Havada hafif bir esinti vardı. Batmaya yaklaşan güneş gökyüzüne pembe ve mor tonlarında, fotoğraflara yakışır bir renk vermekteydi. Jungkook bir eli kaykayında, bir eli cebinde ayağını yere vurarak öylesine bir ritim tutturmuştu. En sonunda bankta ufku süzen Hoseok'un da kendisinin de beklediği şey oldu. Mavi saçlı arkadaşları parkın girişinde görülmüştü.
Hoseok, ileriden sallana sallana gelen Taehyung'un çok iyi bildiği sırıtışını seçebildiğinde yavaşça gözlüğünü düzeltip oturduğu banktan kalktı. Bu işte bir iş olduğunu anlamıştı.
"Ee, nasılsınız?"
Taehyung ilk Jungkook'la tokalaşıp saçlarını karıştırmıştı. Jungkook bir şeyler mırıldanıp kaşları çatık bir şekilde kumral saçlarını düzeltirken de Hoseok ile tokalaştı.
Kalktığı paslı banka yaslanarak ellerini kavuşturdu Hoseok. Kuşkucu bir şekilde haddinden fazla mutlu Taehyung'u süzmekteydi.
"İyiyiz, ağzındaki baklayı çıkarmanı bekliyoruz."
Mavi saçlı ise sahte bir bilmezlikle Hoseok'a bakmaktaydı. Onu dışarıdan böyle gören kimse anlayamazdı aslında bakışlarının sahteliğini, Taehyung iyi bir rolcüydü fakat Hoseok birlikte geçirdikleri o kadar süreden sonra her halini anlamaya başlamıştı. Maalesef Jungkook için aynı şey söylenemezdi.
"Ağzımdaki baklayı derken?.."
Cevap veren mavi saçlı olsa da Jungkook'un da kafası karışmış gibiydi ama onunki gerçekti. İki arkadaşına da sırayla merak içinde baktı ancak ne bir şey anlayabilmişti ne de arkadaşlarının ağzından bir cevap almıştı.
"Ne? Bana söylemediğiniz bir şey mi var?"
Hoseok ise sadece içinden bunun saçma bir şey olmaması için dua ediyordu, Taehyung ve Jungkook'a saçmalamamaları konusunda hiçbir zaman güvenemiyordu çünkü. Bir iç çekip ısrarına devam etti.
"Şimdi Taehyung ikimize de söyleyecek ne olduğunu Jungkook, biz de anlayacağız."
"Tamam, tamam. Bunu bu kadar erken çıkarmayı planlamıyordum aslında ama..."
Taehyung kot çantasını karıştırmaya koyuldu. İçinde Jungkook'un görebilmek için şekilden şekle girse de tam seçemediği, büyük bir şey vardı.
"İnanmıyorum, o?.."
Hoseok'un gözlerinde ani bir pırıltı oluşmuştu, Jungkook'un da ondan aşağı kalır hali yoktu. Jungkook gerçekten de doğru görüyor ise içindeki parlak kırmızıya yakın turuncu sıvısı ve cam şişesinin üstüne yerleştirilmiş tipik beyaz etiketi ile Jungkook'un rüyasında bile göremeyeceği bardaki en pahalı viski arkadaşının ellerinde duruyordu. Hoseok hemen mavi saçlının elinden içkiyi almış, dikkatlice incelemeye başlamıştı.
Kumral saçlı da yavaşça yanlarına yürüdü. Hoseok yaptığı incelemeyi bitirmiş, yukarı kıvrılmış dudaklarına bakılırsa viskinin gerçek olduğuna kanaat getirmişti.
"Vay canına... Nereden buldun sen bunu?"
Turuncu saçlının gözleri hala pırıldamaktaydı, Taehyung'un sırıtışı ise giderek artıyordu.
"İkiniz de çok şaşkınsınız; biliyorum, biliyorum."
Gülerek Hoseok'un elindeki şişeyi geri almıştı Taehyung. Jungkook'un nefret ettiği dramatik edalarla viskiyi yavaşça elinde çevire çevire parkın demir parmaklıklarına yürüdü.
"Beyler, bu elimde gördüğünüz viski maalesef bugün sadece birimizin olabilecek."
Elindekini hafifçe havaya kaldırarak batan güneşle aynı hizaya getirmişti Taehyung. İçindeki turuncu sıvının yavaşça sallanmasıyla saçtığı ışıktan Jungkook etkilense de Hoseok şişenin gerçek olduğunu öğrendikten sonra etrafında yaşananlarla pek ilgilenmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asteria જ yoonkook
Fanfiction"İlk parçanın adı Asteria." Siyah saçlının parmakları tellerde geziniyordu. Şarkı başlamıştı: Asteria.