selam, oddinary geldi. bu bolumu okuyorsaniz bittikten sonra stream kasin lutfen. win aldiklarinda sevinen bir skz gelsin gozunuze. ustelik felix hala dans faaliyetlerine tam katilamiyor ve bu onu uzuyor, changbin'in testi de pozitif ciktigi icin promosyonlar bir hafta aksayacak. ama oduller ve chart sayimlari devam edecek. onlara bu bir haftada olacak programlarda ne kadar win aldirabilirsek o kadar mutlu olurlar ve bizde stay olarak gucumuzu gosteririz. onlar sahneye cikmadan bile win alabildigimizi gosteririz ve bu da bizim skz'e en buyuk hediyemiz olur. lutfen bunu goz onunde bulundurun.
yapmaniz gereken tek sey, mv'yi kurallara uygun bir sekilde tekrar tekrar izlemek. cok zor degil emin olun, onlarin yaptiklarinin karsisinda.
keyifli okumalar.
•
en sonunda mark beni toparlamıştı. elimi yüzümü yıkadıktan sonra felix'in aramasını gördüm. cevapladığımda hala burnumu çekiyordum. "sen iyi misin? bir anda kalkıp gittin ve kötü görünüyordun. hepimiz endişelendik."
"evet, sadece.." felix'in sesini duyunca birkaç yaş daha aktı ve yanlışlıkla bir hıçkırık kaçırdım. "ayrıldık. bu kadar."
güzel uydurmuştum. yoksa ağlamamı kardeşine açıklayamazdım. "dur, sana geliyorum tamam mı? daha detaylı konuşuruz."
bir şey diyemeden kapatmıştı. bende mark'ı odadan kovup başka odaya gönderdim. felix gelince odama çıktık. kendimi tutup tekrar ağlamadım. "zaten ona olan hislerimin aşk anlamında olmadığını geç fark ettim. aşk farklı, alışkanlık farklı. alışmışız birbirimize ve seviyoruz sanmışız. ayrı kalınca da ipler koptu işte."
başıyla onayladı ve bana sarıldı. bir süre öyle destek verirken felix geri çekilip bana baktı. "aslında, hem kafan dağılsın diye söylüyorum ama sevgilinin olmasına çok şaşırmıştım. çünkü abimle çok iyi anlaşıyordunuz ve doğruyu söylemek gerekirse sizin çıkmanızı isterdim. gerçi okulda farklı ilişkiniz var ama şunun şurasında bir buçuk ay sonra mezun olacaksın ve aranızdaki yaş farkı fazla da değil. ama işler böyle olunca, biliyorsun işte. sizi hyunjin ile konuşurken duydum sonda. abimin yaptığı çok kaba bir davranış ve eminim ki kırılmışsındır. çünkü ben olsam bende kırılır ve üzülürdüm."
hafifçe başımı sallayıp dizlerimi kendime çektim. felix bile böyle düşünürken benim düşüncelerim saçmaydı. kendi kardeşi ve kuzeni iki haftada beni benimseyip onun yanına yakıştırmışken o kızlarla ilgileniyordu. "bunları konuşmamızın bir mantığı yok. sadece okulda ingilizce öğretmenim ve bu kadar. gitmeden önceki chan hyung yok oldu ve artık beni görmek istediğini sanmıyorum. ki zaten kızlardan hoşlanıyor. bir ihtimal de yok yani."
"aslında seungmin, seninle bir şey paylaşacağım ama aramızda kalacak. hyunjin bile bilmiyor." başımı sallayıp ona döndüğümde bana baktı. "abim kızlardan hoşlanmıyor. minicik bir ihtimalle bile. erkeklerden hoşlanıyor ve bugün neden öyle bir şey dedi anlayamadım. imkanı olmadığını biliyorum çünkü. eve geldiğimizde sordum ve bana yalan söylediğini, söyledi. yani aslında konuştuğu bir kız falan yokmuş ama minho hyung öyle sorduğu için dalga geçmek amaçlı yaptığını söyledi. buna pek inanmıyorum ama."
felix konuşurken size üzerimden kalkan yükün verdiği ferahlığı anlatamazdım. öyle bir rahatlamıştım ki, eminim bu yüzüme de yansımıştı. "min, bilmiyorum ama bak seni zorlamak istemiyorum. eğer abimden hoşlanıyorsan veya hoşlanırsan bunu benimle paylaş lütfen. biz hyunjin ile her zaman senin yanındayız ve elimizden geleni yaparız. abim gerizekalı değil herhalde, senden daha iyi kalpli ve daha güzel birini asla bulamaz."
felix abisine laf atarken gülümsememek için kendimi tutmuştum. derin bir nefes aldım ve ona baktım. söylersem felix bunu sır olarak tutabilirdi. "felix, hyunjin duymasın ama.. yani hani başka bir kişi daha bilmesin diye.. şey.."
felix merakla bana bakarken derin bir nefes verip tek seferde söyledim. "biz öpüştük."
