içi görünmüyordu. Oldukça gizemliydi. Ama belki de birini bekliyordu ve ben de boşu boşuna kuruntu yapıyordum. Bunu öğrenmenin güzel bir yolu aklıma gelmişti. Evet saçmaydı. Ama içimdeki endişeyi söndürecekse bunu yapabilirdim.

Oturduğum yerden kalktım ve kulaklığımı aceleyle kulağımdan çıkardım. Hızlı adımlarla durağın sağ tarafından yürümeye başladım. Nefes nefese kaldığımda biraz durup nefesimi dengelemeye çalıştım. Bu sırada etrafıma bakınıyordum arabanın beni takip edip etmediğini anlamak için. Arkama doğru yavaşça dönüp baktığım sırada araba motorunu çalıştırıp yanıma yaklaştı. Beni takip ediyordu bu araba. Kimdi bu cidden? Azılı düşmanlarım falan yoktur ki benim.

Yürümeye devam ettim. Adımlarımı daha da hızlandırmaya çalışıyordum. Koşmamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü arabanın dura kalka beni takip ettiğinin sesini duyabiliyordum.

Araba tekrar benim yanımda durdu. Artık öfkemi ve korkumu dengeleyemiyordum. Aniden durdum ve arkamı dönüp siyah arabaya baktım. Baktığımda göz alıcılığını bir kere daha fark ettim.
Ön cam yavaş yavaş açılmaya başladı. Kalbim sanki benden bağımsız hareket ediyordu. Bu kişinin kim olduğunu düşünmek işini bir kenarı bırakacaktım sonunda. Benden ne istiyor ki? Arabanın içine merakla bakarken cam neredeyse açılmıştı. Fakat ben arabanın sağ tarafında olduğumdan direkt olarak sürücü koltuğundaki kişiyi görememiştim. Araba çok d yüksek değildi. Eğildim ve baktım. Beni bu kadar korkutan, heyecanlandıran kişinin o kadar da korkutucu olmadığını fark edince isteksizce gözlerimi devirerek durağa doğru yürümeye başladım. Ama bu sefer adımlarım normal hızdaydı. Yağmur hala devam ediyordu, biraz da üşüterek. Otobüs durağına yavaş yavaş yaklaşırken arkamda aldırış etmeden bıraktığım arabanın kapısı kapandı. Yanıma geliyor olduğunu anlasam da normal bir şekilde yürümeye devam ettim. Durağın altına sığınıp yağmurdan korunma isteğimi bir kenarıya fırlatan eylemi gerçekleştirip kolumu tuttu ve kendine döndürdü hışımla. Bu çocuğun derdi neydi benimle? Tanımadığı birine bunları yapabilme özgüveni nereden geliyordu?

Düşüncelerimin ve kolumun acısının etkisiyle yüzüme acı ifadesi yerleşti. Canım gerçekten acıyordu ve suratımdaki ifadeye rağmen bu eylemi sürdürmeye devam ediyordu. Bakışlarını biraz daha karartırken canımın daha da acıdığını fark ettim. Ani fakat fazla sert olmayan bir hareketle beni durağa ittirdi ve sırtımın reklam panosuna hafifçe dokunmasını sağladı. Kolumu tuttuğu elini kolumdan sakince çekti ve nemlenmiş saçlarından geçirdi. Tüm bu hareketler boyunca sakinliğini korumuştu. Yüzüme doğru aynı sakinlikle yaklaştı "Bu havada eve yürüyerek gitmek hastalığa davetiye çıkarmak değil mi sence de?" dedi. Bu sözlerini söylerken gözlerime odaklamış olduğu gözlerini bir kere bile kaçırmadı. Artık bana bu kadar yakın olması rahatsız edici gelmeye başladığı sırada reklam panosuna dayamış olduğum sırtımı dikleştirip yanından geçmek için bir hamle yaptım. Fayda etmeyen bir hamleydi. Sakinliğiyle tekrar aynı yere doğru çekti ve derin bir nefes aldı cevap beklermişçesine. Sinirime hakim olmayacağımı ve az sonra kırıcı ama bana doğru gelen şeyler söyleyeceğimi biliyordum. Çünkü sinirlenince doğruları söylemek karakteristik özelliklerimdendi.
"Keyfimden yürümüyorum herhalde! Tabi sen rahatsın. Babanın sana aldığı göz alıcı araban altında." dedim.

