Hatta sadece ben değil Emir de irkilmişti. İkimiz de tanıdık sesin geldiği yöne baktık. Hatta koridordaki herkes. Karşımda dişlerini sıkmış bir şekilde kızgınca bakan Poyraz'ı gördüm. Emir şaşkın ifadesini değiştirerek alaycı bir ifadeye büründü ve "Emredersiniz efendim!" dedi. Çok sakin ama bir o kadar da alaycı bir şekilde bakıyordu Poyraz'a. Adeta dalga geçiyordu. Ve bu sakinliği onu daha da ürkütücü yapıyordu. Poyraz tabi ki de sinirlenmişti bu alaycılığına. Yüz hatları gerilmiş ve vücudu kasılmıştı. Bunu ona dikkatli bir şekilde bakan herkes anlayabilirdi. Poyraz'ın elini yumruk yaptığını gördüğümde her şey hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Yumruk yaptığı elini aniden Emir'in gözüne indirdi ve bu yüzden Emir fena bir şekilde yere düşmüş oldu. Tepkisiz kalmak istemesem de elimde değildi. Koridordaki kızlardan bazıları çığlık atmaya başladılar. Hepsi de cırtlak cırtlak bağırıyordu. Bense donakalmıştım. Tek kelime edemiyordum. Ama bu çığlıklar boş yere de değildi. Çünkü Emir de yerden doğrulup Poyraz'a bir yumruk geçirmişti. Akıllarınca birbirlerine cevap veriyorlardı. Sert bir cevap olmuştu bu. Hem de zarar verecek derecede. Şu anda yapmam gereken onların kavgalarını izliyor olmak hatta içimden yorumlamak değil. Onları ayırmam gerekmez mi? Tabi ki gerekir. İş büyüyeceği kadar büyümüş olsa da bir yerde dur demek bile sonuç ne olursa olsun bizi yakınlaştırırdı. Poyraz'ın yerde yatan halini fırsat bilmek yerine kalkmasını bekleyen Emir'e çevirdim gözlerimi. Kalktıktan sonra bir yumruk daha atmak için hamle yaptığını görür görmez elimi yumruk yaptığı elinin üzerine koydum ve sertçe çektim. Başını hareket ettirmeden gözlerini bana doğru çevirdi. Bunu yapmasını fırsat bilerek onu geriye doğru ittirdim. Emir benim hareketimle geriye doğru sendeledi. Normalde olsa kımıldamayacağını biliyordum. Ama hem yere düştüğünden başı, hem de kavga anındaki sinirle gözü dönmüştü. Yani buna hazırlıksız yakalanmıştı. Yüz ifadesi de şaşkındı zaten.
Bu sırada Poyraz'ın kalkmasına yardım etmek için elimi uzattım. Sıkıca tutsa da gücünü ve ağırlığını vermediğini biliyordum. Ayağa kalkınca elimi elinden çektim.Onların tam aralarında dursam da korkum içimi yağmurdan önce gökyüzünü kollarının arasına alan bulutlar gibi kaplamıştı. Birbirlerine adeta 'Seni 36 yerinden bıçaklayıp yüzüne kızgın yağ dökerek uçurumdan aşağıya yollayacağım.' diyorlardı.
Sakince birbirlerinin üzerlerine yürümeye başladıkları an dehşet ile onlara baktım. Aralarında kalıp pestilimin çıkması kaçınılmaz gibi görünse de ağzımı açmaktan kaçınmayacaktım.
"Durun! Artık saçmalıyorsunuz." diye söylendim yüksek ses tonumla. Sesim tüm koridorda yankılanmasa da etkili olacağını umduğum bir tondaydı. Koridordakilerin gözlerinin hâlâ üzerimizde olması rahatsız ediciydi. Çok da utanç verici bir durumdu. Ama buna katlanmalıydım. Çünkü benim yüzümden kavga etsinler istemiyordum. Çok saçma bir durumun içinde gibi hissediyordum kendimi.
Koridordaki herkesin gözleri gibi Emir ile Poyraz'ın gözleri de bana kaymıştı. En azından artık birbirlerine bakmıyorlardı. Bu sırada Poyraz'ın elini bana uzatması tuhafıma gitmişti. Hatta sadece benim değil.
"Gidelim Arya." demesi de öyleydi. Şu an ikisine de çok sinirliydim. Hatta onların kafalarını birbirlerine sürtüp kıvılcım bile çıkarabilirdim. Ama ne olursa olsun Emir'e çok daha fazla sinirliydim. O beni herkesin içinde rezil etmeye çalışmıştı. Belki amacı bu değildi ama yaptığının sonucu buydu. Şimdi ise sıra bendeydi. Aklıma gelen ve aslında yapmamam gereken planı düşünürken Poyraz'ın elini tutmamakta kararlı olduğumu hatırlattım kendime. Ona inat olsun diye yapacaktım bunu. İstediğim bir şey değildi.
Poyraz'a dönerek "Gidelim." dedim. Emir ise kavgadan öncekiyle aynı olan histerik kahkahasını atmakla meşguldü. Ama aslında sinirliydi. Hem de fazlasıyla Bunu o ateş çıkan kahverengi gözlerinden anlayabiliyordum. Emir'i kızdırmak için Poyraz'ı resmen kullanmıştım. Bunu bilse kesinlikle çok kırılır ve sinirlenirdi. Ama şu an Emir'i öfkelendirmek dışında hiçbir şey umurumda değildi. Bu acımasızlık değildi. Çünkü Poyraz bunu bilmeyecektim Belki de anlamıştı ve hoşuna gidiyordu.
Poyraz ile sınıfın önüne geldiğimizde kapının önünde duraksadım.
"Amacın neydi?" diye sordum sitemle. Boş bakışlarla bakarak anlamadığını ifade edince "Emir'i tanımıyorsun herhalde. Çünkü tanısaydın böyle bir şey yapmaya cüret edemezdin." diye bir açıklama yaptım.
Çok küçümseyici bakıyordum herhalde. Çünkü bundan rahatsız olmuş ve gözlerini bir süreliğine benden kaçırmıştı. Ama sonra tekrar gözlerime bakarak konuştu "Sen de henüz beni tanımıyorsun, Arya. Seni orada rezil etmeye çalıştığını fark edip elinden kurtardım. Bana teşekkür edeceğin yerde azarlıyorsun."
Bu cümleleri içindeki kırgınlık ve kızgınlık ile söylemişti. Yani ses tonu bunun göstergesiydi. Yanaklarım hatta tüm yüzüm kızarmıştı. Yanımdan hızla uzaklaşan Poyraz'a bakmak dahi istemiyordum.
O uzaklaşınca ben de sınıfa gidip sırama oturdum ve ellerimi göğsümde bağlayıp etrafa sinirli bakışlar göndermeye başladım. Tam da ergence davranmıştım. Usulca yanıma yaklaşan Emir'e aldırmamaya çalışarak kafamı yere eğdim. Ona bakarsam sinirlendiğimi anlardı. Belki de sinirden gözyaşlarım göz pınarlarıma tutunamazdı ve ben de bunu pek istemiyordum. Ani bir atılmayla hafifçe öksürdü ve "Prensin nereye gitti?" dedi. Alaycıydı ses tonu. Ne çabuk sinirinden arınmıştı? Belki de sadece rol yapıyordu ve ben bundan rahatsız oluyordum. Bu lafın altında kalmaya da hiç niyetim yoktu tabii. Ama bunun sırası da gelecekti. Sadece zamanı iyi ayarlamam gerekiyordu. Emir'e göz ucuyla bakarak "Kalksana yanımdan." dedim. Normalinden daha farklı bir sırıtışı vardı Emir'in. Beni ne zaman sinir etmek istese bu sırıtışı yüzünde olurdu. Çaktırmamam gerekir ama bunu çok da iyi başarabiliyordu. İşte şimdi de tam olarak bunu yapmak istiyordu. O pis sırıtışı yine yüzündeydi. Sanki bana inat olsun diye oturduğu yere daha da yayıldı. Beni sinir etmeyi başarabilmek için özel ders aldığına emindim ya da aynanın karşısına geçip saatlerce veya günlerce çalışmış olmalıydı. Her neyse diye içimden geçirdikten hemen sonra sırtımı biraz daha eğerek sırama yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKALA
Teen FictionGeçmişin önemli olmadığını, geleceğe bakılması gerektiğini söyleyenler geçmişinden korkanlardır. Gelecek kadar geçmişin de önemli olduğunu belirten ben, bu güne kadar bir şekilde yaşadım. Öğrendim, okudum, yazdım, çizdim, başarılar elde ettim, kazan...