"ne?! çüş! tanrım bir dakika, dalga geçmiyorsun değil mi?" başımı iki yana salladım. şokunu atlattıktan sonra yatağa bayılmıştı. "tanrım, abime birini ayarlarım diyordum ama aşk hayatına bu kadar dahil olacağımı bilmiyordum. nasıl oldu? yani detayını anlatma sakın, ıy bana ne. o mu öptü, yoksa sen mi? ne zaman oldu?"
hafifçe güldüm. doğrulmadan yattığı yerde bana döndü. sarı saçları yatağa yayılmıştı ve çillerini kapatmadığı için meraklı bakışlarına eşlik ederek bana bakıyordu. "ben, iyi hissetmiyordum ve içmiştim. sarhoş olunca da gecenin yarısı evden çıkıp ona gitmişim. işte o arada konuşup saçmalamış ve ben öpmüşüm. ama sonradan hatırladım ve o da karşılık vermişti. hatta ayrıldıktan sonra tekrar o öptü."
şaşkınca bana bakarken bende o anı hatırlamış ve utanmıştım. yanaklarımın kızardığını hissederken felix kıkırdadı. "yoksa sen.. abimden hoşlanıyorsun ve bunu fark ettiğin için aslında sevgilini arkadaşın olarak gördüğünü anlayıp ayrıldın değil mi?"
bu kadar şey konuşmuşken başımı sallamıştım. felix alt dudağını ısırıp ellerini çırparak doğruldu. buna çok mutlu olmuştu. "of artık bir ihtimaliniz var. bir de yakınlaşmışsınız o kadar."
"birlikte de uyumuşuz. yani sabah kalktığımda onun yatağında ve kollarının arasındaydım ki en çok bu beni şaşırmıştı." felix gülümserken bir an durdu. "uyudunuz mu?"
"biliyorum, uyudu mu bilmiyorum çünkü ben uyandığımda o zaten uyanıktı." başını salladı. saatine baktı ve doğruldu. "merak eder şimdi beni. yanına gideyim ve onu biraz sıkıştırayım. yarın haftasonu ve yine sahadayız. sende geliyorsun. görüşürüz!"
el sallayıp koşarak odadan çıkmıştı. gülümsedim ve rahatlamayla arkama yaslandım. bu iyi gelmişti. felix ile konuşup dertleşmek iyi gelmişti. onun kardeşi gibi yakın bir faktördü ama içinde kötülük olmadığı her halinden belliydi. felix melek gibi bir çocuktu ve baksanız sizde anlardınız.
mark kapı sesini duyduğu için yanıma gelmişti. ona olanlardan kısaca bahsedince benimle birlikte sevinmişti ve perdeyi kapatıp parti yapmıştık. yarın sabah gideceği için üzülmüştüm de.
sabaha kadar vakit geçirmiş ve eğlenmiştik. uçakta uyuyacağını söylediği için hiç uyumamıştık. beraber dizi izlemiş ve bazen dedikodu yapmıştık. lucas aramıştı ve onunla konuşmuştuk. mark korece birkaç şey öğrenmişti çünkü kaşla göz arasında okula geldiği gün bir çocuğun numarasını kapmıştı.
sabah onu gönderirken kötü hissetmiştim. yine geleceğini ve lucas'ı da getireceğini söyleyip gitmişti. bende eve geri dönüp öğlene kadar uyumuştum. öğlen felix, hyunjin ve jeongin'in aramalarıyla uyanmıştım. hatta jeongin ararken felix çoktan kapıma dayanmıştı. "hadi seungmin! seninle takım olmak istiyorum. çok iyi oynuyorsun."
gülümsedim ve zorla kendimi kaldırdım. üzerimi değiştirip aşağı inmiştim. felix ile beraber sahaya giderken konuşuyorduk. "bugün bir yakışıklı olmuş var ya, iyi ki benim abim."
tek kaşımı kaldırıp ona baktım. abisini bana pazarlıyordu şu an. "felix, buna gerek yok. onun dehşet verici bir şekilde yakışıklı olduğunu zaten biliyorum."
kıkırdamış ve ellerini çırpmıştı. "biliyordum böyle düşündüğünü!"
—
felix ogrendi sonunda. sizce iyi mi oldu ogrenmesi ya da chan'a bir seyler soyler mi? neyse bolum basinda yazdigim seyi unutmayin lutfen stream go go.
skz ile ve benimle kalin staa, sizi seviyorum.❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pet
Fanfictionchanmin • lisenin bitmesine son iki ay kala geldiğim liseye baktım. cidden sadece babam yüzünden buraya gelmek zorunda mıydım?