İfadesizliğe yakın bakışları ile biraz kıstı gözlerini. Kaşlarının çatılmasını beklerken gözlerini taramaya başladım. Tahmin ettiğim gibi öfkesi gözlerinden okunuyordu. Fakat tek duygu bu değildi. Kırgınlığın darmadağın olmuş parçaları bakışlarının her yerine saçılmıştı. Emir kırgındı. Erkekler ağlamaz, kırılmaz söylentisine her ne kadar inanmasam da bu sözün Emir için geçerli olduğuna emindim. Hâlâ da farklı düşünmek istemesem de görmüştüm o kırgınlığı. Emir'in bakışlarında paramparça olmuş kırgınlığı fark edebilmiştim. Belki daha dikkatsizce baksam asla fark edemeyecektim. Saklayabilmekte başarılı olsa da benim önüme geçememişti.
Gerçekten düşünmeye başladığımdan bu yana etrafımdaki insanların giydiklerine, saçlarını nasıl yaptıklarına, nasıl göründüklerine bakmak ve onları dışlarıyla eleştirmek yerine tam olarak gözlerinin içlerine bakarak o an hangi duyguyu yaşadıklarına, düşüncelerinden neler geçtiğini anlamaya çalışmaktayım. Başkalarına göre doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama bana göre en doğrusu bu. Zaten en doğru da kendi doğrundur.

Koyulaşmış ve kısılmış gözleri gözlerimdeyken birden yumruk yaptığı eline kaydı. Zaman yavaşlamış gibi oldu bir an ve sonra bir gümbürtü koptu. Sol tarafıma yavaşça baktığımda panonun camının çatlamış olduğunu görmek bakışlarımı Emir'in yumruk yapmış olduğu eline çevirmemi sağladı. Elinin şiddetli bir acıyla yandığını hissettim hiçbir tepki vermemesine rağmen. Bu sırada nefes alış verişim değişmiş, kalbimin çarpıntısı uzaktan duyulur olmuştu.

"Babam..." diyip duraksadığı an canını yakan bir şeyler söylediğimi anladım. Korkmaya başlamıştım. Çünkü sesi öyle kötü geliyordu ki bana kendime sinirlenmemi sağlayabilirdi.

Uzun bir bakıştan sonra nihayet konuştu. "İstesen de istemesen de seni ben bırakacağım." Kolumdan çekiştirerek arabasına doğru götürdü beni. Öndeki kapıyı açtı ve fiziksel güç kullanmak yerine bakışlarının gücünü kullanmayı tercih etti. Arabaya bindim. Ama bunu bakışlarının sertliğinden değil az önce görmüş olduğum o kırgınlık yaptırdı bana.Benden sonra o da arabaya bindi ve hızlı bir hareketle anahtarı çevirdi. Onunla eve gidene kadar hiç konuşmamayı tercih edecek ve önüme dönüp suskunluğumu koruyacaktım.

Evin önünde durduğumuzda çantamı sırtıma takıp kapıyı açtım. "Teşekkür ederim." dedikten sonra arabadan inecekken kolumu tuttu. Gözlerimi ona çevirdiğimde sesizce 'Rica ederim." dedi. Sakin görünüyordu yine.
Arabadan inip kapıyı kapattım. Bu sefer engel olmamlıştı. Arabanın gitmesini beklemeden apartmana yöneldim. Şimdi bir de neden geç kaldığıma dair hesap verecektim. Azarı da yiyecektim. Asansöre binip üstümü başımı kontrol ettikten sonra anahtarımı çantamdan çıkararak asansörden indim. Kapıyı açıp içeri girdim ve her ne kadar ıslanmış olsa da arabanın içindeki sıcaklıktan dolayı kurumuş olan paltomu üzerimden çıkardım. Annem köpüklü elleriyle mutfaktan çıktı ve anında soru sormaya başladı.
"Nerede kaldın?"
"Otobüsü kaçırdım." dedikten sonra daha fazla soru soracağını bildiğimden odama girip kapıyı kapattım. Dolabımdan pijamalarımı alıp giydim ve kendimi direkt yatağımın sıcacık yorganının altına bıraktım. Bugün olanları düşünmemek istiyordum. En azından sadece şimdilik.

Emir'in gözlerine kırgınlığı yerleştiren bendim evet. Ama bilseydim asla böyle bir şey söylemezdim. Yarın ilk işim o kırgınlığı yaşattığım için ondan af dilemek olacak.

UKALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin