gerekli her seyi profilimdeki mesaj kismina acikca yazdigimi dusunuyorum. amacim kimseyi kotulemek veya o tarz benzeri bir sey degildi ki su platformda eskiler ve beni taniyanlar kalsaydi anlardi. daha fazla bu konuyla ilgili herhangi bir yorum gorursem silecegim. umarim anlayisla karsilarsiniz ve baska bir olay yasamadan bu guzel ficimizle guzelce devam ederiz.
keyifli okumalar.
•
kalbimi görmezden gelememiştim. onsuz yapamamıştım. resmen sinirden kafayı yemiştim. hemen bende alışkanlık haline gelmişti. mark ve lucas beni ilk defa bu halde gördükleri için anlam verememişlerdi.
onu çok özlemiştim ve gülüşünü görmeye ihtiyacım vardı. derslerinde onunla ingilizce konuşmaya ihtiyacım vardı. böyle çok boş hissediyordum ve alışık olduğum sokaklardan geçemez hale gelmiştim.
kore'ye geri dönmek istiyordum. daha fazla burada kalmak istemiyordum.
ben gerçekten kalbimi orada bırakıp gelmiştim ve geçer sanmıştım ama geçmemişti. bir haftadır aklımdan çıkmak yerine her dakika daha çok aklıma geliyordu. derslerime bile odaklanamıyordum.
telefonumu elime aldım. ilk iş olarak babamı aradım. "baba, erken uyandırdığım için üzgünüm ama bugün için bana bilet aldırabilir misin? yanına geri dönmek istiyorum."
-
akşam lucas ve mark gelince gideceğimi onlara da söylemiştim. tekrar gideceğim için ikisi de üzülmüştü. lucas bana döndü. "o adama karşı olan hislerin hoşlantının ötesinde ve seni kore'ye geri döndüren de bu. bundan eminim. ama kendini üzecek bir şey yapma min."
"bak, aranızda zaten bir samimiyet vardı. döndüğünde yine aynısı olursunuz ve belki aranızda bir şeyler olur. bu yüzden bizi bıraktığın için üzülme. git ve sevdiğin adamın yanında ol. ilk defa birine karşı böyle olduğunu görüyorum."
lucas da başını sallayarak onaylayınca gülümsemiş ve yan yana oturan ikilinin üzerine atlayıp sıkıca sarılmıştım. ikisi de bana sarılmıştı ve sevgi dolu dakikalarımız bitince bağırarak birbirimizi itmiş ve tekmelemiştik. bizde böyleydik işte.
yarın sabaha biletim alınmıştı. aktarma yaparak gidecektim. eşyalarımı hazırlamış ve toplamıştım. heyecanla bunu yaparken kore'den gelirken bu kadar heyecanlı olmadığımı fark etmiştim.
içimde chan hyungu tekrar görecek olmanın heyecanı vardı. hazırlanırken mark gelmiş ve bir şey kalırsa kargoyla göndereceğini söyleyip içimi rahatlatmıştı. yanına gidip ona sarıldım. "sizi tekrar bırakacağım için üzgünüm ve çok özleyeceğim."
"bizde seni özleyeceğiz aptal. ama hala arkadaşız ve tabi ki görüşeceğiz. hem kore'ye yanına geleceğiz ve daha bize etrafı gezdireceksin." yanağıma bir öpücük kondurunca gülüp geri çekilmiştim.
"önce ben bir öğreneyim de, beraber kaybolmayalım." gülerken cebinden ilaçlarımı çıkartıp verdi. "bunları kullanmayı unutma olur mu? bir de iştah açıcı bir ilaç kullan."
teşekkür ederek almış ve bir kez daha sarılmıştım. benim en kötü zamanımda ikisi de yanımdaydı ve iskelet gibi kaldığımda, evden çıkamadığım zamanlarda bile benden kaçmamış ve yanımda olmuşlardı.
ilaçları bavuluma koyup yatağa, yanına yattım ve birlikte uyuduk.
ertesi gün mark ve lucas beni havaalanına götürürken kalbim ağzımda atıyordu. ait olduğum şehri bırakıyordum ama kalbimin ait olduğu kişiye gidiyordum. ve okul dışında ona asla öğrencisi gibi bakmayarak şansımı deneyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pet
Fanfictionchanmin • lisenin bitmesine son iki ay kala geldiğim liseye baktım. cidden sadece babam yüzünden buraya gelmek zorunda mıydım?