Bölüm 9: İtiraf

300 12 4
                                    

Issız sokak boyunca Emir'in güçlü sayılabilecek kollarında yolculuk etmiş ve Poyraz'ı arkamızda bırakarak ilerlemiştik. Uzaktan oldukça ironik gözükse de onun kollarının arasında küçücük kalmıştım. Güvende hissetmeme neden oluyor ve sanki beni daha da sarıyordu. Hoşlanmamıştım yine de bu histen. Güven vermesi normal anlarımı anlamsız yapabilirdi. Buna ihtiyacım olduğu yalanına kapılıp hayatım boyunca aptallıklar yapabilirdim. Belki de büyütüyordum.

Poyraz ve arkadaşları hâlâ arkamızdaydı. Fakat Poyraz şaşkın ve kızgınlığından alev almış gözleri ile bize bakmayı sürdürüyordu. Göz göze geldiğimizde sinirinin kuvvetli olduğunu bir kez daha anlasam da belki de onun ve Emir'in iyiliği için yaptığımı anlamadığından bana böyle baktığını düşünmeye başladım.
Sokağın bitişinde artık caddeye çıktığımızda kalabalığın farkına vararak yürümek istediğimi söyledim. Umrunda olmadan bir taksiyi durdurdu. Kapıyı açarak bileğime fazlaca dikkat edip arka koltuğa oturmamı sağladı. O da ön koltuğa oturup hızlıca kapıyı kapattı ve şoföre gideceğimiz yeri söyledi. Duyar duymaz itiraz etmeme sebep olan bu sözcükler bir kere çıkmıştı Emir'in ağzından. Vaz geçmezdi.

Hastaneye geldiğimizi anladığımda kapıyı açmak için sağa doğru uzandım ve sonra da o tarafa doğru kaydım. Dışarıya adımımı attığım an Emir koluma yapışarak yardım etmeye çalıştı. Buna hiç gerek olmadığını bilse acaba ne yapardı?
Bileğimin burkulmuş olduğunu belli ederek yürümeye devam ederken ne kadar zorlandığımı fark ettim. Hastanenin kapısına yavaş yavaş yaklaştığımızda içime çöken korku ve endişe ayaklarımın geriye adım atmasını sağlıyor gibiydi. Emir sakin görünse de endişelenmiş olabileceğini düşündüm. Fakat buna dair hiçbir iz taşımıyordu suratında. Onun için sorun olmayışı da bunun bir kanıtıydı. Hatta belki de tek sorun bendim. Onların kavgasını önlemek için böyle bir yalana başvuran da bendim ve muayene olunca tüm foyası açığa çıkacak olan da.

Hastanenin büyük kapısından içeri girerken üzerimizdeki klimadan dolayı saçlarım uçuşmuş ve dağılmıştı. Sağ kolumu omzuna atmış olduğum Emir'in yüzüne de savrulmayı ihmal etmeyen saç tutamlarımı yatıştırmak için omzundaki kolumu kıpırdatınca sağ elini elimin üzerine koyup hareket etmemi engelledi. "Kalsın." derken bana bakmayı reddetmişti.

Doktorun muayene odasına hızla ilerlerken saçlarım klimanın da uzakta kalmasıyla bir bir dökülmüştü aşağıya doğru. Muayene odasının kapısını çalıp girdiğimizde doktorun bayan olduğunu fark ettim. Kapısının yanında yazılı adına bakmak aklıma bile gelmemişti. Emir olanları anlatırken ben de kısaca odayı incelemeye başladım. Açık mavi hâkim olsa da odada bir karanlık mevcuttu. Huzur vericiliği yoktu. Uzun ve dar bir odaydı. Penceresi küçüktü. Oradan girebilecek ışığı da engellemek ister gibi mavinin tonlarında bir perde ile kapatılmıştı.
Doktorun bana gülümseyerek yaklaştığını görünce tepki vermedim. Sadece oturduğum yerde biraz daha dikleştim. Uzanmamı söyleyince şu ana kadar Emir'in kucağına aldığı an da dahil hiç çıkarmamış olduğum çantamı çıkarıp yere koydum. Uzandım ve bileğimi muayene etmesine izin verdim. Doktorun her bastırdığı yerin acıdığını söyleyerek yalancı bir şekilde inliyordum. Tam tatmin olamadığını anladığım doktor bileğimin burkulmuş olup olmadığını anlamak için röntgen çektirmemiz gerektiğini söyledi. Odadan çıktığında gözlerimin dehşetle açılmasını bekledim. Emir sakince bana bakıyordu. Fakat bakışlarımı tam anlamıyla fark ettiğinde "Sorun ne?" diye sordu. Bir şeyler uydurmam gerekiyordu. Bu durumu kurtarabilecek bir şey bulamazsam yalanım ortaya çıkacak ve hem rezil olacak hem de gözünde zavallı gibi görünecektim.
Düşünmek için gözlerimi kaçırdığımda yerden çantamı alıp "Hadi." dedi.
Telaşla "Ben..." diyebildim sadece. Söyleyebileceğim şeyleri kafamda tartarken en mantıklı geleni fakat her ne olursa olsun yine de mantıksız olanı söylemeye karar verdim.
"Sen ne?" diye sorduğunda dikkatimi toplayarak "Ben şey... Tamam bak biliyorum çok saçma ama bu bir korku sonuçta ve engelleyemiyorum." dediğimi duyunca kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Röntgen çektirmekten korkuyorum." dediğimi işitince kendim bile inanmadım. Böylesine saçma bir şey söylemekten başka aklıma bir şey gelmemesi çok üzücüydü. Cevap vermesini beklerken o sadece güldü.
Emir gülmüştü. Hem de alaycılığı barındırmadan ilk defa gülmüştü. Komik duruyordu. Sanki kaşlarını çatması yüzünün doğal haliydi de farklı bir şey yapıyor gibiydi. Alıştığımdan farklıydı bu.

UKALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin