duygusal bir top oldugumu hissediyorum...
•
"bir yemeğe gitmeye ne dersiniz? kutlama yemeği yapmış oluruz." karşımdaki adamdan gelen teklifle başımı salladım. yanımda duran sun-oh çok heyecanlıydı çünkü ilk dizisi olacaktı ama yakışıklı ve sempatik bir çocuktu. eminim ki ekranlarda çok hayranı olacaktı.
"tabi, sun-oh da size teşekkür etmek istiyordu." yönetmen ikimize bakıp gülümsedi ve başını salladı. yanımda duran chan adama öldürücü bakışlar atıyordu çünkü son birkaç gündür evde bu yönetmen yüzünden tartışıyorduk ama iyi biriydi.
"tamam, arabalarla gideriz. beni takip edin." başımı sallarken chan'ın elini tuttum. içinin rahat olmasını istiyordum. "hadi sevgilim, otoparka inelim. sun-oh da bizimle gelir."
bana bakan bakışları yumuşadı ve başını salladı. sun-oh peşimizden gelirken yönetmen çoktan kendi şoförünün olduğu arabaya binmişti. bizde arabaya bindiğimizde chan'a döndüm. "adama şöyle bakmayı ne zaman keseceksin?"
"sikeceğim o bakışlarını. gerçek yüzünü gösterdiği zaman emin ol ki, benimle böyle konuşmayacaksın."
"küfür edip durma chan. kaç gündür aynı konudan çıkamıyoruz ve bundan bıktım. saçma sapan bir adamı hayatımızın odağı haline getirdin resmen."
arabayı hızla sürerken öndeki arabaya yetişmişti. sun-oh arkada tedirgin duruyordu çünkü az önceki tartışmamıza şahit olmuştu. "sun-oh, sorun yok. tedirgin olma."
bana bakıp başını salladı. "ben hiçbir şey duymadım bay kim."
teşekkür eder gibi bir gülümseme verdim ve ondan da aynı karşılığı alınca önüme döndüm. bir restoranın önüne gelince birlikte içeri girdik. yine chan'ın elinden tutmuş ve dibinde durmuştum. o da beni kendine çekmişti.
oturup yemeklerimizi söylemiş ve sohbet etmeye başlamıştık. yemeklerimiz gelince chan derin bir nefes verdi. tam karşımda oturan adamı istemediğinin farkındaydım. "açıkçası biraz buna imreniyorum. bu iş hayatına atıldığında sadece 19 yaşındaydın ve iki senede çok güzel işler başardın. şimdi italya'nın moda elçisi seçildin ve tüm dünyada biliniyorsun."
"babamında bunda büyük bir payı var. üstelik ilk yatırımcım bu sektörde hatırı sayılır biri." tabağımdaki etten minik bir parça alıp yemiştim. başını salladı. "tabi ki öyle. ama onların yardımı sadece parlaman için yeterdi. kendini geliştirip şirket yönetiminde olan başarın ve fiziğin ile buradasın."
chan son beş dakikadır sakin tavrını bırakmış ve her an elindeki bıçağı adama saplayacakmış gibi duruyordu. "bildiğim şeyler olduğu için, bunları bir övgü olarak almıyorum. kendime bir şeyleri başarmak için güvenmesem bu işe atılmazdım. üstelik bu zamanda en büyük destekçim chan'dı. o olmasaydı bu kadar şeyin üstesinden gelemez ve pes ederdim."
chan'a bakıp gülümsedim ve masanın üzerinde bıçağı tuttuğu elini tuttum. bana bakıp gülümsemiş ve yaklaşıp dudaklarımın kenarına dudaklarını bastırıp geri çekilmişti. "her zaman bebeğim. yanında ve destekçin olacağım."
bana gülümsediğinde rahatlamıştım. önüme dönüp yemeğime devam ederken karşımızda oturan yönetmen gülümsüyordu. ama yanında oturan sun-oh rahatsız duruyordu. "ben, izninizle. lavaboya gideceğim."
sun-oh kalkıp gidince peşinden baktım. bir şey olmuş gibiydi. şirkette onunla konuşmalıydım. belki de rahatsızlanmıştı.
sun-oh geri dönünce hepimiz ayaklandık. bizim yolumuzu uzatmamak için sun-oh'yu bırakabileceğini söylemişti. ben kabul edecekken chan durdurdu. "hayır, sun-oh bizimle gelecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pet
Fanfictionchanmin • lisenin bitmesine son iki ay kala geldiğim liseye baktım. cidden sadece babam yüzünden buraya gelmek zorunda mıydım?