Bölüm 12 : Gülümse!

20 1 1
                                    

Zıtlıklar birbirini fark ettirmenin en tesirli yoludur. O parlak ışığın altında çıkan gölgemizin karanlığa yaklaştıkça silinmesi en güzel örneğidir bunun. O gölge silinirken zıtlıklar kaybolur ve kayboldukça bir bütünlük ortaya çıkar. Ama bunun için bile dikkat edilmesi gereken bir çok unsur vardır. Fakat bu unsurların en önemlisi baskının çekingeni ezdiğidir.
Hepimizin bildiği gibi baskın çekingeni ezer. Fısıltıların arasında tek bir gürültünün bile saklı kalamayacağının aksine gürültüde fısıltılar fark edilmeyecektir bile. Çünkü baskın olan ezer ve bize ulaşır.
Ama bu unsurlara dikkat ettikten sonra zıtlıklar fark ettiricidir tezini doğrulamak çok da zor değildir. Siyah ve beyaz en basit örnektir bunun için. Fakat kimse bunun için kendine en zıt karakteri bulup onunla bir ömür geçirmeyi de istemez. Her ne kadar tamamlayıcı olsa da bu eksik hissettirir insana kendini. Ancak zıtlıklar bile bir gün inadını kıracak ve bütün olacaktır. Tıpkı düşüncelerim gibi.
Eskiden birbirine zıt olan düşüncelerim bugün birleşmiş bulunmaktalar. Zor da olsa kabullenmek, içimde başlattığım savaşa galip geldi. Zamanında asla yapmayacağım şeyleri şimdi gözümü kırpmadan hayata geçiriyorum. Ne değişti bilmiyorum. Ama ben değişmedim. İşte burada eskisi gibi duruyorum. Farklı bir başlangıçtan beri farklı olan bir şeyler var fakat bunlar ne bilemiyorum.

Omzumu sarsan biri olduğunu fark edince başımı koyduğum sıradan kaldırdım. "Kalksana Arya!" diye sesleniyordu kafamın dibinde Gülce. "Ne var ki?" dedim.
"Günaydın hanımefendi. Sabah oldu ama ben isterseniz kahvaltınızı yatağınıza getiririm. Pardon sıranıza. Şartların el verdiği kadar sizi ağırlarız." Alay ediyordu.
"Teşekkür ederim. Ama benim gibi soylu bir aileden gelen küçük bir hanımefendiyi okul sıralarında ağırladığınızı aman duymasınlar. Rezillik vallahi." diye alayla karşılık verdim ben de.
Kocaman bir kahkaha attı. Sıcaklığı hissetmiştim. Sonra da gamzelerini göstere göstere suratıma baktı. "Ne bakıyorsun? Çabuk kahvaltımı getir." diye emrettim şakayla. Yanımdan gülerek ayrılınca şaşırdım. Acaba cidden bana kahvaltı mı hazırlayacaktı okul kantininin el verdiği kadar? 'Neyse gelir birazdan.' deyip kafamı tekrar sıraya koydum. Düşüncelerimi uzaklaştırmamı sağlayan Gülce'ye bir teşekkür borçluydum.

Bir kaç dakika sonra kafamı sıradan kaldırıp doğruldum. Uykum yoktu zaten. Etrafıma göz gezdirmeye başladım. Kalktığımı görmüş gibi telaşla hareketlenen birini fark ettim. Halâ herkesin adını tamamıyla öğrenemesem de bu kızın adı hafızama yerleşebilmişti. Buğlem. Biraz rahatsızca yanıma yaklaşarak önümdeki sıraya yüzü bana dönük olacak şekilde oturdu. Neredeyse hiç düşünmeden "Tanışabilir miyiz?" deyince afalladım. "Elbette." diye karşılık verdikten sonra elimi uzatıp "Arya." diye ekledim. Bunu söylerken gülümsemek aklıma gelmediğinden bir süre sonra ekledim o refleksi de.
O da elimi samimi bir şekilde sıkıp sırıtırken "Buğlem." diye ekledi. Bir şey söylemem gerektiğini biliyordum fakat söylemem gereken şey konusunda bir fikrim yoktu. Bu yüzden onun bir şeyler eklemesini beklemeye başladım. Tam da zamanında "O hâlde görüşürüz sonra." dedi.
"Görüşürüz." dedim ben de. Oldukça ilginç bir diyalog olmuştu bu.
Yanımdan ayrılırken sınıfa giren Poyraz'ı gördüm. Hiç tereddüt etmeden yanıma yaklaşıp oturdu.
"Nasılsın?" diye sordum. "İyiyim, sen nasılsın?" dedi.
"Ben de iyiyim."
Konuşmanın resmiliği canımı sıkarken Emir'in de içeri girdiğini fark ettim. Hâli normal görünüyordu. Yaklaşıp arkamdaki sıraya oturdu o da. Bir şey söylemek isterken hocanın içeri girmesiyle bu düşüncem havada kaldı.

"""
Uzun süre sonra ilk defa eğlenceli geçen bir dersi daha bitirdikten sonra hocanın dışarı çıkmasıyla tüm sınıf farklı yerlere dağıldı. Nereye gideceğime ve ne yapacağıma karar veremezken telefonumu elime aldım ve internette dolaşmaya başladım. Sınıfın bir sohbet grubu vardı ve pek konuşan olmazdı. Şaşırmıştım o gruptan bir mesaj geldiğini görünce. 'E-okul için fotoğraf çekilecekmişiz. Kolay gelsin.' yazmıştı sınıftan biri. Numarası kayıtlı değildi ve bu yüzden kimdi bilmiyordum. Gerçi o kadar az kişiyi kaydedebilmiştim ki yazanın adı kayıtlı olsa şaşırırdım. Bu sırada aklıma Gülce'nin yanına gitmek geldi.
Sırasına yaklaşıp "Kahvaltıyı atladın tamam ama öğle yemeğinin affı olmaz." dedikten sonra kıkırdadık. Önündeki sıraya oturduğumda heyecanla dün neden gelmediğimi sordu. "Sabah geç kaldım. O saatten sonra gelsem bile bir çok şey kaçırmış olacaktım." dedim. "Ya sonra?"
"Sonra da evde oturup dizi izledim." dedim "Başka ne yapabilirim ki?" Bunu öyle kötü bir oyunculukla sormuştum ki kendime alayla bakmak geliyordu içimden.
"Emin misin?" diye sorunca belli etmesem de büyük bir korkuya kapılmıştım. Ne duymuştu ki? Ya da nasıl? "Ne oldu ki?" dedim sorusuna cevaben
"Arya açık olacağım." diyince göğüs kafesime baskı yapan korku baş gösterdi bir kez daha. Kafamı sallayarak onaylayınca devam etti. "Herkes fark edemese de birileriyle aranda arkadaşlıktan farklı bir şey olduğunu ben fark edebiliyorum."
"Mesela kim?" Kaygıyla kaşlarımı çattım. " Ayy Arya!" derken son heceyi uzattı. "Latife ediyorum." dedi eski hanımefendileri taklit ederek. Önce gözlerimi şaşkınlıktan fal taşı gibi açsam da sonradan ben de güldüm. Fakat bunun gerçekten bir şaka mı yoksa ima etme mi olduğunu bilemiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 25, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UKALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin