bugun gec kaldim sabah atacaktim normalde ama olsun umarim uyumamissinizdir. bir de bir sorun cikmazsa iki gunde bir atarim yani cok geciktirmem yorum ve oy siniri yapmam cunku sevmiyorum ve icinizden geldigi gibi istediginiz kisimlara yorumlar birakmanizi istiyorum.
amacim ficin cok okunup unlenmesi degil zaten, sadece cok heveslendigim icin ve taslakta kalmasini istemedigim icin paylasiyorum. keyifli okumalarr.
•
karşımdaki bedenine bakmayı bırakıp derin bir nefes verdim. hep karşılaşacaktık, kaçmamın bir anlamı yoktu. yutkundum ve yanlarına gittim. "kapıda durmayın öyle, salona geçin. bayan lee sizi daha önce hiç görmediği için beklemiş olmalı."
ikisi içeri girerken kkami havlayarak yanıma gelmişti. onu kucağıma almış ve peşlerinden gitmiştim. sanırım dün onu kurtardığımı hissetmiş ve bana karşı bir sempatisi olmuştu. "hoş geldiniz. bir şey içmek ister misiniz?"
hala çok gergindim. dün olsa, yüzüne bakıp gülerdim ama şimdi ona bakamıyordum bile. "dünkü kahveyi şimdi içebiliriz bence. sütlü ve şekerli."
"sade." bayan lee beni bildiği için başıyla onayladı ve ona gülümsedim. kkami kucağımdan inip etrafta koşturdu. "gelirken onu da yürüyüşe çıkarayım dedim, seni rahatsız etmedik umarım."
"hayır, bende test çözüyordum ve ara vermiştim. kahve içmek iyi olur." hyunjin sevinerek gülümsemişti. telefonum çalınca kısık bir özür mırıldanmış ve cevaplamıştım.
"selam bebek. senin orada akşam değil mi? sıkılıyorsundur diye aradık." yanında lucas olduğunu anlamıştım ama sırası değildi. "evet ama sonra konuşalım. şu an müsait değilim."
"eve çocuk mu attın yoksa? yuh seungmin. buradaki gibi çabucak birini bulup yattın mı cidden?"
"saçmalığı kesin. öyle bir şey olmadı. sizi sonra arayacağım." telefonu hızla kapattım. ingilizce konuşsam bile çok gergindim çünkü karşımda oturan siktiğimin adamı ingilizce hocamdı. onları bırakıp salondan çıksam da saygısızlık yapmış olurdum ama cevaplamazsam mark içimden geçerdi. "kusura bakmayın. birkaç arkadaş."
"yabancı arkadaşların mı var? çok havalı. aslında chan hyung da avusturalyalı ama annesi koreli olduğu için burada."
bakışlarım ona değdiğinde bana bakıyor olduğunu görmüştüm. üzerindeki kısa kollu ve geniş yakalı tişörtten dövmelerinin çoğu belli oluyordu ve bu enfes bir görüntüydü. "bende yeni geldim. normalde londra'da yaşıyordum ama babamın işleri için dönmek zorunda kaldık."
hyunjin dikkatle bana bakmıştı. "aa, sen şu model olan kim seungmin'sin. hyung, artık senden ve felix'ten başka yabancı arkadaşım da var."
hyunjin kıkırdadığında bende gülümsemiştim. "yurtdışında yaşasam bile koreliyim. ve beni öyle hatırlamanı istemem."
"niye? bence modellik sana çok yakışıyor. bende model olmak isterdim." üzgünce dudaklarını büzdüğünde bayan lee kahvelerimizi servis etti. tekrar hyunjin'e döndüm. "çünkü zorla yaptığım bir çekimdi. aslında istemiyordum ama babamın bir yakını olduğu için kabul etmek zorunda kaldım."
"dur bir dakika, elle dergisinin sahibi babanın arkadaşı mı?" hyunjin şaşkınca bana bakarken başımı salladım. kahvesini bırakıp bayılıyormuş gibi yaptı. ona güldüğümde ingilizce hocam göz devirdi. "hep böyle. yakında sende alışırsın."
bakışlarım halıya indi. iki ay sonra gidecektim. burada kimseye alışmak istemiyordum. "tekrar geri dönmem çok yüksek ihtimal. ama seninle karşılaştığımıza sevindim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pet
Fanficchanmin • lisenin bitmesine son iki ay kala geldiğim liseye baktım. cidden sadece babam yüzünden buraya gelmek zorunda mıydım?