Gecenin bir yarısı olduğu kanısına varmamı sağlayan, karanlığa boğulmuş gökyüzünün sadece kendi olduğu kısmını aydınlatabilen aya baktığımda içimde bir şeyler yapma isteği doğmuştu. Hatta ne yapacağımı bile biliyordum. Resmim mükemmel sayılmazdı fakat berbat da değildi. Canım sıkıldığında yapabileceğim bir aktiviteydi. Aslında tam olarak yapmak istediğim buydu. Bir şeyler karalayarak kendimi rahatlatabilir en azından düşüncelerimden bir an olsun uzaklaşabilirdim. Olanları düşünmek içimi kemiriyordu. Bunu durdurmam gerektiğini fark ettiğimde odamın camının önüne oturmuş gökyüzünü seyrediyordum.
Resim yapma fikriyle çalışma masama geçmeden önce kitaplığımdan büyük bir kâğıt ve resim kalemimi aldım. Ne çizeceğimi biliyordum. Yani en azından konusunu. Bir şeyleri düzeltmenin zor olduğunu ve hataların can yakıcı olabildiklerini yeterince öğrenmiştim. Böyle şeyleri yarım yamalak öğrenebilmiş birini çizecektim. Bir yanı kendini savunurken diğer tarafı acımasızlığı savunan birini. Ve içinden çıkan benliğini. Özgür bırakabildiği, bıraktığı kısmını ve parmaklıkların arasına hapsettiği, hapis etmek istediği kısmını. Arasındaki farkları. Duyguları, kişiliği, hayatı ve mantığı bu resimde olabilir miydi ki? Yapabilirsem güzel olacağını düşünüyordum. Bir yandan da yapamayacağımı.
Başladım bir şeylere. Bu kişi bir erkek olacaktı. Bir anda buna karar vermiştim. Kumral saçları olacaktı. Ve siyah gözleri. Birbirinden orantısız saç rengi ve göz rengi. Yüzünü pürüzsüz yapmak yerine gerçeğe daha yakın olan ten dokusu olacaktı. Ve birkaç ufak ize sahip olan, çene kemikleri biraz belli olan, fazla yuvarlak olmayan bir surat çizecektim.
Dudakları kalın da ince de olmayacaktı. Belirsiz olacaktı. Saçları fazlaca dağınık olacaktı. Gözleri kısık tam karşısına doğru meydan okurcasına hiddetle bakan bir surattı bu kafamda beliren. Nereden başlayacağıma karar vermek için aklımdaki bu tüm parçaları birleştirdim. Karşıma ne mi çıkmıştı? Karşıma bana birini hatırlatan, şaşırtıcı derecede benzeyen bir çehre çıkmıştı. Bu bilinçaltımın bir oyunu olmalıydı. Tekrar düşünmeliydim.
Fakat ne kadar düşünsem de birleşen parçalar Emir'i andırmakla kalmıyor resmen onu karşımda hissettiriyordu. Korkmuştum. Beni ele geçiriyor olamazdı değil mi?
Beni kendine kurban edemezdi.
Kafamı toparlamaya çalıştım. Fakat onun o çehresi oradayken nasıl çizecektim başka bir çehre? Bu ihanet mi olurdu? Emir'e değil, zihnime!
Uyumaya karar vermeden hemen önce bu konuyu neredeyse yarım saat düşündüğümü ve içimden konuştuğumu fark ettim. Yatağıma uzandığımda belimin ağrıdığını ve uykumun da epey zamandır yanımda olduğunu hissettim. Soluma dönüp iyice yatağa sindim ve ellerimi başımın altında birleştirerek uykuya daldım.Alarmın o acımasız sesi kulaklarımı tırmalarken ne kadar zamandır uyuduğumu kestiremeden kalktım. Saate baktım ve geç kalmadığımı anlayınca rahatça lavaboya doğru yürüdüm. Daha kapısını açmadan bir anda duraksadım koşarak geri döndüm ve telefonumu elime aldım. Saate doğru bakamamıştım. Saatin dersimizin başlama saatini fazlasıyla geçmiş olduğunu görünce üzerime kaynar sular dökülüyormuş gibi hissettim.
Odamda bir o yana bir bu yana koşuşturmaya başladım. Ne yapmalıydım? Annem niye uyandırmamıştı ki? Bir an önce elime geçirdiğim kıyafetleri giydim ve çantamın içinde ne olduğuna bakmadan sırtıma taktım. Hızlıca evden çıkıp asansöre bindim. Hâlâ spor ayakkabımın bağcığını bağlamak ile meşguldüm.
Birkaç saniye için durdum ve o sırada sağlıklı bir şekilde düşünmeye başladım. Beni Poyraz mı alacaktı? Alamaz elbette. Bu saate kadar bekleyecek değil ya.
Asansör zemin katta durduğunda hâlâ düşünüyordum. Ama sonunda ne yapmam gerektiğini bir şekilde bulmuştum. Otobüsten başka bir yolum olmadığını söyleyen beynime uymak zorundaydım. Gülce'yi aradım. Bu sırada da nefes nefese yürüyordum. Durak iyi ki fazla uzakta değildi. Gülce telefonu açtığında anlamayarak dinledim. Sınıftan gelen birtakım seslerdi bunlar. Derste olduklarını anlamam için yapmıştı bunu herhalde.
Ders fizikti. Sevdiğim sayılı derslerden birini kaçırmıştım. Acaba eve geri mi dönsem diye düşünmeye başladım. Bir an arkamı dönüp geriye baktım. Cidden dönmeli miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKALA
Teen FictionGeçmişin önemli olmadığını, geleceğe bakılması gerektiğini söyleyenler geçmişinden korkanlardır. Gelecek kadar geçmişin de önemli olduğunu belirten ben, bu güne kadar bir şekilde yaşadım. Öğrendim, okudum, yazdım, çizdim, başarılar elde ettim, kazan...