Hey sen! Evet evet sen. Seni bölüm sonunda bekliyorum canım. İyi okumalar.
Başlama tarihini yıldızın oraya, satır arası yorum olarak bırak lütfen♡
☆
1. Bölüm: Takıntı
Her pazartesi olduğu gibi, psikiyatris Sedef Atay'ın kliniğine gidiyordum. Metrobüste her zaman oturduğum, sol taraftan 5. Koltuğa oturmuş, yolu izliyordum.
Yol hızla kayıp, gidiyordu. Karşı koltukta oturan genç, alımlı bir kız vardı. Tahminen 17 yaşlarında olan, şımarık, süslü bir ergendi. Ara ara etrafa üstten bakışlar atıp, saçını savuruyordu.
Ben ve o kız dahil metrobüsün bu kısmında 3 kişi vardı. Bir de sağ taraftan 4. Koltukta oturan bir adam vardı. Arada başımı çeviriyordum ve göz göze geliyorduk. Adamın yüzünde tanıdıklık hissi vardı ama onu tanımıyordum. Kumral tahminen 26 yaşlarında, benden uzun ve yapılıydı. Her metrobüse binmemde karşılaşıyorduk o adamla.
Saat 14:00 civarı olduğu için metrodaki bu sakinlik normaldi. Ankara kalabalık ama sakin bir şehir olmuştur benim için hep. Kalabalıkta dışarıda bulunmayı sevmezdim. Yaşıtlarımın eğlenceli bulduğu şeyler, benim için boş gürültüden ibaretti.
23 yaşındaydım. Beni seven bir babam, bana hayatı dar etmek isteyen bir 'cici' annem ve babamın ikinci evliliğinden olan bir erkek kardeşim vardı. Yiğit, daha 15 yaşındaydı.
Metro durunca indim ve ezberlediğim yollarda yürüdüm. 3 katlı binanın 2. Katına asansörle çıkıp, evi andıran kliniğin zilini çaldım.
Kapıyı hafif şişko, orta yaşlarında olan sekreter açtı. Yüzünde hep duran, sahte gülümsemesi vardı yine. "Hoş geldiniz Mehir Hanım." Sözlerine, gözlerimi devirdim ve içeri girdim. Ah! o gözlerinde olan acıma duygusu yok mu..? Beni deli ediyordu.
Nuran sekreter arkamdan seslenince duraksadım. "Sedef Hanım, bugün yok." Ona dönüp, başımı hafif yana yatırdım. Devam etmesi için, sorgulayan bakışlarımı üzerine diktim. "Bi' konferans için şehir dışına gitti. Sizi bilgilendirmek için arayacaktım ama fırsat bulamadım." dedi gerginlikle.
Derin bir nefes aldım. Sakin ol Mehir. Nuran sekreterin, omzuna kabaca çarparak klinikten çıktım. "Bu aptal kadından bıktım." Söylenerek, kaldırımda yürümeye başladım.
Sinirden adımlarım birbirine dolanıyordu. "Bu aptal haplardan da bıktım." derken, çantamdaki küçük hap şişesini alıp, yol kenarındaki çöpe fırlattım. Şişe çöpün dışına düşmüş, cam parçalara ayrılmıştı ve haplar yere saçılmıştı.
Kaybolmayı umursamadan, ara sokağa saptım. Umursamamak alışkın olduğum bir eylemdi. Zaten ruhu kayıp bir kızdım. Yabancı sokaklara sapmaya devam ederek yürüdüm.
Adımlarımı sinirden olsa gerek hızlandırdım. "Önemsiz, değersiz olmaktan da bıktım." Dolan gözlerime lanetler okuyacağım sırada bişey oldu.
Herşeyi değiştirecek, bir şey oldu.
Kulağımı çınlatan, bir el kurşun sesi boş sokakta yankılandı. Dizlerimin bağı çözüldü. Orta yaşlardaki adam kanlar içinde yerde yatıyordu. Onu vuran cani ise siyah kapşonlusu ile ona nefretle bakıyordu.
Ölmüş ve hatta kendi öldürdüğü adamdan nefret edebilecek kadar acımasız biri, bu cinayete şahit olan bana, neler yapmazdı?
Elindeki silahı indirip, etrafı kolaçan etti adam. Gözlerimiz birbirine değince, korkuyla geriye bi' adım attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE ZEHİR (DÜZENLENİYOR)
AcciónKitap düzenlenme sürecinde, yeni bölümler düzenleme bitince gelmeye başlayacak ay parçalarım ♡ *Tüm hakları şahsıma aittir. Çalınması, uyarlanması ve kopyalanması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.*