:(:
The Lumineers - Stubborn Love
"Hayatta hiçbir şey gözüktüğü gibi değildir. Girdap gibi olan hayatta zaten her şey göründüğü gibi olsaydı, bir anlamı da kalır mıydı? Gizem sever miyiz hepimiz? Muhtemelen evet. Yaratmayı sever miyiz gizemleri? Yüzde yetmiş falan, evet severiz. Peki ya gizlemek? Gizlemek bizim için ne ifade eder? İyi mi gelir ruhumuza? Gizleyince gizlenmiş mi oluruz gizlemiş olduğumuz şey gibi biz de. Göstermek istemezsek yaşadıklarımızı, yaşamış sayılamıyoruz belki de. Gizlemeyince yaşandı olarak kabul ediyoruz hayatımızı, o zaman zevk ve şehvet ile doluyoruz. Sonrasında gizleyip rafa kaldırıyoruz anlarımızı. İçimiz oluyor genelde bu rafların adı. Kim bilir kaç an dizili tozlanmış raflara, bin? Milyon? Sanmam sayılabilir sayıdadır. Ama benim bildiğim tek bir şey var. Biz bazı şeyleri kapatıp, gizleyip, kaldırsak da o rafa, olan her ne ise bazı insanlar için rafa kaldırılamayacak kadar ağır olabiliyormuş..."
Bugün tam olarak ben ne dinlemiştim. Duyduklarım beni nasıl bir girdabın içine düşürmüştü? Uyku gözlerimden sonsuza kadar gitmiş gibi hissediyordum. Daha fazla yatakta sağa sola dönersem kendime sinirden ağlayabilirdim. Kalkıp penceremin yanına geçtim. Perdeyi sonuna kadar açıp camı da karşılaşacağım soğuğa rağmen, yarım açtım. Telefonumu elime alıp saate baktığımda 03.21 olduğunu gördüm. Güneş doğup hava aydınlanınca, iş vardı ve ben yarım yamalak uyku ile güne başlayacaktım. Düşünmeden edemiyordum. Kurgulamadan olmuyordu. Anlattıkları tam olarak neydi hatırlayamıyordum. Kafamı pencere doğru çevirip dışarı da süzülen ince kar tanelerine baktım. O an kar taneleri hakkında okuduğum bir yazı geldi aklıma. Nasıl bir yazı olduğunu net bir şekilde hatırlayamadım, tekrardan telefonumu elime alıp arama motoruna aklımda kalan birkaç kelimeyi yazarak arattım.
"Çocuklukta karla ilgili bir travma yaşamaya bağlı olduğu düşünülen Sinofobi adlı bir psikolojik rahatsızlıkta kişiler, tek tük kar yağmaya başladığında bile karlar altında gömülme korkusu yaşıyorlar."
Sinofobi çok fazla rastlanmayan bir hastalıktı. Psikoloji derslerimizde de pek üzerinde durmamıştık zaten. Sonra karların bir anda beyaz değil şeffaf oldukları bilgisi geldi beynimin en ücra köşelerinden, merkezine. Bu denizlerin de mavi olması gibi bir şeydi.
Kendime kahve yapmak için mutfağa geçtim ve hızlıca kahvemi yaptım. Elime fincanımı alıp odamın yolunu tuttum. Kapıdan içeri girdiğimde sanki tüm oda ruhsuz bir insanın bedeni kadar soğuk ve işlevsiz gibi hissettirdi. Namütenahi bir okyanusun dip köşeleri kadar uçsuz bucaksız. Hislerimi anlamlandıramadığım zaman yaptığım tek şey olan blog sayfamı açtım. Kendimi masama yerleştirip kahvemden bir yudum aldım. Yazmaya başladım.
***
"İnsan hislerini anlamak için önce onları yaşaması gerekirdi. Yaşamak neydi peki arkadaşlar? Her hayatta olan yaşar mıydı? Ya da yaşamak herkes için ortak bir müessese miydi? Değildi... Peki az önce odamın ruhsuz bir insanın bedeni kadar soğuk ve işlevsiz gibi hissettirdiğini düşündüm. Bu cümle sizi nasıl hissettirdi? Ruhsuz bir insan sizin için ne anlam ifade ediyor? Tam şu an fark ettim, hayata sormamız gereken tonlarca soru varmış aslında. Ancak bunlara kendimize has cevaplar bulabilirsek o zaman yaşamış sayılırmışız işte. O zaman bizim için yaşamak sayılır... Biz bu cevaplar ile boğulanlar olmak istemediğimizi biliyoruz, ki bu çok güzel bir başlangıç. Biz istediğimiz sürece yaşarız. Tek yol kendi cevaplarımız. Tek yol kendimiz, dostlarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecek Şu An
Genç Kurgu"Şu an yaşayamadığımız her bir olay, gelecek olarak nitelendirdiğimiz zaman diliminde ki niyetlerimiz..." Hümeyra sıradan bir hayat sürdüğünü zannederken bir anda kendini olur olmadık bir yerde olur olmadık, hiç ummadığı bir girdabın içinde bulur...